Hukukun Üstünlüğü Platformu ve İstanbul Barosu Başkan Adayı Av.Satılmış Şahin Olarak Düzenlemiş Olduğumuz Basın Toplantısına İlişkin Detayları Aşağıdaki Linkte Bulabilirsiniz
Avukatlık Mesleğimizin Sorunlarına İlişkin Getirdiğimiz Çözüm Önerilerimize Fikirlerinizle Destek Vermek İçin Aşağıdaki Linke ve Web Sitemize Ziyaret Etmenizi Önemle Rica Ederim
Cevap: Söz Veriyoruz İstanbul Barosu İmaj Yenileyecek
Sayın İstanbul Barosu Başkan adayı ve sayın meslektaşım; Konu ile ilgili proje ve düşüncelerinizi müsaadenizle aşağıya kopyalıyorum. (Haksız rekabete konu olmaması için diğer adaylar da istediğinde görüş ve misyonları sitemizde kesintisiz olarak yayınlanacaktır.)
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ PLATFORMU’NUN
BARO SEÇİMLERİ EKSENİNDE
AVUKATLIK MESLEĞİNE VE HUKUKİ SORUNLARA İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ
1-) HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ PLATFORMUNUN GENEL İLKELERİ
1.1 Ülkenin ve Milletin Bütünlüğü
Platform olarak ülkenin ve milletin bütünlüğü anlayışına sahibiz. Herkes Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
birinci sınıf vatandaşıdır. Milletimizin arasına tefrika sokmak, insanları birbirine düşürmek ülkemiz ve
milletimiz adına kabul edilebilir bir durum değildir. Güzel ülkemizde sulh ve sükûn içinde yaşamak
hepimizin ortak dileği olmalıdır. Ülkeler coğrafyasında kalkınmış, devletlerarası hukukta söz sahibi
olmuş, vatandaşları müreffeh bir Türkiye hepimizin özlemidir. Cumhuriyetin kazanımlarına sahip çıkma,
milli ve manevi değerlerimiz, birlikte barış içinde yaşama, başkalarına tahammül etme anlayışına
sahibiz. Bölücülük, düşmanlık, yandaşlık, siyasi ayrımcılık, ötekileştirme ve cinsiyet ayrımcılığı asla
yapmayacaklarımızdır.
1.2 Ülkenin Bağımsızlığı
Bağımsızlık konusunda bir takım hakların uluslararası örgütlere devri anlayışı ve uluslararası
anlaşmaların varlığı bağımsızlık konusuna bir takım sınırlamalar getirse de, esas olan ülkenin
bağımsızlığıdır. Bağımsız olmak devlet olmanın hayati unsurlarındandır. Bağımsızlık dışında herhangi
bir düşünce ülke insanlarını köleleştirir.
1.3 Hukukun Üstünlüğü
Herkesin hukukun üstün değer olduğuna inanması, eylem ve işlemlerini hukuka uygun şekilde
yapması, hukuka ve hukukun kararlarına rıza göstermesi, hukukun gereklerini eksiksiz uygulaması
gerekmektedir. Güçlü-güçsüz, zengin-fakir, makam ve rütbe farkı gözetmeksizin hukuk kuralları
herkese eşit ve adil olarak uygulanmalıdır. Kimse hukuk önünde imtiyazlı olmamalıdır. Bazı makam ve
mevki sahiplerinin imtiyazlı olarak algılanması, toplumun adalete ve yargıya olan güveninin
kaybolmasına yol açacaktır.
1.4 Demokrasi
Ülkemiz insanları yıllardan beri demokrasi mücadelesi vermektedir. Demokraside hayli yol aldığımız
inancındayız. Bununla birlikte demokrasiden yana hala eksiklerimizin bulunduğu da bir vakıadır.
Demokrasinin kendi tanımları içerisinde zaman ve zemin gözetilmeksizin uygulanması gerekir.
Demokrasiden ödün verilmemesi ve demokrasiye karşı girişilecek müdahalelere karşı durulması
herkesin görevidir. Millet iradesi belirleyici unsurdur. Demokrasi bir amaç değil, insanların mutlu
olmasını sağlayan araçlardan biridir.
Ülkenin demokratik yapısını ortadan kaldırma girişimlerini ve militarist devlet anlayışını kabul
etmiyoruz. Demokrasiye yapılan hukuk dışı müdahaleleri ve ülkenin demokratik yapısını ortadan
kaldırmaya yönelik yasa dışı oluşumları reddediyoruz. Tüm kurum ve kuruluşların anayasal çerçevede
hareket etmelerini bekliyoruz.
