+ Konuyu Yanıtla
1 den 9´e kadar toplam 9 ileti bulundu.

Konu: Hsyk nın bu goruşune gore memuriyete donermiyim

Hsyk nın bu goruşune gore memuriyete donermiyim Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    Jun 2011
    Nerede
    van
    İletiler
    47
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Hsyk nın bu goruşune gore memuriyete donermiyim

    basit yaralamadan ertelenmiş cezam vardı memuriyeten bu cezam dan dolayı atamam iptal edildi sonra cezayı hagb maya cevirdim acaba hsyk geçenlerde yayınladığı bu goruşe gore danıştaydaki karar duzeltmede olan dosyama koysam goreve donermiyim danıştay olunlu cevap verirmi

    hsyk goruşu aşagdadır teşekurler.................

    1
    HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU
    HUKUKİ MÜZAKERE TOPLANTISI RAPORU
    TOPLANTI YERİ : MIRACLE RESORT OTEL
    TOPLANTI TARİHİ : 23-25 Kasım 2012
    GRUP ADI : idare 6. Grup
    KONU : DANIŞTAY 12. DAİRE KONULARI
    GRUP BAŞKANI : Hasan TURGUT
    GRUP SÖZCÜSÜ : Oğuz ÖZKARSLI
    İDARE 6. GRUP DANIŞTAY 12. DAİRE KONULARINI GÖRÜŞMEK ÜZERE TOPLANDI;
    Disiplin konusunun öncelikli olarak görüşülmesine karar verildi,
    İdare mahkemeleri mensubu katılımcılarının toplantı öncesinde belirlemiş olduğu konu başlıkları ve konuşulmasını istedikleri öncelikli maddeler aktarıldı. 8. Daire ile disiplin konusunda ortak çalışma yapılması görüşünde birleşildi.
    Konuşulan konular:
    DİSİPLİN;
    1- Disiplin uygulamasında savunma
    a- İfade, savunma ve son savunma kavramları
    İfade, savunma ve son savunma kavramları tanımlandı, İfadenin savunma yerine geçmeyeceği, mutlaka 657 sayılı Yasa'da belirtilen 7 günlük süre verilmek suretiyle savunma talep edileceği savunma istem yazılarında isnat edilen eylemlerin genel olarak belirtilmiş olmasının yeterli olduğu, bu eylemlerin hangi disiplin hükümlerini ihlal
    2
    ettiğinin de belirtilmesine gerek bulunmadığı, savunma süresi, savunmanın kim tarafından isteneceği konularına değinildi. Savunmanın soruşturmaya ilişkin bilgi belgelerin toplanmasının ardından istenmesinin savunma hakkı bakımından daha yararlı olacağı belirtildi. Son savunmanın Devlet Memurluğundan çıkarma cezasında zorunlu olan bir prosedür olduğuna değinildi. İlgili Karar: Danıştay 12. Daire E:2007/3167
    b- Savunması alınan personelin soruşturmaya ilişkin bilgi belgelere erişim hakkı
    Hakkında soruşturma yapılan personelin soruşturmaya ilişkin bilgi ve belgeleri inceleme hakkının savunma hakkıyla bağlantılı olduğu gerek idari aşamada gerekse mahkeme aşamasında bu talebinin karşılanması gerektiği görüşü paylaşıldı. İlgili Karar: Danıştay 12. Dairesi E.2008/3191, İDDK E.2005/3252
    2- Disiplin Hukuku - Adli Yargı İlişkisi (Md. 131)
    Ceza Kanunu bakımından da suç teşkil eden (rüşvet, zimmet vb) eylemlere uygulanan disiplin cezaları bakımından ceza yargılaması da söz konusu ise; yargılamanın sonucunun beklenmesinin hukuka uygun olduğu, zira bu suçlara ilişkin nitelemenin ceza hukuk anlamında teknik bir mesele olduğu değerlendirildi.
    Ceza mahkemelerince rüşvet, zimmet gibi suçların oluşmadığı ya da suçun yargılanan şahıs tarafından işlenmediği yönünde karar verilmesi durumunda bu kararın disiplin hukuku bakımından da bağlayıcı olduğu, buna karşın delil yetersizliği nedeniyle verilmiş olan kararlarda bu bağlayıcılığın söz konusu olmadığı vurgulandı. Ancak ceza mahkemesi uygulamasında bu gerekçeler arasındaki ayrımın gerektiği ölçüde yapılmadığı tespitine de yer verildi.
    3
    Görevi kötüye kullanma, görevi ihmal gibi suçlar disiplin kurallarındaki suç tanımlarıyla birebir uyuşmadığından bu suçlardan verilen beraat kararlarının da disiplin hukuku yönünden bağlayıcı olmadığı belirtildi. İlgili Karar: Danıştay 12. Dairesi E.2007/528
    3- Sendikal faaliyet kavramı
    Sendikanın kuruluş amacına uygun maksatla yapılan toplantı, gösteri v.b. faaliyetlere katılmanın sendika üyesi kamu personeli açısından sendikal faaliyet olarak nitelenerek disiplin cezası uygulanmaması gerektiği vurgulanmıştır, ancak; belirtilen amaçların dışında yapılan faaliyetlere katılmanın bu gerekçe ile korunamayacağı belirtildi.
    4- Alt ceza uygulaması
    a- Alt cezanın işlemde tartışılması
    Alt ceza uygulanmasının disiplin cezası işleminde tartışılıp tartışılmamasının işlemi sakatlamayacağı, işlemde bu konuya değinilmemiş olmasının takdir yetkisinin alt ceza uygulamama yönünde kullanıldığı şeklinde yorumlanması gerektiği belirtildi. İlgili Karar:E.2008/2126
    Ancak bu konuda 8. Daire içtihadının farklı olduğu, yüksek öğrenim personelinin disiplin uyuşmazlıklarına bakan 8. Dairenin disiplin işleminde alt cezanın tartışılmamış olmasını şekil eksikliği olarak kabul ettiği ve bu gerekçeyle verilen iptal kararlarını onadığı hatırlatıldı.
    b- Alt cezada yetki
    Disiplin kurulunca fiilin sübutuna karar verilerek alt ceza uygulanması gerektiği takdir edilen durumlarda alt cezanın da kurulca verilmesi gerektiği hususuna değinildi. İlgili Karar:E.2009/3886
    4
    Soruşturmacının soruşturma raporunda alt ceza uygulanmasını değerlendiremeyeceği, aynı zamanda dosyayı üst disiplin kuruluna gönderen disiplin amirinin de alt cezayı teklif edemeyeceği, bu yetkinin asıl cezayı vermeye yetkili makama ait olduğu belirtildi. İlgili Karar:E.2011/9023
    5- Yazılı olarak ikazın disiplin cezası olup olmadığı:
    Klasik anlamda bir disiplin cezası olmamakla birlikte personelin sicil dosyasına giren ve liyakat bakımından da dikkate alınan “yazılı olarak ikaz edilmesi” veya “dikkatinin çekilmesi” şeklindeki işlemlerin de esas yönünden incelenmesi gerektiği belirtildi. İlgili Karar:E.2009/6457
    6- İç içe geçen birbirinin devamı ya da unsuru niteliğinde bulunan eylemlerin müstakil bir disiplin suçu teşkil edip etmeyeceği ve tevhiden uygulamanın hukukiliği tartışıldı.
    Bu değerlendirmenin her somut olay için ayrı ayrı yapılması gerektiği, bazı durumlarda birbirisinden kesin olarak ayrılamayan eylemlerin tek fiil olarak değerlendirilerek disiplin işlemi uygulanması gerektiği, birbirinden ayrılabildiği ölçüde her bir fiilin ayrı disiplin cezası ile cezalandırılmasına hukuki engel bulunmadığı belirtildi. Bu ayrımda ölçütün ne olabileceği konusu ceza hukuku ilkeleri ışığında değerlendirildi.
    Aynı soruşturmada birden fazla disiplin cezası gerektiren durumlarda en ağır cezanın verilmesi şeklinde ortaya çıkan tevhiden ceza verme, hukuki dayanağı olmamakla birlikte şahısların lehine bir uygulamadır. Tevhiden tek bir ceza verme, zorunlu bir yol olmamakla birlikte hukuka aykırı da görülmemektedir. Dolayısı ile idarenin takdir hakkı söz konusudur.
    5
    7- Uyarma- Kınama cezaları
    a-Bu cezalara karşı açılan davalarda süre sorunu:
    Yargı yolunun kapalı olduğu, ancak sonradan yargı yolu açılan işlemlere karşı açılan davalarda sürenin işlemin dava konusu edilebilir hale geldiği, yani yargı yolunun açıldığı tarihten sonra işlemeye başlayacağı yönünde eski Danıştay kararları bulunmakla birlikte 12. Dairenin yeni kararlarında yargı yolu açılan uyarma-kınama cezalarında kanun koyucunun bu konuda bir düzenleme yapmamış olması nedeniyle sürenin söz konusu uyarma-kınama cezasına ilişkin işlemin tebliğinden itibaren başlayacağı görüşünün yer aldığı belirtilmiş, ancak mahkemelerden gelen katılımcılar bu görüşe katılmamışlardır.
    b-İhtar ve tevbih cezalarının durumu
    Yargı yolunun kapalı olduğu dönemde dar yorum yapılarak ihtar ve tevbih cezalarının uyarma ve kınama cezaları ile eşdeğer kabul edilemeyeceği ve yargı yolunun açık olduğu yorumu benimsenmiştir. Ancak bu dar yorum olayın özelliğinden kaynaklanmakta, ihtar ve tevbihin uyarma ve kınama cezasına eşdeğer olmadığı sonucunu doğurmamaktadır.
    8- Lehe kanun uygulaması
    Fiilin işlendiği ve cezanın verildiği tarihten sonra suç olmaktan çıkarılan disiplin eylemlerine ilişkin davalarda lehe olan kanun değişikliğinin (ör. İzinsiz il dışına çıkma fiili) dikkate alınması gerektiği belirtildi. İlgili Karar. E.2009/4924
    “Davacının 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemin iptali istemiyle açılan davanın yargı sürecinin devam ettiği temyiz aşamasında, davacının aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına dayanak alınan 657 sayılı Kanunun 125/C maddesinin (g) bendinin yürürlükten kaldırılmasıyla davacı lehine bir düzenleme yapılarak ortaya çıkan yeni hukuki durum karşısında; bir ceza kanunu müessesesi olan lehe olan kanun hükmünün uygulanması ilkesinin memur disiplin hukukunun niteliğine uygun düştüğü ölçüde uygulanabileceği hususu göz önüne alındığında, artık davacının disiplin hukuku anlamında konusu suç olan bir fiilinin varlığından söz edilemez. Bu itibarla, sözkonusu ilkenin dava konusu olayla birlikte değerlendirilmesinden, davacının 657 sayılı
