Yolunuz Dalaman'a düşerse, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü'ne bir uğrayın lütfen...
Orada bir bina var.
Gar binası.
Pencereleri gişe...
Ama tren miren yok.
En yakın tren yolu, kilometrelerce uzakta.
***
Çünkü, Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa, ava çok meraklıymış... Dalaman, o zamanlar ideal av yeri... Tapusu da, o zamanlar Paşa'nın.
İki tane bina ısmarlamış 1903 yılında...
Demiş ki, "Dalaman'a Av Köşkü yapın, İskenderiye'ye de Gar Binası..."
Yapmış arkadaşlar.
Ama planları karıştırarak...
Gar'ı Dalaman'a.
Av Köşkü'nü İskenderiye'ye dikmişler.
Tren yoluna Köşk'ü oturtmuşlar...
Geyiklerin arasına Gar'ı.
***
Gülüyorsunuz ama... Bu işi yapan arkadaşların torunları, yıllardır İstanbul'da faaliyette.
***
Olimpiyat yok, stadı var.
Stad var, yolu yok.
***
Üstelik, belki de işin en matrak tarafı...
Stadın bulunduğu kuş uçmaz kervan geçmez, mezraya benzeyen yerin adı, Altınşehir.
***
Ve, diyor ki Başkan...
"42 ay sonra metro gelecek."
Bizim Hakan, jübile yapıp, Hac'ca bile gitmiş olur 42 ay sonra... Kim öle, kim kala... Ama benim takıldığım, zaman değil, "sıfat..."
Çünkü benim bildiğim metro, alttan gider.
Üstten gidene, neden metro deniyor?
Üstten giden metroysa eğer...
O zaman bizim Haydarpaşa'dan Adana'ya kadar metromuz var.
***
Bakın, üstten giden trene "metro" diyen Başkan, İstanbul'un her yerine tünel kazdırıyor.
Neden?
Otomobiller alttan gitsin diye...
Siz dünyanın başka bir yerinde gördünüz mü, metroyu yukarı çıkarıp, otomobilleri aşağı sokan bir Başkan?
İstanbul'da var.
Zaten onun için, İstanbul'daki metrocuları alıp, THY'nin başına koydular.
Uçaklar üstten gidiyor diye.
***
Neyse... Say say bitmez bu işler.
Mesela, İstanbul'dan çıkan şehirlerarası otobüslerin yüzde 99.9'u Anadolu'ya gider...
Otogar nerede?
Avrupa'da.
Başka?
Bütün fabrikalar Anadolu'da.
Bu fabrikaların mallarını önce Anadolu'dan alıp, sonra tekrar Anadolu'ya dağıtan Toptancı Çarşıları nerede?
Avrupa'da.
E sıkışır tabii trafik. Sağ kulağını, sol elinle tutmaya çalışırsan, olacağı bu.
***
Uzattım, biliyorum..
Ama bu kadar basit işleri, bu kadar karmaşık hale getirmeyi başaran zihniyeti anlatabilmek için, Dalaman'dan İskenderiye'ye, 1903'ten 2006'ya, yeraltından gökyüzüne, Anadolu'dan Avrupa'ya gitmem gerekiyordu.
Daha kısa anlatamadım.
Hadi, oldu olacak, Plüton'a da gideyim...
***
Malum, geçenlerde bilimadamları toplandı ve açıkladı...
Ey dünyalılar!
Evet.
Hani güneş sistemindeki 9 gezegenden biri olarak bildiğiniz, Plüton var ya...
Evet.
Sizi yemişler... Gezegen değilmiş o.
***
Eminim böyle olacak...
O "bilim" bir gün bu ülkeye de gelecek...
Diyecek ki...
Ey İstanbullular!
Evet.
Hani İstanbul'u 50 yıldır yöneten ve sizin çok başarılı bulduğunuz belediye başkanları, valiler falan var ya...
Evet.
Onlar muhtemelen Plütonlu.
Önce Edirne'de 8 bebek öldü, hastane enfeksiyonundan... Bisküvi kolilerinde gömdüler.
senin dudakların pembe
ellerin beyaz
al tut ellerimi bebek
tut biraz...
Sonra Manisa'da 2 bebek daha öldü, doğar doğmaz... Bu sefer, zahmet edip, kantinden bisküvi kolisi getirmediler, ilaç kolilerinde gömdüler.
benim doğduğum köylerde
ceviz ağaçları yoktu
ben bu yüzden serinliğe hasretim
okşa biraz...