1.5 İnsan Hakları
Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.
Özgürlüklerden yana tavır alınmalı, özgürlük alanları genişletilmelidir. Düşünce, düşündüğünü ifade
etme ve inanç özgürlüğünün bir hak olduğunu, herkesin düşünce ve inancını yayma hakkına ve ifade
özgürlüğü hakkına sahip olduğuna inanıyoruz. Bu hakkın şu ya da bu nedenlerle sınırlanması doğru
değildir. Hiç kimsenin yaşam biçimine, kılık kıyafetine müdahale edilmemesi ve özel hayatın gizliliğine
riayet edilmesi gerekir.
İşkence ve kötü muameleyi reddediyoruz. Masumiyet karinesinin asıl, suçluluğun ise ispata ve kesin
hükme dayalı olduğunu kabul ediyoruz.
İnsanların doğuştan gelen haklarının kutsal olduğuna inanıyoruz. Kimse bu haklara dokunamayacağı
gibi, kişinin bizzat kendisi de kendisine zarar verici şekilde kendi hakkını kötüye kullanmaz.
İnsanların ülkesinde özgürce seyahat etmesi, haberleşme özgürlüğünü müdahalesiz kullanması, özel
hayatın gizliliğine herkesin riayet etmesi, insanların teşebbüs hürriyetine sahip olması, özel mülkiyetin
korunması ve konut dokunulmazlığının ihlal edilmemesi, insan haysiyet ve şerefinin korunması, kişilerin
güvenliğinin sağlanması, eğitim hakkının ve fırsat eşitliğinin temin edilmesi, devletin öncelikli
görevlerindendir.
1.6 Sosyal Devlet
Devlet yoksulunu ve yoksununu düşünmelidir. Ayrıca devlet küçükler, kadınlar, ruh ve beden
yetersizliği olan insanlar için gerekli olan tedbirleri almalıdır. Kimse yaşına, cinsiyetine ve gücüne
uymayan işlerde çalıştırılmamalıdır. Herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama, dilediği alanda çalışma ve
sözleşme hürriyetiyle, özel teşebbüs kurma hürriyetine sahip olması gerekir. Sosyal devlet olmanın
gereği fırsat eşitliği oluşturulmalı, eğitim ve öğretim hakkının önündeki engeller kaldırılmalı, eğitim ve
öğretim parasız olmalı, devlet yoksuldan ve yoksundan yana koruyucu önlemler almalıdır.
1.7 Laiklik
Laiklik, devletin inançları kontrol edip onlara müdahale etme aracı değildir. Tam tersine laiklik, devletin
tüm inançları kucaklayıcı ve koruyucu, tüm inançlara ve vicdani kanaatlere eşit mesafede olduğu bir
sistemin adıdır. Laiklik, bireylere özgülenen kavramdan öte devlete ait bir yönetim biçimi tercihidir. Bu
nedenle hiç kimsenin inancına, vicdani kanaatlerine; inanç ve vicdani kanaatlerden kaynaklanan yaşam
biçimine müdahale edilmemelidir. Devlet bütün inançlara karşı aynı mesafede durmalıdır. Devletin dini
işlere müdahale etmemesi gerekmektedir. Ayrıca din, istismar konusu da edilmemelidir.
1.8 Adalet ve Yargı
Adalet en büyük değerlerden biridir. Adalet; masum, suçlu, şüpheli, sınıf, dil, din, ırk, sosyal
statü ayrımı yapmaksızın herkese ayrımsız olarak hakkını teslim etmektir.
“Hak” ve “adaletin” somut tecellisi adil yargılanma ile mümkündür. Yargılamanın temel ayaklarından
olan “savunma” kutsal bir haktır.
Yargılamanın üç kurucu unsurundan biri olan savunma hakkı kullandırılmadan adaletin tecellisinden söz
edilemez. Herkesin savunması, her türlü baskıdan uzak ve uygun ortamlarda alınmalıdır. Savunması
alınmayan hiçbir insana cezai müeyyide ya da hukuki tazminat ödetilmesine karar verilemez. Bu
evrensel hukukun temel kuralıdır.
Savunma hakkına dokunulmaması gerekir. Savunma yapan insanın önü kesilmemeli, korkutulmamalı,
savunmasını özgürce yapması için her türlü ortam hazırlanmalıdır. Savunma hakkının zaman
sınırlamasına tabi tutulmaması gerekir. Savunma hakkı sınırlanmış veya savunma hakkından mahrum
bırakılmış kimselere ceza ya da tazminat müeyyidesi verilmesi düşünülemez.