    6
    Kanunun 125/C maddesinin yürürlükten kaldırılarak suç olmaktan çıkarılan (g) bendi uyarınca aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde lehe olan kanun hükmünün uygulanması ilkesi uyarınca hukuka uyarlık bulunmadığından davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.”
    9- Zaman aşımı
    a- Genel olarak
    Soruşturmaya başlama ve iki yıllık ceza verme zaman aşımının mutlak iptal nedeni olduğuna değinildi, “fiilin öğrenildiği tarihten itibaren” ibaresi üzerinde duruldu, İlgili Karar. 12. Daire E.2011/10393
    Soruşturma öncesinde ön inceleme yapılmasıyla sürenin geçirilmiş olmayacağı, aksi durumda her türlü ihbar-şikayet’e soruşturma oluru verilmesinin gerekeceği, bunun da idareyi işlemez hale getireceği vurgulandı. İdareye ulaşan her şikayet veya ihbar başvurusunun zaman aşımını başlatmayacağı, idarenin suç oluşturabilecek eylemlere ayrıntılı bir şekilde nüfuz etmesi gerektiği vurgulandı. İlgili Karar. 12. Daire E.2009/5515
    İki yıllık zaman aşımı süresine ilişkin olarak “fiilin işlendiği tarih” ibaresi üzerinde duruldu ve temadi eden eylemlere değinildi. Ceza zamanaşımının ceza türlerine göre farklı olmaması gerektiği, soruşturma evresinde hukuki nitelemenin değişebileceği hususuna değinildi.
    b- Disiplin cezasının idare mahkemesince iptali üzerine kararın gerekçesine uygun olarak
    yeniden işlem tesis edilmesi durumunda zaman aşımı sorunu:
    Usul yönünden ya da memurun eylemi ile ceza verilmesine dayanak oluşturan kuralın uyuşmaması gibi sebeplerle verilen iptal kararları üzerine yapılacak işlemlerde sürenin kısıtlı tutulmaması gerektiği, mahkeme gerekçesine uygun olarak yapılacak işlemlerin mahkeme kararının uygulanması niteliğinde olduğu, “ceza zamanaşımı” değil “makul süre” kavramı içerisinde değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
    7
    10- Disiplin cezalarına itirazın İYUK 11. md kapsamında değerlendirilmesi
    Disiplin cezalarına karşı yapılan itiraz üzerine cezanın ilk tebliğ edildiği tarihten mi, yoksa idarece itiraz üzerine verilen cezanın tebliğ edildiği tarihten itibaren 60 gün içerisinde mi, ya da İYUK 11.md uygulanarak mı dava açma süresinin hesaplanacağı konusu tartışıldı. Mahkeme uygulamalarında bu konuda herhangi bir görüş birliği ve kanunda da süreye ilişkin açık bir hükme yer verilmemesi nedeniyle davacıların hak kaybına uğramayacağı şekilde yorum yapılmasının hak arama özgürlüğüne uygun olacağı görüşünde birleşildi.
    11- Aleyhe hüküm verme yasağı
    Aleyhe hüküm verme durumu somut örnekler üzerinden ele alındı dava konusu fiilin daha ağır bir cezayı gerektirmesi halinde fiil ile ceza maddesinin örtüşmüyor olması gerekçesiyle iptal kararı verilemeyeceği belirtildi.
    12- Disiplin mevzuatının güncellenmesi ve mevzuatın dağınıklığı sorunu
    Disiplin Hukukundaki düzenlemelerin çok genel, dağınık ve soyut olması nedeniyle yoruma fazlasıyla açık olduğu, ayrıntılı ve sistematik düzenlemelerin yapılması halinde bu sorunun büyük ölçüde çözülebileceği görüşünde birleşildi.
    13- Soruşturma usulü
    a-Disiplin amirinin soruşturma yapma yetkisi
    b-Soruşturmacı ya da ceza veren kişinin olayın tarafı yada mağduru olması
    c-Soruşturmanın genişletilmesinde usul (ek olur)
    d- Disiplin Hukukunda hukuka aykırı delillerin durumu
    8
    Disiplin Hukukunda Ceza Hukukundan farklı olarak hukuka aykırı delil tanımı bulunmadığı, Ceza Hukuk bakımından hukuka aykırı delil olarak değerlendirilen delillerin (telefon dinlemesi v.b.) fiilin sübutu bakımından dikkate alınabileceği belirtildi. İlgili Karar: 12.Daire E: 2007/6148 , İDDK E: 2010/1391
    e- Sendika temsilcisinin disiplin kurulunda yer alması
    Sendika temsilcisinin disiplin kurullarına katılmamış olmasının işlemi sakatlayacağı belirtildi. Personelin sendika üyesi olup olmadığının tespitinde idarece araştırma yapılması gerektiği vurgulandı. İlgili Karar. 12. Daire E.2008/2764
    f- 657 Sayılı Yasa
    657 sayılı yasanın soruşturma usulüne ilişkin hükümlerinin 1702-4357 v.b. kanunlara tabi personel açısından da genel hüküm olarak uygulanabileceği belirtildi.
    14- Disiplin yargılamasında bilirkişi incelemesinin mümkün ve gerekli olup olmaması :
    Mahkemelerce disiplin davaları ile ilgili bilirkişi incelemesi yaptırılması usulünün benimsenmediği, disiplin cezasına konu fiil nedeniyle idarelerce yaptırılan bilirkişi incelemesinin eksik olduğu kanaatine varılması halinde idareleri teknik inceleme yaptırma yolunda yönlendiren iptal kararlarının verildiği, ayrıca disiplin soruşturmasına paralel yürütülen ceza soruşturması bulunması ve bu soruşturmada bilirkişi incelemesi yapılması halinde bu incelemelerin de mahkemelerce dayanak alınabileceği belirtildi. Bilirkişi incelemesinde en büyük sorunların “dürüst ve ehil bilirkişi bulunamaması” ve “mahkemelerin olayları yakından analiz edip kavrayamamaları” sebebiyle bilirkişilerin hakimiyetine girmesi hususları olduğu vurgulandı.
    9
    15- Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıa- İlk atama işleminde değerlendirilmesi
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi durumunda mahkumiyet hiç meydana gelmemiş olduğundan memuriyet niteliğine engel bir durum teşkil etmemektedir.
    b-Devlet memurluğundan çıkarma cezasına etkisi
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda ceza mahkemesince fiilin sübutuna kanaat getirilmiş olduğundan mahkemenin fiilin sübutuna dair bu tespiti disiplin hukukunda dikkate alınabilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmış olması aynı eylem nedeniyle disiplin cezası uygulanmasına engel teşkil etmez.
    c - Göreve son işlemine etkisi
    İlk atama işleminde olduğu gibi “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararı verilmesi durumunda mahkumiyet hiç meydana gelmemiş olduğundan memuriyet niteliğine engel bir durum teşkil etmemektedir.
    d - Göreve iade :
    Hükmün açıklanmamasının geri bırakılması kararlarının memuriyete dönmeyi sağlamayacağı vurgulandı.
    16- Disiplin mevzuatını uygulayan 8. ve 12.Dairenin soruşturma usulüne ilişkin farklı yaklaşımların bulunduğu bu farklılığın giderilmesinin yerinde olacağı belirtildi.
    10
    17- Disiplin cezalarının idarece geri alınması, kaldırılması mümkün müdür?
    12. Daire’nin oyçokluğu ile verdiği kararlara göre bu mümkün değildir. Bir görüş tüm idari işlemlerin geri alınmasının mümkün olduğu bu nedenle disiplin cezasında idarece bazı durumlarda geri almanın mümkün olduğu yolundadır.
    18- Disiplin cezasında tekerrür:
    Tekerrür uygulamasında “bir derece ağır ceza” kavramı üzerinde duruldu. Tekerrüren uygulanan cezanın 2. kez tekerrüre esas alınamayacağı belirtildi. İlgili karar: E. 2007/1867
    Aynı soruşturma içerisinde verilen cezaların birbiri içerisinde tekerrüre esas alınamayacağı, tekerrüre esas disiplin cezasının ilgiliye tebliğ edilmiş olmasının ve ikinci fiilin bundan sonra işlenmiş olmasının zorunlu olduğu, zira tekerrür uygulamasının maksadının ıslah olmayan personelin cezalandırılması olduğu vurgulandı.
    Özellikle emniyet örgütü disiplin tüzüğünde yer alan cezaların tekerrürü üzerinde duruldu. Burada tüzüğün ek 3’ncü maddesine değinildi.
    AÇIKTAN ATAMA;
    1- Açıktan atamada idarenin takdir yetkisi ve sınırları
    Açıktan atama konusunda kişilerin bir göreve atanmak için taşıması gereken şartların hangi merci tarafından hangi düzenlemede belirleneceği, bu belirlemeler yapılırken hangi kriterlerin esas alınacağı konusu görüşüldü. İdarelerin göreve alma şartları belirlenirken bu koşulların gerekçelerinin ve hangi ölçütlerin esas alındığının yeterince açıklanamadığı, bu hususun da gerek ilk derece mahkemeleri gerekse Danıştay’ca yeterince irdelenmediği, Anayasanın 70. md. kapsamında herkesin kamu hizmetine girme hakkı olduğunun hüküm
    11
    altına alınması karşısında Mahkemelerce idarelerin atanma şartları belirlerken kullandığı takdir yetkisinin daha fazla irdelenmesi gerektiği konusunda görüş bildirildi.