Ardından Kayseri'de 7 bebek daha... Aynı sebep.
benim doğduğum köylerde
buğday tarlaları yoktu
dağıt saçlarını bebek
savur biraz...
O kadar iyi önlem alındı ki hastanelerde... İstanbul'da 5 bebek daha öldü... Gene ilaç kolisi.
benim doğduğum köyleri
akşamları eşkıyalar basardı
ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
konuş biraz...
Güneydoğu'da alt tarafı yağmur yağdı, 39 insanımız boğularak can verdi... 17'si bebek.
benim doğduğum köylerde
insanlar gülmesini bilmezdi
ben bu yüzden böyle naçar kalmışım
gül biraz...
Malatya... Devlet Ana'ya emanet edilen kimsesiz bebelerin kafaları paskalya yumurtası gibi birbirine tokuşturuldu çocuk yuvasında... İzledik çaresizce.
benim doğduğum köylerde
şimal rüzgarları eserdi
hep bu yüzden dudaklarım çatlaktır
öp biraz...
Bebeğe tecavüz ettiler. Katmerli utanıyorum. Benim doğduğum köyde çünkü. İzmir'de... Annesini de serbest bıraktılar. AB'ye uyum çerçevesinde...
sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin
benim doğduğum köyler de güzeldi
sen de anlat doğduğun yerleri
anlat biraz...
Anlatmak lazım... Unutmamak için.
Cahit Külebi'yi rahmetle anıyorum...
İlk nefeste ölen bebelerimizi de.
Bu memleketin, görevini layıkıyla yerine getiren çok değerli yöneticilerini de, siz anarsınız artık.
Türk milletinin, "dünyanın en çok ekmek yiyen milleti" olduğu ortaya çıktı.
Adam başı, yılda 200 kilo...
Guinness Rekorlar Kitabı'na girmişiz.
Pilavı bile ekmekle yiyerek, aile sakinleri tarafından "oha" diye uyarılan biridir, bu satırların yazarı...
Onun için, en azından kendi payıma hiç şaşmadım bu dünya rekoruna.
Ama şaştığım şu...
Gazeteler, televizyonlar, sabahtan akşama kadar, "fesleğen sos eşliğinde, mozzarella peyniri serpilmiş, enginar göbeğinde, bademli brokoli" tarifi veriyor.
Kime?
Yılda 200 kilo ekmek yiyen millete.
Kıçında donu olmayan ahalinin, Fransız şatolarında dadılarla büyüdüğünü zanneden Türk basınının bu monşer hali, beni çok eğlendirir hep.
Bakın son örnek...
Havai fişekler ata ata , "İstanbul'un Kültür Başkenti seçildiğini" yazıyorlar.
Kime?
İşine dört saatte gidebilen, iki santim yağmur yağdığında oturma odasında boğulan, çantaları kapılırken otomobil lastikleri altında can veren millete.
Üstelik.
Öyle bir hava veriyorlar ki...
Sanki kültür başkenti olmak, "her kente nasip olmayan bir özellik" tir.
Daha önce yazmıştık.
Tekrar edelim...
Avrupa'da Kültür Başkenti olmayan neredeyse kalmadı.
İstanbul'a sıra anca geldi.
İnanmayan, listeyi okusun...
38 tane.
Halk arasındaki tabirle...
Avrupa'da Kültür Başkenti olmayanı dövüyorlar.
Vaziyet o halde.
Şimdi denilebilir ki...
"Ne var yani...
Geç olsun, güç olmasın..."
Demek istediğim zaten bu.
"Güç" olabilir.
Çünkü "İstanbul'a sıra anca geldi" diyoruz ama...
Sıra henüz gelmedi.
4 yıl daha bekleyeceğiz.
2010'da sıra gelecek.
"E ne var... Bu kadar beklemişiz, 4 yıl daha bekleriz..."
Şu var.
Gazetelerin -her nedense- yazmadığı bir notu ilave edeyim...
Kıbrıs Rum Kesimi, Avrupa Birliği Konseyi'nin İstanbul'u 2010 Kültür Başkenti ilan eden kararına, şerh koydurdu, şerh...
Türkiye, Rum Kesimi'yle ilgili yükümlülüklerini yerine getirmezse, 2010'da da yok.
Maksat uyarayım dedim...