Avukat, yargılamanın kurucu unsurudur. Hakkın teslimi en önemli görevlerimizdendir.
Avukat, temel insan hakları, eşitlik ve özgürlük, ifade özgürlüğü, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı,
adil yargılanma talep etme konularında taviz vermeyen ve bunu hayatının her döneminde savunan,
gerçekleşmesi için her türlü çabayı sarf eden, onurlu kişiliğe sahip olmak zorundadır.
Yargının bağımsız olması herkes için bir teminattır. Bağımsız olmayan bir yargıdan adil karar bekleme
imkânı yoktur. Yargının bağımsızlığı yanında tarafsızlığının da gözetilmesi bir zorunluluktur. Zira
bağımsız ama tarafsız olmayan bir yargı, yarardan çok zarar getirir. Bağımsızlığı bir silah gibi kullanıp,
tarafsızlığını ihmal eden yargıdan adalet değil, zulüm ortaya çıkar. Oysa asıl olan yargı mensuplarının
kendi vicdanlarından dahi bağımsız ve tarafsız olmaları, merhamet ve menfaate göre değil, hak ve
adalet ilkelerine göre karar vermeleridir. Bu durum hukukun evrensel ilkelerindendir.
Yargılama bir devletin bağımsızlığının ve otoritesinin en önemli göstergesidir. Yargılama bir hak olduğu
gibi, yargılanmayı talep etmek de bir haktır. Daha önemlisi adil yargılama ve yargılanma hakkı
vazgeçilmez bir değerdir. Adaletin gerçekleşmiş olması kamu vicdanında yer bulacaktır. Söylene geldiği
gibi “geciken adalet, adalet değildir”. Adaletin gecikmeden gerçekleşmesi gerekmektedir. Yargılamanın
adil ve süratli olması vicdanları rahatlatacaktır.
Hukukun üstünlüğünü tehdit eden “Kanun devleti” ve “Hâkimler devleti” anlayışını reddediyoruz. Hukuk
devleti oluşturma idealimizi ve hukukun üstünlüğüne olan inancımızı tekrarlıyoruz. Salt kanun yapmak
her zaman hukuk devleti olmak demek değildir. Aynı şekilde bir ülkede hâkimlerin olması da hukukun
üstünlüğünün var olduğunu göstermez. “Kanun devleti” ve “Hâkimler devleti” adaletin varlığı en büyük
tehlikelerden biridir. Zira diktatörlerin yönettiği ülkelerde kanunlar ve hâkimlerin varlığı hukuk
devletinin varlığı göstermez.
Yargılama sırasında evrensel hukuk kurallarına ve usul hükümlerine uyulmasını talep ediyoruz.
Mevzuatımızda evrensel hukuk kurallarına ve insan haklarına aykırı tüm hükümler tespit edilmeli ve
ayıklanmalıdır. Gerek ceza, gerekse özel hukuk alanındaki sınırlayıcı hakların kaldırılması, özgürlüklerin
alabildiğine genişletilmesi, insanımızın kendine olan güvenini sağlayacaktır.
2-) AVUKATLIK MESLEĞİNİN SORUNLARINA İLİŞKİN GÖRÜŞLERİMİZ
2.1 Güvenlik Sorunu
Mesleği icra eden avukatlar, icra mahallerinde ve adliye koridorlarında saldırıya uğramaktadırlar. Kamu
görevi ifa eden avukatlara saldırılar karşısında yargılama makamları duyarsız kalmaktadırlar. Bir hâkim
ya da savcıya aynı tür bir saldırı söz konusu olduğunda şüphelinin derhal sorgulanıp, tutuklanması söz
konusu iken, avukatlara yapılan saldırılar karşısında ne yazık ki aynı duyarlılığı görmek mümkün
değildir. Elbette ki, hâkim ve savcılara yapılan saldırıları da kınıyoruz. Ancak hâkimler ve savcılar,
avukatlara göre daha güvencelidirler. En azından adliye içerisinde oturabilecekleri makam odaları
vardır. Yine her adliyede polis karakolu bulunması nedeniyle ve çalışanlarının da varlığı onlar için az da
olsa bir korumadır. Oysa avukatlar için böyle bir koruma söz konusu değildir. Avukatlar koridorlarda
davacı ve davalı şahısların sözlü ya da fiili saldırılarına çok sık olarak muhatap olmaktadırlar. Fiili
saldırılar karşısında yargılama makamları hâkim ve savcılara karşı işlenen suçlarda gösterdikleri
duyarlılığı göstermediklerinden avukatlara karşı saldırılar önlenememektedir. Bu nedenle avukatlık
kanunu 57.maddesinde “görev sırasında veya yaptığı görevden dolayı avukata karşı işlenen suçlarda,
bu suçların hâkimlere karşı işlenmesine ilişkin hükümler uygulanır” şeklindeki hükmün daha açık ve
kesin bir şekilde düzenlenmesi ve sanığın tutuklanmasının sağlanmasının saldırının önlenmesi
bakımından caydırıcı olacağı kanaatindeyiz. Ayrıca avukatın korunması konusunda Birleşmiş Milletler
Konferansının Havana Kuralları 17. maddesinde “avukatlar görevlerini icra etmeleri nedeniyle
güvenlikleri tehdit edildiği takdirde yetkili makamlar tarafından gerekli bir biçimde korunurlar” hükmü
yer almaktadır. “Gerekli biçimde korunma” konusunda tüm makamların hassasiyet göstermesinin
sağlanması için kamuoyu baskısı oluşturulması önemlidir.