    Memuriyete giriş koşulları çok defa atamayı yapacak kurum, Devlet Personel Başkanlığı ve ÖSYM tarafından belirlendiği halde bu hususlarda açılan davaların bu kurumların hepsinin birden husumetiyle görülmediği belirtildi.
    2- 657 Sayılı Kanun’un 48.maddesi
    657 sayılı Kanun’un 48.maddesinin (a) bendinde memurluğa alınmanın genel şartları (b) bendinde ise özel şartları belirlenmiş olup, (b) bendinde “eğitim öğretim koşuluna ilişkin şart açıklandıktan sonra kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları taşımak” koşuluna yer verilmiştir. Burada diğer mevzuattan kastın yönetmelik ve tüzük niteliğindeki mevzuat olduğu, sadece sınava kılavuzunda özel şart belirlenemeyeceği, sınav kılavuzu ile yönetmelik ve tüzükte yeralan kuralların daraltılamayacağı belirtildi.
    3- Emekli personelin yeniden atanması
    Bu tür talepler açıktan atama koşulları çerçevesinde değerlendirilir. Ancak; emekliliğe esas derece – kademe bakımından yanlış bilgilendirme durumunda idarenin kusuru nedeniyle personelin göreve iadesinin gerektiği belirtildi. Burada emeklilik işleminin iptali istemiyle dava açılması halinde temyizen 11. daire tarafından incelenmekte, göreve iade istemiyle dava açılması durumunda ise 12. daire tarafından incelenmektedir.
    4- Soruşturma nedeniyle emeklilik
    Soruşturma esnasında personelin emekli olması durumunda soruşturmaya devam edileceği disiplin cezası verilmemesi ya da mahkemece iptal edilmesi sonrasında göreve iade talebinin açıktan atama koşulları içerisinde değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı.
    12
    GÖREVE SON;
    1- Psikolojik sorunlu olan personelin müstafi sayılmasına ilişkin davalarda davacının mahkemece hastaneye sevk edilip edilemeyeceği tartışıldı.
    2 - Müstafi sayılma
    Müstafi sayılmanın gerekçesi olan 10 gün kesintisiz göreve gelmeme eyleminin değerlendirilmesinde hafta sonuna denk gelen günlerin 10 gün hesabında değerlendirilip, değerlendirilmeyeceği tartışıldı. 12. Dairenin oyçokluğu ile verdiği kararlarının 10 gün içerisinde arada kalan hafta sonu günlerinin hesaba dahil edileceği, 10 günün sonuna denk gelen hafta sonu günlerinin ise dahil edilemeyeceği yönünde olduğu belirtildi.
    RÜTBE-TERFİ;
    1- Rütbe Terfi
    3201 sayılı Kanun’un 13. md.’sinde Emniyet Teşkilatı’ndaki rütbeler ve personelin bu rütbeler içinde bekleme süresi ve bu rütbelerdeki kişilerin alabileceği görevler düzenlenmiştir. Rütbe terfiine karar verilecek olan değerlendirme kurulu senede bir kez Mayıs ayında toplanmaktadır. Rütbe terfiine ilişkin mahkemelerce iptal kararının verilmesinin ardından yargı kararlarının uygulanmasını teminen Kurulun 30 ün içinde toplanmasının gerekip gerekmediği hususu tartışıldıktan sonra kurulun senede bir kez toplanması usulünü Kanun’un ön görmesi nedeniyle mahkeme kararları gereğince yapılacak terfilerin bir sonraki gündeme alınmasının yeterli olduğu, mahkeme kararlarının bu şekilde uygulandığının kabulü gerektiği kanaati belirtilmiştir.
    Emniyet Personelinin bulunduğu rütbedeki bekleme süresini doldurduktan sonra Kurulda incelendiği, Kurul tarafından incelemeden önce kontenjan belirlendiği ve 3201 sayılı Kanun’un 55. md uyarınca bekleme süresi dolanlar arasında kıdem ve liyakata göre
    13
    terfiin yapıldığı belirtildi. Terfi ettirmemeye dair işlemler incelenirken mahkemelerce değerlendirme kurulunca oluşturulan listeler getirtilerek davacının kıdem sırası, aldığı cezalar, hakkında yürütülen soruşturmaların ve eylemlerin mahiyeti ve sicil ortalamasına bakılmak suretiyle değerlendirme yapılması gerektiği belirtildi. Şayet personelin sicil ortalaması düşükse terfi edemeyeceğine ilişkin Danıştay Kararı irdelendi. Liyakati en yüksek olan kişilerin terfi etmeleri esas olduğundan terfi konusundu idarenin takdir yetkisinin bulunduğu, cezası olmayan ve sicili yüksek çok sayıda emniyet personeli bulunduğundan ve üst rütbelerden çok alt rütbelerde personel gereksinimi olduğundan, sicili düşük ya da cezası olan personeli personeli terfi ettirmeye idarenin zorlanamayacağı yolunda görüşler belirtildi. Emniyet personelinin disiplin cezası varsa, disiplin cezasına konu fiilin ağırlığı dikkate alınarak terfi ettirilmemesinde de idarelerin takdir yetkisi olduğunun kabul edildiği belirtildi. Personel hakkında verilen cezanın niteliğine göre alt görevlerde verilen bir cezanın terfide idarece her zaman değerlendirilebileceği konusunda görüş bildirildi. Affa uğramış cezaların da dikkate alınacağı yolunda 12. Dairenin ve İDDK ‘nın kararlarının bulunduğu belirtildi. Disiplin cezalarının sadece bir terfi döneminde değerlendirildikten sonra daha sonraki terfi incelemelerinde dikkate alınmayacağı yolundaki görüşten vazgeçildiği, yeni kararlarda, verilen cezanın fiilin ağırlığına göre personelin terfisini her zaman (birden çok terfi döneminde) etkileyebileceği, ayrıca emniyet müdürlüğü rütbeleri mesleğin zirvesi olduğundan bu rütbelere atamada kişinin bütün mesleki hayatının incelenmesinin doğal olduğu görüşünün Danıştay’da oluştuğu belirtildi. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile sonuçlanan ceza davalarının da liyakat değerlendirmesinde idarelerce dikkate alınabileceği belirtildi.
    14
    2 – Polis amirlerinin askerlik hizmet süresinin rütbe-terfiinde değerlendirilmesi uyuşmazlıkları
    3201 sayılı Kanunu’nun 55. md. yapılan değişiklik kapsamında konuya ilişkin Danıştay Kararları da irdelenerek konu değerlendirildi, İlgili karar. E.2011/9393
    “3201 sayılı Kanun'un 5337 sayılı Yasa ile değişik 55. maddesinin 14. fıkrasının ikinci tümcesinde yer alan"bu Kanunun 13.maddesinde sayılan rütbeler içerisinde yapılan" ve hangi rütbede ifa edilmiş veya geçirilmiş ise o rütbedeki" bölümleri ile "emniyet teşkilatına girmeden önce yapılan askerlik hizmetinin atanılan ilk rütbede ve adaylığın onanmasından sonra fiili çalışma süresinden sayılacağı "nı öngören üçüncü tümcesinin iptali için, Anayasa Mahkemesine yapılan itiraz başvurusu sonucunda, Anayasa Mahkemesi 31.1.2007 günlü K:2007/12 sayılı kararı ile ikinci tümcesinin iptali istenen bölümleri için, 5337 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihte , askerlik hizmet süreleri gözetilerek bir üst rütbeye terfi etmiş olanlar ile bir üst rütbeye terfi etmemiş olanların aynı hukuksal konumda bulunmadıkları için eşitlik karşılaştırmasına esas alınmayacakları dava konusu kuralın Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olmadığı, üçüncü tümcesi için ise; emniyet hizmetleri sınıfında görev yapmakta iken askere gidenler ile diğerlerinin aynı hukuki durumda bulunmadıkları, emniyet hizmetleri sınıfında görev yapmakta iken askere gidenlerin askerlik sürelerinin askere gittikleri tarihte bulundukları rütbenin fiili çalışma süresinden sayılacağının kabul edilmiş olmasının, emniyet teşkilatına girmeden önce askerliğini yapanların askerlik sürelerinin atanılan ilk rütbede değerlendirilmesini öngören düzenlenemenin eşitlik ilkesine aykırılığı sonucunu doğurmayacağı, bu nedenle dava konusu kuralın Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olmadığı gerekçesiyle iptal isteminin reddine karar vermiştir.
    Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararında; polis memuru olarak görev yapmakta iken askere giden ve halen polis amiri rütbelerinden birinde bulunan kişiler yönünden Anayasa Mahkemesinin K:2003/63 sayılı iptal kararı sonrasında ortaya çıkan hukuki durumun kazanılmış hak oluşturmasının, bu sürenin ilgililerin bulunduğu rütbe kıdeminden sayılması sonucunda bir üst rütbeye terfi etmiş olmalarına bağlı bulunduğu, polis memuru rütbesinde iken askerlik hizmetini yerine getiren ve halen polis amiri rütbelerinden birinde bulu nan kişilerden, askerlik süresinin sayılması suretiyle bir üst rütbeye henüz terfi etmemiş olanlar yönünden ise rütbe terfi yönünden kazanılmış bir hakkın varlığından söz edilemeyeceğinden, iptali istenilen kuralın bu kişilerin kazanılmış haklarını ihlal ettiğinden sözedilemeceği, ayrıca vurgulanmıştır. Bu bakımından Anayasa Mahkemesince Anayasa'ya aykırı bulunmayan Yasa kuralına rağmen askerlik hizmeti süresinin askerliğin ifa edildiği rütbeden ayrı bir rütbedeki fiili hizmet süresinden sayılmasına hukuken imkan bulunmamaktadır.”
    15
    Çalışmanın sonunda Danıştay 8. Daire ve Danıştay 12. Dairenin ortak konuları ile ilgili olarak Danıştay 8.Daire Konularını görüşen katılımcılarla ortak toplantı yapılarak çalışmaya son verildi.