Yoksa, "kültürlü" olmak için 4 yıl daha beklemenin bir sakıncası yok tabii.
Çoğu kişi yakınır...
"Boğaz'ı mahvettiler."
"Beton yığınına çevirdiler."
Doğruluk payı vardır bu sözlerin.
Ama bunu söyleyene sorun...
"İster misin o evlerden birini?"
Yılışık bir gülümseme belirir yüzünde.
Yavşar.
"Tabii" der, "kim istemez ki."
***
Gerçekten sahip olmayı bırakın...
Şaka yollu teklifte bile omurgalı durmayı beceremez.
***
Bakın daha dün...
"Suudiler, Mekke'deki Osmanlı kalesi Ecyad'ı yıkıyor" diye, dünyayı ayağa kaldırdık.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Kültür Bakanlığı, Suudi Arabistan'ı resmen kınadı.
"Ecdadımıza hakarettir" denildi.
"Türk milletine küfürdür" denildi.
"Siz nasıl müslümansınız... Kabe'yi korumak için o kalede can veren Türk şehitlerinden utanın" denildi.
Yetmedi...
İmza kampanyaları yaptık.
UNESCO'ya şikayet ettik.
Yetmedi...
TBMM'de gündeme getirdik.
Milletvekilleri ağzına geleni söyledi.
Nasıl yapacağını açıklamamakla beraber, "gökkubbeyi başlarına yıkarız" diyen bile oldu.
Yetmedi...
Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldı... Fırçalandı.
"Höt" falan denildi.
***
Dinlemedi tabii adam.
Ciddiye bile almadı.
Önce...
Türk düşmanı İngiliz ajanın Cidde'de oturduğu evi, restore etti... Kapısına da, "Bu ev, Türkler'e karşı bağımsızlık savaşı vermemize yardımcı olan Lawrence'in karargahıdır" plaketi astı.
Nispet yapar gibi.
Sonra...
Yıktı kalemizi.
Dozerle.
Yerine de binalar yaptı.
***
E bugün bakıyoruz...
O binalardaki dairelerden en çok kim satın almış, devremülk olarak?
Biz.
***
Bitirmeden ilave edeyim...
Bizim "hele bi yık" diye babalandığımız dönemde, Suudi yönetiminin sesi olarak bilinen Okaz gazetesi, şu manşeti atmıştı:
"Tarih bilinci hakkında konuşacak en son ülke, Türkiye'dir."
Gazi Üniversitesi (GÜ) Rektörü Prof. Dr. Kadri Yamaç, GÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesİ Prof. Dr. Atilla Yayla'nın Atatürk ile ilgili yapmış olduğu konuşmalarının, üniversitenin tümünde infial yarattığını belirterek, ''Bu öğretim üyesi, bugünden itibaren ders vermekten uzaklaştırılmıştır'' dedi.
Prof. Dr. Yamaç, Yayla'nın İzmir'de bir panelde yaptığı konuşmayı anımsattı. Rektör Prof. Dr. Yamaç, şunları kaydetti:
''GÜ'nün bir öğretim üyesinin Atatürk ile ilgili yapmış olduğu çirkin konuşma, üniversitemizin tümünde infial yaratmıştır. GÜ, Atatürk tarafından kurulan çağdaş bir üniversitedir. GÜ'nün tümü, cumhuriyetin temel niteliklerine derinden bağlı olup şu andaki yönetim de bu yönde eğitim öğretim yapmaktadır. Bu yöndeki politikamızdan da asla taviz vermeyeceğiz. Cumhuriyetin kurucusu büyük Atatürk'e 'bu adam' diye hitap edecek derecede 'terbiye azlığı' gösteren bu kişi,
hepimizde infial yarattı.''
Prof. Dr. Yamaç, Atilla Yayla hakkında inceleme başlattıklarını belirterek, ''Bu öğretim üyesi bizden önceki yönetim sırasında profesör olmuştur'' dedi.
Atilla Yayla'nın fakültesinin izni olmadan İzmir'e gittiğinin belirlendiğini ifade eden Prof. Dr. Yamaç, bundan dolayı da soruşturma açıldığını belirtti.