2.2 Delil Toplama Sorunu
Avukatlık Kanunu 2/3. maddesi “yargı organları, emniyet makamları diğer kamu kurum ve kuruluşları
ile kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri ve vakıflar
avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadırlar. Kanunlarındaki özel
hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri
incelemesine sunmakla yükümlüdür. Bu belgelerden örnek alınması vekâletname ibrazına bağlıdır.
Derdest davalarda müzekkereler duruşma günü beklenmeksizin mahkemeden alınabilir” şeklindedir.
Madde içerisindeki “Kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla” ibaresi maddedeki
hakları işlemez hale getirmektedir. Zira hemen her kurum kendi özel kanunlarındaki hükümleri öne
sürmek (ticari sır-vergi sırrı… ve sair) suretiyle, bilgi ve belgeleri sunmaktan imtina etmektedir. Ayrıca
delil toplamada mail, faks, mektup, telgraf ve sair iletişim araçlarıyla e-devletten yararlanma imkânının
sağlanması gerekmektedir. Kanunlarındaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla” ibaresinin
yalnızca “devletin güvenliği” şeklinde ve çok özel yerleri amaçlayan, örneğin “kozmik oda” gibi gizliliği
gerekli yerlerdeki belgelere ulaşılamaması gibi şeklinde bir düzenlemenin yapılmasında zaruret vardır.
2.3 Adliyelerdeki Fiziki Mekân Sorunu
Baro odalarının düzenli hale getirilmesi, yapılmakta olan 3 büyük adliye içerisinde hemen her katta
baro vestiyerinin bulunması, mahkeme kalemlerinde avukatların çalışabileceği yerlerin bulunması,
avukatların yeme içme ve tuvalet gibi en temel insani ihtiyaçlarını karşılayacak mekânların sağlanması
gerekmektedir.
Adliye binaları içerisinde sosyal mekânların; kreş ve bebek bakım odası, kuaför, lostra salonu gibi
sosyal mekânların bulunmasında zorunluluk vardır. Özellikle çocuklu bayan avukatların sorunlarının
başında adliyelerde kreş, bebek bakım odaları ile kadınlara özel tuvalet ve lavabonun bulunmaması
gelmektedir. Bayan avukatların birçoğu tarafından adliyelerde kuaför, kreş, bebek bakım odası,
ayakkabı tamir ve lostra salonları ile tuvalet ve lavabo hizmetlerinin bulunması yoğunlukla talep
edilmektedir.
Keza adliye binası içinde acil sağlık merkezinin bulunması da gerekmektedir.
2.4 Vekâlet Ücreti Sorunları
Vekâlet ücreti sorunu avukatlığın en büyük açmazlarından biri olmaya devam etmektedir. Ülkemizdeki
avukatlık algılamasından kaynaklanan bu sorunun çözümü çok büyük önem arz etmektedir. Ücret
sorunu tamamı çözülemese bile, büyük bir kısmının çözülebileceği inancını taşımaktayız.
Tüm meslektaşlarımızın malumu olduğu üzere avukatlık ücreti “avukata para kaptırma” olarak
görülmekte, avukatlık hizmetine hak ettiği değer verilmemektedir. Vekâlet ücretinin bir takım sudan
bahanelerle ödenmemesi yönündeki girişimlerin varlığı bir vakıadır.