    Hukuki NET Güncel Haber

    Hsyk nın bu goruşune gore memuriyete donermiyim konulu yargıtay kararı ara
    Hsyk nın bu goruşune gore memuriyete donermiyim konulu hukuk haber

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    Nerede
    Avukat Dünyası
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Mar 2013
    Nerede
    izmir
    İletiler
    2
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Hsyk nın bu goruşune gore memuriyete donermiyim

    apu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Hukuk Müşavirliği Görüşü

    Sayı : 85254071-045-02-12-1007/ / /2012

    Konu : Göreve İade Edilip Edilmeyeceği hk.

    İNSAN KAYNAKLARI DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

    İlgi: 29.11.2012 tarihli ve 24024 sayılı yazınız.

    I- GÖRÜŞ SORULAN KONUNU: İlgi yazınız ve eklerinin incelenmesinden, İdaremiz eski personeli olan V.D. … Tapu Müdürlüğü Bilgisayar İşletmeni olarak görev yapmakta iken, … Tapu Müdürlüğünde görev yaptığı sırada ikna suretiyle irtikap suçundan tutuklanması nedeniyle 29.04.2010 tarihinde görevinden uzaklaştırıldığı ve yapılan yargılama sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin 07.04.2010 tarih ve 2010/60 Esas, 2010/89 sayılı kararı ile bahsi geçen suçtan dolayı mahkumiyetine karar verildiği ve bu kararın da Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 24.11.2011 tarih ve 2011/24261 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiğinden Makamın 18.04.2012 tarihli ve 4 karar sayılı Olur’u ile memuriyetten men edilmesine karar verilen adı geçenin … Ağır Ceza Mahkemesinin 16.07.2012 tarihli ve 2012/795 sayılı değişik sayılı yeniden yargılama yapılmasına ve infazın durdurulmasına dair karara istinaden yapmış olduğu başvurusuna yapılacak bir işlem olmadığının 07.11.2012 tarihli ve 22698 sayılı yazınız ile bildirildiği,

    Bu defa, ilgili hakkında cezasının infazı aşamasında yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasa’nın 86ncı maddesiyle 5237 sayılı TCK' nun 250nci maddesine eklenen 4üncü fıkra ile değer nedeniyle indirim hükmü getirildiğinden, lehe uygulama açısından dosyasının yeniden ele alındığı ve yapılan yargılama sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin 09.11.2012 tarihli ve 2012/241 sayılı yazısı ekinde yer alan 17.10.2012 tarih ve 2012/241-270 E.-K. sayılı kararı ile, "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına" karar verildiği ve bu kararın 06.11.2012 tarihinde kesinleştiğinin anlaşıldığı,

    Adı geçen hakkındaki Mahkeme takip dosyasının ilgi yazı ekinde gönderildiği, konunun bir kere de Müşavirliğimizce incelenerek adı geçenin göreve iade edilip edilmeyeceği hususunda Başkanlığınıza bilgi verilmesinin istenildiği anlaşılmakla keyfiyet incelenmiştir.

    II- GÖRÜŞ İSTEYEN BİRİMİN İNCELEMESİ VE NETİCESİ: İnsan Kaynakları Dairesi Başkanlığınca ilgi yazı konusuna ilişkin belgeler gönderilmiş, ancak konu hakkındaki görüşleri bildirilmemiştir.

    Öte yandan, 6083 sayılı Kanunun 5.maddesinde, Genel Müdürlüğün insan kaynakları politikası ve planlaması konusunda çalışmalar yapmak ve tekliflerde bulunmak, Genel Müdürlük personelinin atama, sicil, disiplin, emeklilik, nakil, terfi, ücret, sendika ve benzeri özlük hakları işlemlerini yürütmek, görevi Başkanlıklarına verilmiş olup; Müşavirliğimizin danışma birimi olması hasebiyle, görevlerinin danışmanlık kapsamında Genel Müdür, Genel Müdürlük Birimleri, Başbakanlık, Bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından gönderilen kanun, tüzük ve; yönetmelik taslakları ile diğer hukuki konular hakkında görüş bildirmek, Genel Müdürlüğün diğer birimlerinden sorulan hukuki konular ile hukuki, mali, cezai sonuçlar doğuracak işlemler hakkında görüş bildirmek şeklinde sınırlandırılmıştır. Bu nedenle, adı geçenin yeniden göreve başlatılıp, başlatılmayacağı konusunda Müşavirliğimizce Başkanlıklarına bilgi verilebilmesi mümkün olmayıp; ancak konu hakkındaki Müşavirliğimiz görüşünün bildirilmesi mümkündür ki, konu hakkındaki Müşavirliğimiz görüşü aşağıda belirtilmiştir.

    III- KONUYLA İLGİLİ ULUSLAR ARASI HUKUK, ANAYASA, KANUN, TÜZÜK, YÖNETMELİK VE DİĞER MEVZUAT HÜKÜMLERİ İLE YARGI KARARLARI: Bilindiği üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun, 48. maddesinin a) fıkrasının 5. bendi, “Türk Ceza Kanunu’nun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…) (1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından mahkûm olmamak.” hükmündedir.

    Aynı Kanunun, 98. maddesinde Devlet memurluğunun sona ereceği haller sayılmış ve maddenin b) bendinde: Memurluğa alınma şartlarından her hangi birini taşımadığının sonradan anlaşılması veya memurlukları sırasında bu şartlardan her hangi birini kaybetmesi;” durumuna Devlet memurluğunun sona ereceği haller arasında yer verilmiştir.

    Diğer Taraftan, 5271 sayılı Yasa’nın (HÜKMÜN AÇIKLANMASI VE HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI başlıklı) 231. maddesi:

    (1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.

    (2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.

    (3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir.

    (4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.

    (5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.

    (6)Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;

    a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,

    b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,

    c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,gerekir.

    (7) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.

    (8)Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;

    a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,

    b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,

    c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,

    karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.

    (9)Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

    (10) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.

    (11) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.

    (12) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.

    (13)Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.

    (14)Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz.” Hükmüne amirdir.

    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 374. maddesinde, Yargılamanın iadesinin, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı istenebileceği hüküm altına alınmış olup; 375. maddesinde Yargılamanın iadesinin istenebileceği haller sayılmış, maddenin 1. Fıkrasının ğ) bendinde, “Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması.” durumu yargılamanın iadesi talebinde bulunulabilecek haller arasında sayılmıştır.