Anayasa'nın ve yasaların, ''Atatürk ilkelerine bağlı öğrenci yetiştirilmesini'' öngördüğünü vurgulayan Prof. Dr. Yamaç, Atilla Yayla'nın bu gerekçelere dayanarak bugünden itibaren fakültede ders verme görevinden uzaklaştırıldığını bildirdi. Prof. Dr. Yamaç, inceleme ve soruşturma sonuçlanıncaya kadar Yayla'nın ders veremeyeceğini sözlerine ekledi.
(AA)
***
Prof. Dr. Yayla hakkında suç duyurusu
İzmir Barosu avukatlarından Hüseyin Durdu, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla'nın İzmir'de ''Avrupa Birliği
ve Türkiye İlişkilerinin Toplumsal Etkileri'' konulu konferansta yaptığı konuşmanın, Atatürk'ün anılarına açıkça hakaret içerdiğini öne sürerek, suç duyurusunda bulundu.
Hüseyin Durdu, suç duyurusunun ardından yaptığı basın açıklamasında, Prof. Dr. Yayla'nın AK Parti İzmir Gençlik Kollarının düzenlediği konferanstaki konuşmasında, ''Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder. Türkiye'nin AB sürecinde ileride artık bizlere, (Neden her yerde bu adamın heykelleri ve fotoğrafları var?) diye soracaklar. Üstünü örtemezsiniz. Bu mutlaka tartışacak'' şeklindeki sözlere yer verdiğini iddia etti.
Bu sözleri nedeniyle Prof. Dr. Atilla Yayla hakkında 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Yasa'nın 1. ve 2. maddeleri uyarınca
soruşturma açılması için suç duyurusunda bulunduğunu kaydeden Durdu, ''Prof. Dr. Yayla, Atatürk'ün anılarına açıkça hakaret etmiştir. Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve fotoğrafların ortadan kaldırılması gereğini açıklayarak, gerici ve yobaz çevrelerin suç işlemesini açıkça teşvik etmiştir'' dedi.
(AA)
İzmir'in kavakları...
"Beton Kemal..."
Yobazların, büstleriyle alay etmek için Mustafa Kemal'e taktıkları isim bu.
"Beton Kemal..."
Eskiden, hava karardıktan sonra, gizlice okul bahçelerine girerler, Atatürk büstlerine balyozla saldırıp, kaçarlardı.
Şimdi devir değişti...
***
Hadise, İzmir'de yaşandı.
Ahalisi, makarnaya bulgura kömüre oyunu satmadığı için, oy alamayanların "gavur" dediği İzmir'de.
Bir panel düzenlendi... Konusu, AB.
***
Panelin evsahibi? AKP Gençlik Kolları.
Panelin yöneticisi? AKP Milletvekili.
Panelin izleyicisi? AKP İl Başkanı.
A'dan Z'ye AKP imalatı yani.
***
Konuşmacı? Prof. Dr. Atilla Yayla.
Ne demiş bu profesör?
"Kemalizm ilerlemeden çok, gerilemeye tekabül eder. Niye her yerde bu adamın heykelleri var, diye bize soracaklar..."
Demiş.
***
"Bu adam" dediği, Atatürk.
Neymiş Atatürk? Geriliğin sembolü.
***
İzmir ayağa kalktı tabii...
Çünkü orada Yeni Asır var.
AKP'nin İzmir'deki yöneticileri genellikle İzmirli olmadıkları için, İzmir'i de pek bilmezler ...
"Bu laflar kapalı kapılar ardında söylenir, orada kalır" zannetmiş olabilirler.
Halbuki, dingonun ahırı değil orası.
"Ampul"ün himayesinde söylenen bu lafları, "ampul" gibi manşete koydu Yeni Asır.
Herkesin haberi oluverdi...
Tutuştu tabii AKP'liler.
Diyorlar ki şimdi...
"Biz aslında bu profesörü tanımıyoruz, görüşlerini bilmiyorduk... Bu lafların söyleneceğinden de haberimiz yoktu."
Vah vah...
Haberleri olmadığına göre, demek, "korsan" konuşma yapmış profesör.
***
Ama biz yine de bakalım şöyle...
İzmir'de üniversite var mı? Var.
Bir tane mi? Beş tane...
İkisi, ülkenin en seçkinleri arasında...
Hatta, Avrupa Birliği Bölümü bile var.
***
E güzel kardeşim...
Diyelim ki, inandık... Biz angutuz...
Beş tane üniversitesi olan İzmir'de profesör mü yoktu da, taaa Ankara'dan "aslında tanımadığınız" ve "görüşlerini bilmediğiniz" bir profesörü "özel olarak" getirttiniz?