Mevcut haliyle vekâlet sözleşmelerinin icraya konulması halinde itirazla karşılaşılmakta, dava açılması,
harç yatırılması ve tedbir talebine teminat istenmesi gibi zorluklarla karşılaşılmaktadır. İşveren, karşı
tarafla anlaşarak hukuki ihtilafı çözüp, varsa alacağını tahsil etmekte, ancak bu anlaşmalar sebebiyle
vekâlet ücretleri ödenmemektedir.
İzah edilen nedenlerle avukatlık ücreti konusunda bir takım somut hukuki tedbirlerin alınmasında yarar
vardır. Bu bağlamda avukatlık ücret sözleşmesinin İcra İflas Kanunu 38. maddesinde düzenlenen “sulh,
kabul, borç ikrarı belgesi, noter senetleri, icra kefaletleri” gibi belgelerden sayılarak “ilamların icrası
hakkındaki hükümlere tabi” kılınması için mevzuat değişikliğinin yapılması yönünde girişimlerde
bulunulması gerekmektedir.
2.5 Baro Aidatının Yüksekliği ve Ödeme Sorunu
İstanbul Barosuna bağlı avukatların büyük bir çoğunluğu ilk sorun olarak yıllık aidatların yüksekliğini ve
buna bağlı olarak aidatları ödemekte güçlük çektiklerini ifade etmektedirler. 400 TL’lik baro aidatı
yüksek olup bunun yasal sınırlara çekilmesi gerekmektedir. Platform olarak, 2008 Yılı Baro seçimlerinde
Genel Kurula, aidatın 100 TL olması için teklif verilmiş ancak birçok avukatın Genel Kurul çalışmasına
katılmaması ve sadece imza atıp salondan ayrılması sebebiyle bu teklif yeterli kabul oyu alamamıştır.
2010 Yılı Baro Seçimlerinde de platform olarak yıllık aidatın 120 TL olması için Genel Kurula teklif
sunulacak olup tüm avukatların bu teklife olumlu oy kullanması beklenmektedir.
Aidatın yüksekliğinin yanı sıra, özellikle kamu kurumlarında ya da özel sektörde kurumsal şirketlerde
çalışan birçok avukatın baro aidatı avukatın kendisi tarafından karşılanmaktadır. Bu durumun da
düzeltilerek, başta kamu avukatları olmak üzere, özel sektörde kurumsal şirketlerde çalışan avukatların
baro aidatlarının işverence karşılanması sağlanacaktır.
2.6 Kamu Avukatlarının Sorunları
a.)Kamu avukatları: Çağdaş hukuk sistemlerinde yargı erki, üçlü sacayağının oluşturduğu bir bütün
olarak kabul edilmektedir. Bu sistemlerde iddia, savunma ve yargı (karar) organları arasında hiyerarşik
bir sıralama kabul edilmemekte, görevlerini eşit şartlarda yerine getirmektedir. Bu erklerden birinin
diğerine üstünlüğü söz konusu değildir. Bu sistemi yeterince özümseyememiş ülkelerde ise, sistem bir
veya iki organ lehine sapma göstermektedir. İddia, savunma ve yargı (karar) organlarının oluşturduğu
ve adına “yargılama” dediğimiz sistem, maalesef kendi içinde adaletsizliğe sapmaktadır. Bu sapmada
en fazla zarar gören kurum da, daima “savunma” olmaktadır. Savunma erkinin, diğer yargı erkleriyle
ilgili sorunları yanında, kendi içinde de ciddi sorunları vardır. Zira savunma erki kendi içerisinde bir
bütün değildir. Bu anlamda savunmanın en zayıf halkası olan “kamu avukatları” dır.
Kamu avukatlarının durumu son derece vahimdir. Devlet, kamunun haklarını savunan bu kesime, adeta
“üvey evlat” muamelesi yapmaktadır. Elbette kamu personeli çok iyi koşullarda çalışabilmeli ki çok iyi
hizmet üretebilsin. Kamu avukatlarının maruz kaldığı yoksunlukların, devletin ekonomik imkânlarının
sınırlı olmasıyla bir ilgili bulunmamaktadır. Zira ayın veya benzer iyi yapan kamu görevlilerine, (mali,
statü ve idari açıdan) önemli imkânlar sağlandığına göre, kamu avukatlarına da aynı imkânların
sağlanabilmesi gerekir. Kamu avukatlarının hak ve statüleri tespit edilirken, aynı ortamda ve aynı
faaliyeti birlikte icra ettikleri, hâkim ve savcıların durumuyla kıyaslanmalıdır. Böyle bir kıyaslama
yapıldığında, kamu avukatlarının maruz kaldığı haksızlıklar daha net bir şekilde görülebilecektir.