    Öte yandan, 5237 sayılı Yasanın (İrtikâp başlıklı) “(1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

    (2) Görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği hileli davranışlarla, kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi ikna eden kamu görevlisi, üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

    (3) İkinci fıkrada tanımlanan suçun kişinin hatasından yararlanarak işlenmiş olması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklindeki 250. maddesinin 1. fıkrası, 6352 Sayılı YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE; BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN’ un 86. maddesi ile; “(1) Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kamu görevlisinin haksız tutum ve davranışları karşısında, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek, kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması halinde, icbarın varlığı kabul edilir.”şeklinde değiştirilmiş ve; maddeye 4. fıkra olarak “İrtikâp edilen menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumu göz önünde bulundurularak, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.” hükmü eklenmiştir.

    Aynı kanunun 7. maddesinin 2. fıkrası ise: “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan Kanun ile sonradan yürürlüğe giren Kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan Kanun uygulanır ve infaz olunur.“ hükmündedir.

    Davacı hakkında yapılan yargılamada: … 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 07.04.2010 Tarihli ve 2010/60-89E.-K. Sayılı Kararı’nda: “…

    1- Sanık V.D. … İlçesi Tapu Sicil Müdürlüğünde müdür vekili olarak görev yaptığı sırada mağdur … masraf olduğu hususunda hileli sözüyle kandırıp onu ikna ederek farklı tarihlerde haksız yere menfaat temin etmek suretiyle, “ikna suretiyle irtikap” suçunu işlediği sabit görüldüğünden, eylemine uyan TCK' nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre taktiren alt hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Eylem aynı mağdura aynı suç işleme kararıyla birden fazla gerçekleştirildiğinden, TCK'nun 43/1 maddesiyle 1/4 oranında cezası artırılarak 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    TCK nun 53/1-, (a),(b),(d), (e ) bentlerindeki hakları infaz süresi sonuna kadar TCK 53/1-c bendindeki hakları şartlı tahliye süresi sonuna kadar kullanmaktan mahrumiyetine,

    2- Sanık V.D. … İlçesi Tapu Sicil Müdürlüğünde müdür vekili olarak görev yaptığı sırada mağdur M.D. masraf olduğu hususundaki hileli sözü ile kandırıp onu ikna ederek farklı tarihlerde mağdurdan haksız yere 355.00.- TL menfaat temin ettiği, eylemini ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturduğu anlaşıldığından eylemine uyan TCK' nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre takdiren alt hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Eylem aynı mağdura aynı suç işleme kararıyla birden fazla gerçekleştirildiğinden TCK' nun 43/1 maddesi gereğince cezası 1/4 oranında artırılıp 3 yıl 9 ay hapis- cezası ile cezalandırılmasına,

    Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    TCK nun 53/1-, (a),(b),(d), (e ) bentlerindeki hakları infaz süresi sonuna kadar TCK 53/1-c bendindeki hakları şartlı tahliye süresi sonuna kadar kullanmaktan mahrumiyetine,

    3- Sanık V.D. mağdur S.Y. yönelik sabit, olan yaptığı

    görev sırasındaki masraf adı altında hileli söz ve davranışla kandırıp 56 TL haksız menfaat temin ettiğinden dolayı ikna suretiyle irtikap suçundan dolayı TCK' nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre takdiren alt hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına

    Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    TCK nun 53/1-, (a),(b),(d), (e ) bentlerindeki hakları infaz süresi sonuna kadar TCK 53/1-c bendindeki hakları şartlı tahliye süresi sonuna kadar kullanmaktan mahrumiyetine,

    4-Sanık V.D. mağdur H.S. tapu masrafı adı altında hileli söz ve; davranışıyla toplam 28.00.- TL haksız menfaat temin ettiği eyleminin ikna suretiyle irtikâp suçunu oluşturduğu sabit olduğundan buna göre TCK 'nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekli gözetilip takdiren 3 yıl hapis cezası ile; cezalandırılmasına,

    Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    TCK nun 53/1-, (a),(b),(d), (e ) bentlerindeki hakları infaz süresi sonuna kadar TCK 53/1-c bendindeki hakları şartlı tahliye süresi sonuna kadar kullanmaktan mahrumiyetine,

    5-Sanık V.D. mağdur M.S. tapu masrafı altında hileli söz ve davranışıyla 65.00.- TL haksız menfaat temin ettiği sabit olduğundan eylemine uyan TCK' nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre takdiren 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    TCK nun 53/1-, (a),(b),(d), (e ) bentlerindeki hakları infaz süresi sonuna kadar TCK 53/1-c bendindeki hakları şartlı tahliye süresi sonuna kadar kullanmaktan mahrumiyetine,

    Kesinleşmiş karar örneğinin Kurumuna gönderilmesine,

    Sanığa verilen ceza miktarı buna göre kaçma şüphesinin bulunuşu bundan başka Yargıtay aşamasında tanık, mağdur ya da başkalarının üzerine baskı yapıp delilleri değiştirme ihtimalinin görülüşü karşısında CMK 100/2-a, 100/2-2 maddesi gereğince sanığın tutuklanmasına, hakkında yeteri kadar vicahi tevkif müzekkeresi çıkartılmasına, hüküm özünün Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, yakınlarına bildirilmesine, …” karar verilmiş ve; bu karar, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 24.11.2011 tarih ve 2011/24261 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.

    Daha sonra, söz konusu ilam infaz aşamasında iken, 6352 sayılı Kanunun 86. maddesi ile 5237 sayılı Kanunun 250. maddesine eklenen 4. fıkra hükmünün yürürlüğe girmesi ile adı geçen hakkında lehe düzenleme getirdiğinden, 5237 sayılı Yasa’nın 7. maddesinin 2. fıkrası hükmü uyarınca dosya anılan Mahkemece yeniden incelenmiş ve Mahkemenin, 16/07/2012 tarihli ve DEĞİŞİK İŞ KARAR

    DEĞİŞİK İŞ NO: 2012/795 sayılı kararı ile, “lehe düzenleme getirildiğinden hak kaybına meydan vermemek için 5275 sayılı Yasa’nın 98-101 maddeleri gereğince HÜKÜMLÜNÜN İNFAZININ DURDURULMASINA, İnfaz evraklarının bila ikmal geri istenmesine, bu nedenle cezasını infaz etmekte olan hükümlünün başka suçtan tutuklu ya da hükümlü değilse salıverilmesi için C.Başsavcılığı’na müzekkere yazılmasına …” karar verilmiş, neticeten, adı geçenin dosyasının yeniden ele alınması sonucu yapılan yargılaması neticesinde, anılan mahkemenin 17/10/2012 tarih ve 2012/241-270E.-K. Sayılı kararı ile, “…

    1-Sanık V.D. mağdur A.Y. yönelik gerçekleştirdiği ikna suretiyle irtikâp suçundan dolayı TCK' nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre taktiren alt hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Teselsül eden eylem nedeniyle TCK' nun 43/1 maddesiyle 1/4 oranında cezası artırılarak 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    6352 sayılı yasa ile değişik TCK' nun 250/4 maddesi gereğince sanığın cezası taktiren değere göre 1/2 oranında indirilerek 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Sanığın 5237 sayılı TCY'nin 53 maddesinin 1.fıkrasının (a),(b),(c),(d), (e ) bentlerinde belirtilen haklarından, mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyumluk yetkileri açısından ise, 1-c bendindeki haklardan koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına,

    TCK’ nun 63 maddesi gereğince sanığın tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından MAHSUBUNA,

    CMK 231/5 maddesi gereğince sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının GERİ BIRAKILMASINA,

    CMK 231/8 madde gereğince 5 yıl süre ile denetim süresi belirlenmesine takdiren bu

    sürenin yükümlülüksüz geçirilmesine,

    CMK 231/10 maddesi gereği sanığın denetim süresi içerisinde herhangi bir suç işlemediği takdirde davanın düşürülmesine aksi halde CMK 231/11 maddesi gereği hükmün açıklanmasına kararın mahsus sisteme kaydına,

    2- Sanık V.D. mağdur M.D. yönelik gerçekleştirdiği ikna suretiyle irtikâp suçundan dolayı TCK'nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre taktiren alt hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Teselsül eden eylem nedeniyle TCK'nun 43/1 maddesiyle 1/4 oranında cezası artırılarak 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    6352 sayılı Yasa ile değişik TCK'nun 250/4 maddesi gereğince sanığın cezası taktiren değere göre 1/2 oranında indirilerek 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Sanığın 5237 sayılı TCY'nin 53 maddesinin 1.fıkrasının (a),(b),(c),(d), (e ) bentlerinde belirtilen haklarından, mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyumluk yetkileri açısından ise, 1-c bendindeki haklardan koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına,

    3- Sanık V.D. mağdur S.Y. yönelik gerçekleştirdiği ikna suretiyle irtikâp suçundan dolayı TCK' nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre taktiren alt hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Teselsül eden eylem nedeniyle TCK' nun 43/1 maddesiyle 1/4 oranında cezası artırılarak 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    6352 sayılı yasa ile değişik TCK' nun 250/4 maddesi gereğince sanığın cezası taktiren değere göre 1/2 oranında indirilerek 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Sanığın 5237 sayılı TCY'nin 53 maddesinin 1.fıkrasının (a),(b),(c),(d), (e ) bentlerinde belirtilen haklarından, mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyumluk yetkileri açısından ise, 1-c bendindeki haklardan koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına,

    TCK’nun 63.maddesi gereğince sanığın tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından MAHSUBUNA…