***
Hayır... Amacım, "bunu da yaptılar" demek değil... O zaten ortada.
Benim canımı acıtan şu...
Nerenin profesörü bu arkadaş?
"Gazi" Üniversitesi'nin...
***
Gazi'nin adını taşıyan bir üniversitenin profesörü, gerici ilan edebiliyorsa Gazi'yi.
YÖK'ün ve Gazi Üniversitesi'nin de söyleyeceği bir kaç laf olmalı diye düşünüyorum.
Aziz Gelinci.
Emekli.
Maaşı, 600 lira.
Eşi, kanser hastası.
Ev, kira.
Mecburen çalışmaya devam...
Bağdat'ta düşen uçaktaydı.
Tansu Alpaydın.
DSİ'den emekli.
Maaşı, 650 lira.
Üç çocuğu var.
Biri lisede, ikisi ilkokul.
Mecburen çalışmaya devam...
Bağdat'ta düşen uçaktaydı.
Mehmet Durdu.
Kepçe operatörlüğünden emekli.
Maaşı, 450 lira.
Mecburen çalışmaya devam...
Bağdat'ta düşen uçaktaydı.
Süleyman Özkartal.
İnşaat işçiliğinden emekli.
Maaşı, 425 lira.
Mecburen çalışmaya devam...
Bağdat'ta düşen uçaktaydı.
Ölmeselerdi...
500'er dolar alacaklardı ayda.
700'er lira falan.
Konteynerde kalacaklardı.
3 metreye, 9 metre. 8 kişi, 27 metrekare.
Fotoğrafı var bende...
Ranzalar metal. 4 tane. Bitişik nizam. Altlı üstlü. Pantolon gömlek çorap, ranzaların arasına gerilen ipte asılı... Pencere yok. Nefes al, alabilirsen... Televizyon yok. Sandalye yok. Zaten koyacak yer yok... 4 kişi yatakta oturuyor geceleri sohbet ederken, 4 kişi, kapı ile ranzalar arasında kalan boşlukta, yerde... Kapının arkasındaki çivide, hani şu şap diye vurmaya yarayan rakete benzer sineklikten asılı... Kapıyı açtın mı, içeri hücum ediyorlar çünkü... Dolap yok. Raf yok. Çantalar, ranzaların altına itilmiş. Kalorifer, elektrikli. Priz, üçlü... Bir göze kalorifer takılı, bir göze şarj için cep telefonu, bir göze poşet çay için su ısıtıcısı... Çöp kutusu içerde. Lavabo yok. Tuvalet, duş, konteynerin yanındaki kabinde, kullanım ortak.
Burada yaşamak için...
Günde 70 kişinin öldürüldüğü Irak'ta çalışmak için...
Bir kağıt imzaladılar.
"Başıma gelecek olanlardan sadece kendim sorumluyum" yazılı bir kağıt... İşe girebilmek için böyle bir şart var çünkü.
Yıllarca prim ödeyip, emekli olmuşlardı.
Ölmeselerdi...
Hükümet'in çıkardığı Sosyal Güvenlik Kanunu gereği, maaşlarından 120'şer lira kesilecekti... Emekli oldukları halde çalıştıkları için.
Bu arada...
Türkiye İstatistik Kurumu açıkladı.
İşsizlik azaldı, milli gelir arttı, özellikle son 4 yılda gelir dağılımı düzelmeye başladı.
Hans Merkelbach.
Emekli. Maaşı, 1.400 Euro.
Çalışmıyor.
Geceliği 35 liradan Antalya'da 5 yıldızlı otelde kalıyor şu anda. Eşiyle birlikte.
Herşey dahil.
Yaşı 55'in üstünde olduğu için, yüzde 10 indirim yapılıyor ayrıca.
Sadece ben. Kalbimi duyuyor ve insanları tanıyorum. Gördüklerimden hiçbiri gibi yaratılmamışım; yaşayanlardan hiçbiri gibi yaratılmış olmadığıma inanmak cüretini gösteriyorum. Öteki insanlardan daha iyi değilsem bile, hiç olmazsa başkayım. J.J.Rousseau
Al sana ÖSS...