b.)İstihdam Usulü Sorunu: Kamuda açılaşan avukatlar, tek bir statüye tabi olmayıp, görev yaptığı
kuruma göre, farklı statülerde istihdam edilmektedir. Bazıları 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na
tabi “kadrolu” çalışmakta iken, bazıları aynı kanuna göre “sözleşmeli”, bazıları KİT’lerde 399 sayılı
KHK’ya göre, bazıları 4857 sayılı İş kanununa göre “işçi” statüsünde, bazıları ise 5393 sayılı Kanunun
49.maddesine göre çalışmaktadırlar. Bu durum kamu avukatları arasında gerek “ücret” gerekse diğer
“özlük hakları” yönünden ciddi farklılıklara ve eşitsizliklere sebebiyet vermektedir. Yine, aynı kurumda
görev yapan avukatlardan, 657 sayılı kanunda avukatlar, “avukatlık hizmet sınıfı”nda, hukuk
müşavirleri ise “genel idare hizmetleri sınıfı”nda yer aldığından tabi oldukları ücret ve özlük hakları
bakımından ciddi farklılıklar vardır. Kamu avukatları bazı idarelerde bakan, genel müdür ve başkan gibi
en üst amire bağlı çalışılırken, diğer bazı idarelerde, müsteşar yahut genel müdür yardımcısı gibi en üst
amir yardımcısına bağlı olarak çalışmaktadır. Taşra teşkilatlarında ise bölge müdürü, il müdürü ve
ilçelerde daha da alt düzeydeki amirlere bağlı olarak çalışabilmektedir. Kamuda çalışan avukatların
mesleğe alınma, terfi, nakil, disiplin, meslek içi hizmet gibi hak, görev ve yetkileri; mevzuatımızda
dağınık bir şekilde düzenlenmiş olup, bu durum mevzuatın yorumlanmasında ve uygulanmasında
sorunlara sebebiyet vermektedir. Bu sorunun giderilmesi için yasal düzenleme yapılamış ve bu
dağınıklık giderilerek kamu avukatları aynı kanun kapsamı içersine alınmalıdır.
c.)Vekâlet ücreti sorunu: Avukatlık Kanunu’nun, avukatlık ücreti konusundaki anlaşmazlıkların
hakem yoluyla çözümlenmesine ilişkin 167.maddesinin Anayasa Mahkemesi’nce iptalinden önce,
hakem heyetleri, avukatların çalışma koşullarını çok iyi bildiklerinden, avukatların mağduriyetleri bir
ölçüde giderilmekteydi. Ancak, Baro Hakem Heyetleri’nin yetkileri iptal edilince bu uyuşmazlıklara adli
yargıda bakılmaya başlanmıştır. Yerel mahkemelerin avukatlar lehine verdiği birçok karar, Yargıtay
tarafından avukatın aleyhine bozulmuş ve Avukatlık Kanunu’nun 164.maddesinin son fıkrası
uygulanamaz hale gelmiştir. Yargıtay, bu yasal düzenleme kanun düzenine ilişkin olmadığı ve aynı
zamanda emredici bir nitelik taşımadığı gerekçesiyle, aksine sözleşme yapılabileceği görüşündedir. Bu
anlayış, kamu gücünü elinde bulunduran Karumların işine yaramakta, tek taraflı olarak dayattıkları
sözleşme veya uygulamalara rıza gösterilmesi mecburiyeti ortaya çıkmaktadır. Buna karşı çıkan
avukatlar, görevlerine son verilme durumuyla karşı karşıya kalmaktadır.
Bunun dışında, 657 sayılı kanun’un 146.maddesindeki sınırlamanın avukat lehine yeniden gözden
geçirilmesi ve Avukatlık Kanunu’nun 164. Maddesinin son fıkrası hükmüne işlerlik kazandırılması
suretiyle de iyileştirme yapılmalıdır.