    CMK 231/5.maddesi gereğince sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının GERİ BIRAKILMASINA,

    CMK 231/8.madde gereğince 5 yıl süre ile denetim süresi belirlenmesine takdiren bu sürenin yükümsüzlük geçirilmesine,

    CMK 231/10.maddesi gereği sanığın denetim süresi içerisinde herhangi bir suç işlemediği takdirde davanın düşürülmesine aksi halde CMK 231/11.maddesi gereği hükmün açıklanmasına kararın mahsus sisteme kaydına,

    4- Sanık V.D. mağdur H.S. yönelik gerçekleştirdiği ikna suretiyle irtikâp suçundan dolayı TCK' nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre taktiren alt hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına

    6352 sayılı Yasa ile değişik TCK'nun 250/4 maddesi gereğince değere göre taktiren 1/2 oranında indirim yapılarak 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Sanığın 5237 sayılı TCY'nin 53 maddesinin 1.fıkrasının (a),(b),(c),(d),(e)

    bentlerinde belirtilen haklarından, mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya

    kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyumluk yetkileri açısından ise, 1/c

    bendindeki haklardan koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına,

    TCK nun 63 maddesi gereğince sanığın tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından MAHSUBUNA…

    CMK 231/5 maddesi gereğince sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının GERİ BIRAKILMASINA,

    CMK 231/8 madde gereğince 5 yıl süre ile denetim süresi belirlenmesine takdiren bu

    sürenin yükümlülüksüz geçirilmesine,

    CMK 231/10 maddesi gereği sanığın denetim süresi içerisinde herhangi bir suç işlemediği takdirde davanın düşürülmesine aksi halde CMK 231/11 maddesi gereği hükmün açıklanmasına kararın mahsus sisteme kaydına,

    5- Sanık V.D. mağdur M.S. yönelik gerçekleştirdiği ikna suretiyle irtikâp suçundan dolayı TCK' nun 250/2 maddesi gereğince suçun işleniş şekline göre taktiren alt hadden olmak üzere 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    6352 sayılı yasa ile değişik TCK' nun 250/4 maddesi gereğince değere göre taktiren 1/2 oranında indirim yapılarak 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Cezanın olası etkisi gözetilip TCK 62 maddesiyle cezasından 1/6 oranında indirim yapılıp 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

    Sanığın 5237 sayılı TCY'nin 53 maddesinin 1.fıkrasının (a),(b),(c),(d),(e)

    bentlerinde belirtilen haklarından, mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya

    kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyumluk yetkileri açısından ise, 1/c

    bendindeki haklardan koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına,

    TCK nun 63 maddesi gereğince sanığın tutuklulukta geçirdiği sürenin cezasından MAHSUBUNA…

    CMK 231/5 maddesi gereğince sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının GERİ BIRAKILMASINA,

    CMK 231/8 madde gereğince 5 yıl süre ile denetim süresi belirlenmesine takdiren bu

    sürenin yükümlülüksüz geçirilmesine,

    CMK 231/10 maddesi gereği sanığın denetim süresi içerisinde herhangi bir suç işlemediği takdirde davanın düşürülmesine aksi halde CMK 231/11 maddesi gereği hükmün açıklanmasına kararın mahsus sisteme kaydına …” karar verilmiş ve bu karar, 06.11.2012 tarihinde kesinleşmiştir

    IV- DEĞERLENDİRME: İlgi yazınıza konu olayımızda, soru konusu edilen (eski) personelimizin, … Tapu Sicil Müdürlüğü emrinde görev yapmakta iken, işlemiş olduğu suçlardan dolayı yargılanması, yapılan yargılaması neticesinde “iş sahiplerinden tapu masrafı adı altında hileli söz ve davranışıyla haksız menfaat temin ettiği ve bu eyleminin ikna suretiyle irtikap suçunu oluşturduğu sabit görüldüğü” gerekçesiyle, 5 ayrı suçtan neticeten, 3 yıl 1 ay 15 gün, 3 yıl 1 ay 15 gün, 2 yıl 6 ay, 2 yıl 6 ay ve 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, adı geçenin tutuklanmasına karar verilmesi, söz konusu kararın Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 24/11/2011 tarih ve 2011/24261 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmesi, daha sonra, söz konusu ilam infaz aşamasında iken, 6352 sayılı Kanunun 86. maddesi ile 5237 sayılı Kanunun 250. maddesine eklenen 4. fıkra hükmünün yürürlüğe girmesi ile adı geçen hakkında lehe düzenleme getirdiğinden, 5237 sayılı Yasa’nın 7. maddesinin 2. fıkrası hükmü uyarınca dosyanın anılan mahkemece yeniden incelenmesi ve mahkemenin, 16/07/2012 tarihli ve DEĞİŞİK İŞ NO: 2012/795 sayılı kararı ile, “lehe düzenleme getirildiğinden hak kaybına meydan vermemek için 5275 sayılı Yasa’nın 98-101 maddeleri gereğince HÜKÜMLÜNÜN İNFAZININ DURDURULMASINA,” karar verilmesi, neticeten, adı geçenin dosyasının yeniden ele alınması sonucu yapılan yargılaması neticesinde, anılan mahkemenin 17/10/2012 tarih ve 2012/241-270E.-K. Sayılı kararı ile yukarıda zikrolunan cezaların, 5237 Sayılı yasanın 250. maddesine 6352 Sayılı Kanunla eklenen 4. fıkrası hükmü uyarınca ½ oranında indirilerek sınır kapsamına giren kararların hükümlerinin açıklanmasının geri bırakılması ve bu kararın da kesinleşmesi söz konusudur.

    Kanun yolu, davanın taraflarına tanınan bir hukuki yoldur ki, bununla yanlış olduğu iddia edilen kararların tekrar incelenmesi ve değiştirilmesi sağlanır. Kanun yolu ile her şeyden önce bir kazai kararın daha üst bir mahkeme tarafından kontrol edilmesi de anlaşılmalıdır. Nitekim kanun yolu kavramı iki karakteri bünyesinde taşımaktadır. Birincisi yargılamanın daha üst bir mercie intikal ettirilmesi ve diğeri ise, kanun yoluna müracaatla şekli anlamda kesin hükmün engellenmesidir. Kanun yollarının genel amacı, ilk veya üst derece mahkemesince verilen kararın sonucunun denetimini sağlayan bir araç olmasıdır. Ayrıca, hukuka bağlı bir devlette, adaletin gerçekleştirilmesini ve toplumda barışı sağlamak ve en doğru kararın alınmasında da önemli bir rol oynamaktadır. Hukuk devletinin özelliği gereği, yargılamanın açıklığı ve verilen kararlara karşı kanun yollarının kabul edilmesi sonucu, yargılamanın başından sonuna kadar, hukuk kurallarının öngördüğü biçimde yapılması gerekmektedir. Mahkemelerin karar verirken yanlışlık yapmaları mümkün olabileceğinden verilen kararların bir üst veya yine aynı mahkeme tarafından denetlenmesi amacıyla, usul kanunlarınca öngörülen kanun yollarına başvurulmaktadır.

    Kanun yolunun gayesi ile ilgili doktrinde şöyle bir düşünce vardır: Buna göre; kanun yolu çifte gayeye hizmet eder. Birinci gaye, verilmiş olan kararın maddi haklılığına ulaşmadır. Yani müşahhas halde verilmiş olan kararın doğru olup olmadığını tetkik ile hatalı kararların bertaraf edilmesidir. İkinci gaye ise, hukuk tatbikatında birliğin sağlanmasıdır.

    Kanun yolu kavramı olağan ve olağanüstü kanun yolu olarak bir ayrıma tabi tutulmuştur:

    Kesinleşmiş hükümlere karşı tanınmış olan kanun yoluna, olağanüstü kanun yolu denir. Bir halde hüküm, normal kanun yollarından geçerek veya süresi içinde normal kanun yoluna başvurulmadığı için kesinleşmiştir. Bundan sonra, kural olarak aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak ve aynı taraflar arasında yeni bir dava açılamaz, açılırsa dinlenmez. Fakat, bazı ağır yargılama hataları yapılarak verilmiş olan yanlış hükümlerin kaldırılmasını veya değiştirilmesini sağlamak için, normal olmayan, olağanüstü bir kanun yolu kabul edilmiştir ki, buna yargılamanın iadesi denir.

    Yargılamanın yenilenmesi (muhakemenin iadesi), kati olarak verilmiş veya katiyet kesbetmiş olan hukuk ve ceza mahkemesi kararlarıyla Danıştay ve diğer hususi mahkeme kararlarının, kanunda muayyen maddi sebeplerin mevcudiyeti halinde, aynı kaza mercilerinde yeniden tetkikine, tekrar yargılama yapılmasına ve kararların tebdiline imkân veren olağanüstü kanun yoludur.

    Yargılamanın yenilenmesi, kesinleşmiş olan hatalı kararların düzeltilebilmesi veya ortadan kaldırılabilmesi için ilgililere tanınan istisnai (ayrık) son bir olanaktır. Yargılamanın yenilenmesi ile kesinleşen ilk karar (hüküm) taşıdığı kesinlik niteliği ile ortadan kalkmaktadır.