Başbakan'ın oğlunun, ayda 50 bin dolar taksitle satın aldığı geminin adı nedir?
a, Honey Money
b, JasmineLondon
c, Nirvana
d, Safran
e, Fairline
Hülya Avşar'ın erkek arkadaşının adı?
a, Davut Güloğlu
b, Fehmi Koru
c, Sadettin Saran
d, Roberto Carlos
e, Mehmet Barlas
Anayasamız, kaç maddedir?
PKK, hangi kelimelerin başharfleridir?
Atlas bebek, hangi çiftin oğlu?
İclal Aydın kimden boşandı?
Seçime kaç parti katılıyor?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın tarağının renkleri ne?
Edip Başer'in yerine kim atandı?
Eric Gerets'in yerine kim atandı?
Memlekete büyük faydası olan "van, tu, tiri, forrro" sloganı hangi siyasetçiye ait?
a, Erdal İnönü
b, İhsan Sabri Çağlayangil
c, İsmail Cem
d, İsmet Sezgin
e, hiçbiri
Türkiye'nin borcu kaç milyar dolar?
Kredi kartınızın aylık faizi ne?
Ekmek kaç gram?
Bir ton suya ne kadar ödüyorsunuz?
Şehrazat'a bir gece için ne ödendi?
Kurtlar Vadisi hangi gün yayınlanır?
Meclis genel kurulu hangi gün toplanır?
Mustafa Kemal'in "ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir, ileri" demesine rağmen, ordular neden Antalya'ya değil, İzmir'e gitti?
Tuncay Şanlı, nereye gitti?
Hangilerinden bihaberiz?
Hangilerini şak diye biliyoruz?
O halde son soru...
Hazin değil mi?
Sadece ben. Kalbimi duyuyor ve insanları tanıyorum. Gördüklerimden hiçbiri gibi yaratılmamışım; yaşayanlardan hiçbiri gibi yaratılmış olmadığıma inanmak cüretini gösteriyorum. Öteki insanlardan daha iyi değilsem bile, hiç olmazsa başkayım. J.J.Rousseau
Saat 10 civarı falan... Telefon... "Yılmaz?" "Evet?" "Ekremben...İzmir'den." "Vaay,ağabeyhayırdır?" Aynı muhitin çocuğuyuz. Kardeşi, üniversiteden arkadaşım. Ekrem ağabey, bizden 7-8 yaş büyük... Hayli oldu, görüşmeyeli. "Şırnak'ta5şehitvarmış." Gazeteciyiz ya... "Maalesefağabey,mayın." Sesi kırılıyor aniden. "Tolgaorada..." Oğlu. Ağlıyor kapı gibi adam... Belli ki o ana kadar zor tutmuş kendini, boşalıyor, ağlıyor... "Varmışehitlerinarasındaismi?" Çok soru duydum da... Bu kadar ağırı... Gırtlağım düğüm. Tolga... Gözümün önüne geliyor hergele. Okumuyordu kız peşinde koşmaktan, hatırlıyorum... Demek asker, Şırnak'ta. Baba İzmir'de. Ben çaresiz. Geveliyorum, saçma sapan, "bilmiyorumağabey,henüzisimleraçıklanmadı,sensağlamdur,oyokturinşallah." Diyorum ama... Utanıyorum verdiğim cevaptan aslında... Bu kadar arsız bir temenni olabilir mi? Tolga değilse, Hasan, Hasan değilse, Murat... İlla ki, bir babanın evladı... İlla ki, bir ananın kuzusu... "İnşallahseninkideğildir"denebilir mi? Diyorum. Yerin dibine geçerek... "Öğrenirsen,ararmısın?"diyor. Biraz daha saçmalıyorum... Kapatıyoruz.
Saldırıyorum hemen, oraya buraya. Yok. İsim yok. Bir yandan da, düşünmek istemediğim durumu, düşünüyorum... Ya Tolga'ysa... Ne diyeceğim yani, telefon açıp? Ne diyor acaba, şehit ailelerinin kapısını çalan komutanları? Kaç bin defa yaşadılar bu durumu... "Vuruşmakdahakolay,inan"demişti bir subay bana, "analar,ohaberiduyunca,öylebirbakarkisana,ogözleriömrününsonunakadarunutamazsın..." Hiç anlamamışım ne demek istediğini, bu ana kadar... Öküz gibi dinlemişim meğer.