Vekâlet ücreti sorunu, kamu avukatlarının yıllardır çözülemeyen ve kanayan bir yarasıdır. Hiçbir meslek
mensubuna yapılmayan adaletsizlik ve haksızlık, kamu avukatlarına reva görülmektedir. Birçok meslek
mensubu, döner sermayeden maaşından bile fazla pay almakta iken, kamu avukatlarının, karşı taraftan
tahsil ettikleri ve hazineye hiçbir yük getirmeyen vekâlet ücretlerine dahi göz konulmaktadır. Hak
ettikleri vekâlet ücretine limit konmakta, bu limit de son derece düşük tutulmaktadır. Bir uzman
doktor, döner sermayeden bir aylık maaşının 7 katı miktarda pay alabilirken, bir kamu avukatının
alabileceği yıllık vekâlet ücreti, aylara bölündüğünde, (yaklaşık olarak) maaşının üçte birini
aşmamaktadır. Üstelik Avukatlık Kanunu’nun 164/son maddesinde, karşı tarafa yükletilecek vekâlet
ücretinin avukata ait olacağı düzenlenmiş olmasına rağmen, limit uygulamasından vazgeçilmemiştir.
Kamu avukatlarını tek yasal çatı altında toplayıp, kamu avukatlarının tüm sorunlarını (vekâlet ücreti
dâhil) aynı kanunla çözüme kavuşturmak için Baro öncülük yapmalıdır. Böylece kamuda çalışan
avukatlar arasındaki hem ücret hem de vekâlet ücreti farklılığı ortadan kalkacak, aynı özlük haklarını
sahip olacaktır.
d.)Uzmanlaşma ve Meslek içi Eğitim: Kamu kurumlarının hukuk müşavirlikleri, birbirinden çok farklı
konularda uğraş vermektedir. Günümüzde hukuk kuralları sosyal, ekonomik ve ticari hayatın
gelişmesine paralel olarak gittikçe karmaşıklaşmakta ve yeni uzmanlık alanları ortaya çıkmaktadır.
Yakın geçmişte, uzmanlık denildiğinde, sadece hukuk ve ceza davaları ile idari davalar akla gelirken,
günümüzde, rekabet hukuku, Avrupa Birliği hukuku, ihale hukuku, imar hukuku, fikri haklar, sermaye
piyasası hukuku, tahkim hukuku, bilişim hukuku, tüketici sorunları, insan hakları vs. gibi uzmanlık
alanları da gittikçe belirginlik kazanmakta, buna paralel olarak yeni uzmanlık mahkemeleri
kurulmaktadır. Keza, iç ve milletlerarası tahkim ülkemizde de hızla genişlerken, kamu avukatlarına bu
konuda hiçbir eğitim verilmemektedir. Tahkime konu olan uyuşmazlıklarda meblağların yüksekliği
dikkate alındığında, ortaya çıkabilecek kaybın, meslek içi eğitim için harcanacak meblağın onbinlerce
kat üzerinde olduğu görülecektir. Gerçekten, tahkimde, sözleşme metinlerinin hazırlanması, taraflar
arasındaki hak ve yükümlülüklerin doğru olarak tespiti büyük önem arz etmektedir. İyi hazırlanmayan
sözleşmeler, ileride çeşitli uyuşmazlıklar çıkmasına neden olabileceği gibi, sözleşmenin düzenlenmesi
sırasında yapılan hatalar, davaların kaybıyla sonuçlanabilecektir. Kamuda çalışan avukatların da,
gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ihtiyaç duyulan alanlarda eğitilmeleri ve kamu kurumlarının özel hukuk
bürolarında görev yapan avukatlara her açıdan rekabet edebilir düzeye getirilmesi gerekmektedir.
Buna paralel olarak, hukukçuların uzmanlaşmaları da bir ihtiyaç haline gelmektedir. Özel bürolarda
benimsenen uzmanlaşma konusuna, kamuda çalışan avukatların bağlı olduğu kamu kurumları son
derece ilgisiz ve duyarsız kalmaktadır. Bunun başlıca nedeni, meslek içi eğitime önem verilmemesidir.
Oysa ülkemizin hukuk mevzuatı, AB üyeliği kapsamında, baştan aşağı değişmektedir. Son yıllarda
Medeni Kanun, Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, İş kanunu gibi temel kanunlar tamamen
değişmiştir; Türk ticaret Kanunu, Borçlar kanunu ve hukuk Usulü Muhakemeleri kanununun tümü ile
değiştirilmesi gündemde olup, pek çok yeni kanun kabul edilmiş, yüzlerce kanun değiştirilmek üzere
sırasını beklemektedir. Sadece son altı aylık Resmi Gazete’yi takip etmeyen bir hukukçunun hukuk
bilgileri, güncelliğini kaybetmektedir. Kanun değişikliklerinin yanı sıra, yüksek mahkeme kararlarının da
takibi büyük önem taşımaktadır. Bilgisayardaki teknolojik gelişmeler, yüksek mahkeme kararlarının
takibi bakımından büyük kolaylıklar getirmiştir. Kamuda çalışan avukatların bu kolaylıklardan
yararlanabilmeleri, bilgisayar olanaklarından azami ölçüde yararlanabilmeleri için bu konuda her türlü
araç, gereç, program vb. destek verilmelidir.