    Olayımızda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 250. maddesine 6352 sayılı Kanunla eklenen 4. fıkra hükmü uyarınca adı geçen hakkında lehe uygulanması gereken bir durum oluşmuş olup; bu nedenle adı geçenin yargılamasının, yeni oluşan koşullar çerçevesinde Yargılamanın İadesi yoluyla yeniden ele alınması ve; neticede, hükmün açıklanmasının geri bırakılması durumu söz konusu olmuştur. Böylelikle, … Ağır Ceza Mahkemesi’nin 17.10.2012 tarih ve 2012/241-270E.-K. Sayılı kararı ile aynı mahkemenin, 07.04.2010 Tarihli ve 2010/60-89E.-K. Sayılı Kararı’ kesinleşme şerhi ve doğurduğu tüm sonuçları ile birlikte ortadan kalkmıştır.

    Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ise, ( kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların yerine konmuş bir hukuki müessese ) olarak tanımlanmaktadır.

    Burada hâkim olan fikir, fail hakkındaki cezanın infazından, muayyen müddet içinde göstereceği iyi hal neticesi feragat edilmesi, onun cezaevine konmasına yine kendi gayreti ile engel olunmasıdır. İlk defa suç işleyenlere ( veya böyle kabul edilenlere ) karşı daha merhametli davranılması, serbest hayatta tekrar tecrübe edilerek ceza infaz edilmeden dahi ıslah olmalarına yardım edilmesi fikri, müessesenin mahiyetini teşkil eder. Deneme müddetini iyi hal ile geçirenin, nefsini ıslah ettiği kanaatine dayanılmakta ve cezanın infazına gitmeden de muntazam bir hayat sürmeye alışmış olduğu karinesi kabul edilmektedir.

    Zira yukarıda da yer verildiği üzere, 5271 sayılı Yasanın 231/10 maddesi hükmü uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, yüklenen suçtan dolayı kurulan hükmün, sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade etmekte, denetim süresinin koşulları uygun olarak geçirilmesi durumunda da açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kalkmakta ve; ceza davası düşmektedir. Bir başka anlatımla, kişinin sanıklık durumu devam etmekte ve hakkındaki mahkûmiyet kararı hiç açıklanmaksızın denetim süresi sonunda ceza davası ortadan kalkmaktadır.

    Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılmasının hemen beliren ilk sonucu cezaların infazına engel oluşudur. Kararda aksi yazılmamışsa fer`i cezalar da gayrikabili infaz hale gelir. Türk hukukunun sistemine göre, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması halinde mahkûmiyetin bütün diğer neticeleri de geri bırakılır.

    Ancak Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının esas sonucu, deneme süresinin sonunda husule gelir. Bu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinde hükme bağlandığı üzere kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.

    Tutukluluğun mahsubu sonucu bir kısım infaz edilecek ceza kalmışsa, yalnız bu kısmın değil, cezanın tümü hakkında Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılması kararı verilebileceği, Yargıtayca kabul edilmektedir.

    Yukarıdan beri mahiyeti, amacı incelenmiş olan Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılması müessesesinde esas, kişiyi cezaevine sokmadan bir süre cemiyet içinde, ailesinden ve işinden koparmadan denemek, iyi hal gösterdiği takdirde mahkûmiyetini yok saymaktır. O halde kişinin mahkûmiyeti deneme süresince askıya alınmış durumdadır. Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılması kararı verilmiş mahkûmiyeti bulunan memur kişi için de aynı durum söz konusudur. Bu kişinin, sırf kesinleşmiş mahkûmiyeti nedeniyle deneme süresi bitmeden görevine son vermek en başta, Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılması müessesesinin gayesi ile bağdaşmaz.

    İkinci olarak eşitliğe aykırı olur. Zira deneme süresinin bitmesine az bir süre kalan memurun görevine son verilmesi, bir süre sonra aynı hukuki statüde olacak kişiler arasındaki eşitliği bozar. İdarenin erken veya geç harekete geçmesi sonucu oluşabilecek bu telafisi imkânsız eşitsizlik, ancak deneme süresi sonuna kadar beklemek, Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılması halinde kişinin görevine son vermek suretiyle düzeltilebilir.

    Ve nihayet, böyle bir işlemde kamu yararından da söz etmek mümkün değildir. İdare Hukukunun esasını teşkil eden kamu hizmeti kamu personeli eliyle görülür. Hümanist doktrinin hakim olmaya başladığı ve kamu personelinin çalışma hayatında birçok yönlerden durumu iyileştirilerek garantili ve sağlam bir statüde olmasına çalışılıp, böylece kamu hizmetinin de en iyi biçimde görülmesinin amaçlandığı çağımız görüşlerine aykırı olarak, görevini başarıyla sürdürmekte olan kişinin sırf mahkumiyeti nedeniyle, bu mahkumiyetin Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılmasına karar verilmiş olduğu ve bir süre sonra büyük bir ihtimalle yok sayılacağı göz ardı edilerek, görevine son verilmesinde kamu yararından söz edilemez.

    Öte yandan, ilgi yazı ve eklerinin incelenmesinden, soru konusu (eski) personelimiz hakkında işlemiş olduğu suçlar nedeniyle, idaremizce bir disiplin soruşturması başlatılıp, başlatılmadığı, başlatıldı ise sonuçlanıp, sonuçlanmadığı, sonuçlandı ise ne şekilde sonuçlandığı hususunda herhangi bir bulgu yer almamaktadır.

    Bilindiği üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 131/2. maddesi: “Memurun Ceza Kanununa göre mahkûm olması veya olmaması halleri ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olmaz” hükmündedir.

    Madde metninde de açıkça ifade edildiği gibi, disiplin soruşturması ile ceza kovuşturması birbirinden ayrı usul ve esaslara tabidir. Disiplin suçu, bir kamu hizmeti düzenini bozan eylemler demetidir. Kamu hizmeti toplum düzeni içinde ayrı bir düzenlemeye ihtiyaç gösteren özel bir alandır. Kendine özgü kurum ve kuralları vardır. Disiplin cezaları, memuru görevine bağlamak, kamu hizmetlerinin en iyi bir düzeyde yürütülmesini sağlamak amacına yönelik olarak düzenlenmiştir. Ord. Prof. Sıddık Sami ONAR’IN deyimi ile “Disiplin cezaları, memurun mesleki hayat ve vazifelerinde görülen yolsuzluklara karşı kendisine tatbik edilen bir kısım zecri müeyyidelerdir. Kamu hizmetlerinin yürütülmesi ve kamu yararının devamlılığının sağlanması amacıyla kamu görevlileri için görev, yetki ve sorumlulukları bakımından yasal olarak getirilmiş bulunan yaptırımlardır.”

    Disiplin cezaları, Ceza Kanunu’nun koyduğu cezalardan farklıdır. Disiplin cezaları, sırf kamu hizmetinin iyi görülmesini sağlamayı hedef tutmaktadır. Ceza Kanunu’nun amacı ise, kamu düzenini korumak ve toplumu savunmak esasına dayanır. Ceza hukukuna göre, ancak yasa metinlerinde açıkça tarif ve tavzif edilmiş fiiller cezalandırılabilir. Disiplin konusunda ise, kusur kavramı, İdari Hâkimin denetimi altında hiyerarşik kudrete sahip olan amirin takdirine bırakılmıştır. Disiplin cezalarında, söz konusu olan, toplum düzenine aykırı davranışlar değil, belli bir kurum düzenine, Devlet memurları için oluşturulmuş olan çalışma düzenine aykırı davranışlar neticesinde verilen cezaları ve çalıştıkları kurumla bunlar arasındaki ilişkileri belirler.

    Sıddık Sami ONAR, “Bir fiilin sosyal düzen ve sosyal adalet maksadına göre ceza kanunlarının müeyyidelerinin tatbikini icap ettirmemesi veya cezanın tecil olunması işlenen fiilin mesleki bakımdan da müeyyidesiz bırakılmasını icap ettirmez, memurlar diğerlerine nazaran daha geniş yetkilerle donatılmış ve daha ağır vazifelerle mükellef olduklarından, başkaları için çirkin görülmeyen veya, Ceza Kanunlarında tam olarak tatbiki icap etmeyen fiil ve hareketler, memurları için bir müeyyidenin tatbikini lüzumlu kılabilir.”açıklamasında bulunmaktadır.

    Bu bilgiler ışığında, şayet adı geçen hakkında idaremizce İlgi yazınızda zikrolunan eylemleri dolayısıyla açılmış bir Disiplin soruşturması varsa ve bu soruşturma neticesinde adı geçen bir disiplin cezası ile tecziye edilmiş ise, bu durum adı geçen hakkında verilen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararından bağımsızdır ve; adı geçen hakkında verilen disiplin cezasının uygulanması icap eder.