Ekrana oturuyorum... Parmaklarım hiç olmadığı kadar dermansız, tuşlar hiç olmadığı kadar ağır. Gözüm televizyonda... Hayat, lay lay lom arkadaşlara... Hiçbir şey olmamış gibi. Umursamaz. İlgisiz... Neşeli hatta. İsimlerden ses seda yok. Tek bildiğimiz, 6 koçumuz daha düştü. Rakamdan ibaret... Kaç bin baba bekliyor acaba şu anda? Kaç bin ana? Eş, nişanlı, sevgili? Böylesine bir utançla yazı yazmadım bugüne kadar... Aklım yalanımda... Kulağımda çığlık.
Ve, saat 15.05... Tolga yok, Vedat var. VedatDayıoğlu,Antalya. BayramBolat,Konya. AtıfGünkan,Niğde. BekirÇakır,Adana. MahirYıldırım,Aydın. SametKırbaş,İstanbul. Kulağımda çığlık.
İstifasıyla ilgili olarak "Namusumla şerefimle görev yaptım. Bu benim için bir vatandaşlık göreviydi" diye açıklama yapan Yılmaz Özdil'in istifasını dünkü yazdığı yazı getirdi. İşte Özdil'in "Al sana 22 Temmuz" başlığıyla dün yazdığı yazı... Al sana 22 Temmuz
15 yıldır İstanbul'dayım...
Böyle bir temmuz sonu görmedim.
Trafik kilit.
Yazları alışık olduğumuz rahatlamadan eser yok. Kalabalığa bak, zannedersin şubat.
Canım İzmir'im desen...
Temmuz sokaklarında kedi bile bulamazsın, normalde... Okullar kapandı mı, ahali yazlığına vınlar, eylüle kadar gelmezdi...
Geldiler!
Ankara?
Ha keza.
Emel hanım...
Doğma büyüme İstanbullu. 83 yaşında. İnternet sevmez. Oğlunun işyerinden zarif fakslar çeker, o şahane Türkçesi'yle... Bodrum'da yazlığı var. Nisan başında gider, ekimde döner. Uçağa binemez. Korkusu var. İlk kez oy kullanacak olan torunu gitti, otomobiliyle almaya... Yolda... 83 yaşında.
Babadan dededen bakkal...
Çeşme Ilıca'da. Çocukluk arkadaşım. emik gibi yurtsever... Dediği şu: "İncintopoynuyor.Bugünbirtanesu,birtanegazete,birtaneekmeksatamadım.Hayatımdailkkez,siftahyapamadığımiçinmutluyumkardeş."
Osman hoca... "Telefonakrabam"derim ben ona. Sık sık arar. Emekli öğretmen. Ayağa kalkıp, ceket iliklersin konuşurken... Dün gene aradı. "Evlat" diyor... "Hangisandıktanoylarlabirlikte20liraçıkarsa,bilki,obenimsandık..."
Niye hocam? "Çünkü,harcaharcabitiremedim...Oyumlabirlikte,emeklizammıolarakverdikleri20lirayıdaiadeedeceğim!"
Hay kurban olayım ben sana.
Adı bende saklı... Rusya'da iş yapıyor. "Atatürk"de, gözleri dolar. Çağlayan mitingine gelmişti, işi gücü bırakıp, o gün tanışmıştık... Bu sefer, 5 mühendisini, 43 işçisini getirdi, salı günü geri götürecek. Cebinden.
Bakın, son seçim anketi şu...
Otobüs, yüzde 100.
Uçak, yüzde 100.
Dolu!
Antalya semaları bayram arefesi gibi. Neredeyse, pilotların yanına tabure koyacaklar.
Vaziyet o halde.
Fırsat bu fırsat, çaktılar zammı tabii... 68 lira olan uçak bileti, 180 liraya çıktı. Çıksın... Veriyor millet. Hem küfrediyor, hem veriyor.
Bir tane oyu var.
Fiyatı yok!
Özetle...
Seçimi, değil yazın göbeğinde...
İstersen, kutuplarda yap.
Tutmadı küçük hesap!
Avantaya, yalakaya, kömüre, bulgura direniyor bir millet... Pes ettiğini tarih yazmadı bugüne kadar.... Teslim olmayacak.
AA - Medeniyet yürüyüşlerinde adalet ve kalkınmayı birbirinden ayrı görmediklerini ifade eden Erdoğan , `Devletin temel nitelikleri olan demokratik,...
Yazan: KASIMAN Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Ortak kullanım alanında olan...
04-06-2024, 15:22:59 in Kira Hukuku