    V- SONUÇ: 1- Yukarıda temas edilen hususlar ve ilgili mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde: adı geçenin mahkum olduğu cezaya dayanak yasa hükmündeki değişiklik nedeniyle yargılamanın iadesi yoluyla yeniden yargılanan, adı geçen hakkında verilen “Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması” kararı ile, adı geçen hakkında daha önce verilen ve kesinleşen mahkumiyet kararının tüm sonuçlarıyla ortadan kalktığı,

    2- Adı geçenin Devlet Memurluğuna son verilmesi, adı geçen hakkında verilen Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılması kararıyla hükümsüz kalan … Ağır Ceza Mahkemesi’nin 04.07.2010 tarihli kararı uyarınca olduğu, söz konusu kararın hükümsüz kalması nedeniyle, adı geçenin Devlet Memurluğuna son verilmesine ilişkin İdaremiz işleminin dayanaksız kaldığı, bu nedenle dayanağı ortadan kalkan idaremiz işleminin geri alınarak adı geçenin görevine başlatılmasının gerektiği,

    3- Adı geçenin, denetim süresi içinde başkaca bir suç işlemesi nedeniyle hakkındaki hükmün açıklanması durumunda, yeniden görevine son verilmesinin gerektiği,

    4- Adı geçen hakkında (varsa) İdaremizce başlatılan bir disiplin soruşturması neticesinde verilen bir disiplin cezası varsa, bu cezanın Hükmün Açıklanmasının geri Bırakılması Kararı’ndan bağımsız olarak ve derhal uygulanmasının gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.

    - - - Updated - - -

    bu konu uzerıne elınd ebelgesı olan paylaşşsın bırlıkte hareket edelım derım ben bu belgeyeı saglık baknalıgı belgesı elımde var karar duzeltmeye koyacam bu yazıyı sızd ekoyun derım avukat beyler sızlerde yardımcı olun bızee saygı ılee

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    Dec 2013
    Nerede
    kocaeli
    İletiler
    57
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Hsyk nın bu goruşune gore memuriyete donermiyim

    sami hocaya göre hagb almış birinin memuriyetine son verilmesi yanlış kamu yararına aykırı bir durum

  5. #4
    Kayıt Tarihi
    Jun 2011
    Nerede
    van
    İletiler
    47
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Hsyk nın bu goruşune gore memuriyete donermiyim

    bu konuda hagb ile ilgili danıştay nasıl karar veriyor red mi ediyor yoksa kabul edip işine mi gonderiyor 12. daire hagb ile ilgili nediyor bilen varsa paylaşsın teşekurler

  6. #5
    Kayıt Tarihi
    Dec 2013
    Nerede
    kocaeli
    İletiler
    57
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Hsyk nın bu goruşune gore memuriyete donermiyim

    Alıntı idodgn rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    bu konuda hagb ile ilgili danıştay nasıl karar veriyor red mi ediyor yoksa kabul edip işine mi gonderiyor 12. daire hagb ile ilgili nediyor bilen varsa paylaşsın teşekurler
    danıştay kararlarına bakıyorum genelde olumsuz karar hakim ama hukukçuların çogu hagb alırsan dönmen gerek diyor bende anlamadım

  7. #6
    Kayıt Tarihi
    Jan 2011
    Nerede
    Kayseri
    İletiler
    1.135
    Blog yazıları
    144
    Dilekçeler Sözleşmeler
    1
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Hsyk nın bu goruşune gore memuriyete donermiyim

    İdare, aktardığınız mütalaalar ile işlem tesis edemez. Bu konuda yargı kararı talep edecektir. Açacağınız bir iptal davasında aktardığınız mütalaaları mahkemeye sunabilirsiniz.

    Şunu da yapabilirsiniz. Atama talepli bir dilekçe ile idareye başvurursunuz. idare talebinizi ret eder ise, bu ret kararını mahkemeye taşırsınız.

    Sonuçta idarenin genel yaklaşımı, mahkeme kararının aranmasıdır.

    esenlikler...

  8. #7
    Kayıt Tarihi
    Dec 2013
    Nerede
    kocaeli
    İletiler
    57
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Hsyk nın bu goruşune gore memuriyete donermiyim

    Alıntı İsmail Arslan rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    İdare, aktardığınız mütalaalar ile işlem tesis edemez. Bu konuda yargı kararı talep edecektir. Açacağınız bir iptal davasında aktardığınız mütalaaları mahkemeye sunabilirsiniz.

    Şunu da yapabilirsiniz. Atama talepli bir dilekçe ile idareye başvurursunuz. idare talebinizi ret eder ise, bu ret kararını mahkemeye taşırsınız.

    Sonuçta idarenin genel yaklaşımı, mahkeme kararının aranmasıdır.

    esenlikler...
    malesef özellikle emnyette pek öyle olmuyr benim mahkemem sonuçlandı hala açıga alınıyorum mufeetiş mahkeme kararına ragmen ihraç isteyip disiplin kuruluna gönderiyor bence ankaranın insafına kalmış bence

  9. #8
    Kayıt Tarihi
    Jan 2011
    Nerede
    Kayseri
    İletiler
    1.135
    Blog yazıları
    144
    Dilekçeler Sözleşmeler
    1
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Hsyk nın bu goruşune gore memuriyete donermiyim

    Mahkeme kararını uygulamamak bir memur için (biraz abartarak söyleyeyim) cinayetten sabıka almaktan daha ağır sonuçlar doğurur. Bunu göze alacak kadar aptal bir memur yoktur sanıyorum; var ise yapmanız gereken savcılığa suç duyurusunda bulunmaktır ve tabi tazminat davalarını ihmal etmemek kaydı ile.. Anında netice alırsınız.

    Aşağıda Anayasa Mahkemesi kararından alıntı bir bölüm var:

    Anayasa'nın 138. maddesinin dördüncü fıkrasında, ''Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez'' hükmünün yer aldığı anımsatılarak, şu tespitler yapıldı:

    ''Bu hükme göre, kamu görevlileri de mahkeme kararlarını yerine getirmek zorunda olup, bu konuda seçim hakları bulunmamaktadır. Kaldı ki mahkeme kararlarını kasten yerine getirmeyen memur ve diğer kamu görevlilerinin eylemleri suç oluşturmaktadır. Bu bağlamda, Anayasa'nın 138. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca mahkeme kararlarını uygulayıp uygulamama konusunda seçim hakkı bulunmayan kamu görevlilerinin, yargı kararlarını kasten yerine getirmeme eylemleri, Anayasa'nın 129. maddesinin beşinci fıkrası kapsamında değildir.

  10. #9
    Kayıt Tarihi
    Dec 2013
    Nerede
    kocaeli
    İletiler
    57
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Cevap: Hsyk nın bu goruşune gore memuriyete donermiyim

    hocam adli kovuşturma bitti ama idari olarak mufettiş raporunu bitirdi disiplin kuruluuna gönderdi yani dsiiplin kovuşturması devam ediyor yanlış anlama oldu sanırım

+ Konuyu Yanıtla

Bu sayfada bulunan kavramlar:

hükmün açıklanmasının geri bırakılması memuriyete etkisi

memuriyete dönme ile ilgili anayasa mahkemesi karari

hagb kararının memuriyete etkisi

danistay 12. dairenin 2007 1867

nitelikli hirsizlik hakim 2 yili adli para cezasi verirmi

hagb ve emniyet personeline etkisi

mustekinin adres tespitine bila ikmal cevap var

memuriyete dönme mahkeme kararı

memuriyete dönme mahkeme yolu

onceden ertelenmis hapis cezam vardi

hagb memuriyetten çıkarma

görevi kötüye kullanma memuriyete etkisi

danıştay 12.dairesinin hagb ile ilgili kararları

danistayin hagb hakkindaki gorusleri

528 sy ile degisik cmk 231

Forum

Benzer Konular :

  1. Is kanuna gore kim ne kadar hakli
    Arkadaslar ben 3aydir bi fabrikada muhendis olarak calisiyorum en buyuk sikintim ise girerken is sozlesmesi yapdilar daha dogrusu fabrika kimseye...
    Yazan: GaaktuG Forum: Ceza Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 11-09-2018, 10:06:03
  2. [Ürün değişimi] Ayipli urun degisiminde fatura tutarina gore mi yoksa urun modeline gore mi degisim yapilir?
    Bir zincir ayakkabi magazasinin outlet subesinin yaptigi cesitli indirimlerle(ikincisini alana %50 indirim vb.) normal sezonda etiket fiyati 200 lira...
    Yazan: MiC_CheCK Forum: Tüketici Hakları
    Yanıt: 1
    Son İleti: 01-06-2016, 14:56:58
  3. T.C.K 271.maddeye gore.....
    T.c.k 271. Maddeye gore suc uydurmak bunun icin dava acmayi dusunuyorum suc uydurma fiili 2 sene once oldu dava acabilirmiyim
    Yazan: nickelcouch Forum: Ceza Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 19-09-2010, 12:22:13
  4. CMK ye gore avukat tayini
    Merhabalar tekrardan.Bugün gastede gene bi konu okudum ve kafam takıldı.Cmuk a göre avukat tutamıyacak durumda olan sanıklara baro tarafından avukat...
    Yazan: walker_rainy Forum: Ceza Muhakemesi Hukuku
    Yanıt: 2
    Son İleti: 27-10-2006, 19:53:46
  5. Tefe/Üfe hangi aya gore hesaplanmali?
    MErhaba, Ev sahibi ile 1 Mayıs 2005'de başlayan bir kira kontratı yaptık. Kontratta kira artışının TEFE/TÜFE ortalamasına göre yapılacağı yazılı....
    Yazan: basak1234 Forum: Kira Hukuku
    Yanıt: 3
    Son İleti: 24-08-2006, 14:31:25

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.