Hukuk mesleği, sürekli araştırmayı ve hukuk literatüründeki gelişmeleri devamlı izlemeyi
gerektirmektedir. Bu sebeple, bir hukukçunun iyi bir kütüphaneye sahip olması gerekir. Ancak
uygulamada, kitaba önem vermeyen idarecilerin bilinen bakış açıları ve bütçe sınırlamaları sebebiyle
kamu kurum ve kuruluşlarındaki hukukçuların, literatürdeki gelişmeleri takip etmek bir yana, takip
ettiği davalarla ilgili asgari bilgileri bulabileceği kütüphane bulunmamaktadır. Mesleğin istenilen
düzeyde korunabilmesi için, hukukçunun ihtiyaç duyduğu kaynakların temini şarttır. Kitap ve
kütüphaneler için harcanacak para, kazanılacak davalar yoluyla kısa zamanda katlanarak geri
ödenecektir.
Hukuk kaynaklarının temini yanında, kamuda çalışan avukatların meslek içi eğitim amacıyla, bir araya
getirilerek görüş alışverişinde bulunmaları ve sorunlar hakkında birlikte çözüm üretmeleri büyük önem
taşımaktadır. Meslek içi eğitim yalnızca hukuki konularla sınırlı kalmamalı, genel kültür, toplumsal
konular, ekonomi, insanlarla ve kuruluşlarla iletişim, beden dili gibi çeşitli konularda da eğitim
yapılmalıdır. Bugün özel sektörde personel kalitesinin ve veriminin artırılması için, bu tür eğitimlere
büyük önem verilmekte ve bundan yararlar sağlanmaktadır. Ülkemizde bu tür eğitimler veren çok
sayıda kuruluş faaliyet göstermektedir. Hiç şüphesiz, kamu avukatlarının devletin bu konudaki kendi
eğitim ve öğretim kuruluşlarından da çok daha kolay yararlanabilmesi mümkündür. Bu çerçevede
örneğin, Adalet Akademisi, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi enstitüsü, TÜBİTAK gibi kuruluşların
üst düzeyde sahip oldukları bilgi ve tecrübelerden yararlanılmalıdır.
Özetle, meslek içi eğitim, özel işinde veya bürolarda çalışan hukukçular için ne kadar öneme sahipse,
kamu avukatları için de aynı öneme sahiptir. Hatta kamu avukatları kamunun haklarını savunduğu için
diğerlerinden daha da önemlidir.
Ülkemizde kamu kurumlarında çalışanların her birinin farklı sorunları olmakla beraber, üzerinde hiçbir
çalışma yapılmayan ve yılların birikimi ile sorunları devleşen ve kronikleşen tek kamu çalışanları, kamu
avukatlarıdır. Kamu çalışanlarının haklarında bazı iyileştirilme yapılmasına rağmen, kamu avukatlarına
özgü bir iyileştirme yapılmamıştır. Mesleği gereği, kamu sorunları ile boğuşan kamu avukatları, kendi
sorunlarının altında ezildiğinin farkında bile değildir. Bu konuda kamu avukatları, baroların güçlü
desteğine çok muhtaçtır.
Yukarıda sıralanan sorunların çözümü için büyük ölçüde kanun değişiklikleri ve hükümet çalışmaları
gerekmekte ise de, sorunların dile getirilmesi, her ortamda ilgililere aktarılması noktasında en büyük
görev barolar düşmektedir. Zira kamu avukatlarının, barolar dışında hiçbir mesleki organizasyonları
mevcut değildir.
2.7 Genç Avukatların Sorunları
Birçoğumuz mesleğe başladığımız sırada bir takım korku ve endişeler içinde idik. Mesleğe yeni başlayan
arkadaşlarımızın da bir takım sıkıntılarının ve endişelerinin olması doğaldır. Mesleğe yeni başlamanın
heyecanı, mesleki tecrübenin azlığı, yeni bir ofis açma, kira parası bedeli, iş imkânlarının sınırlı olması
genç avukatların endişelerinden bazılarıdır. Bu nedenle genç meslektaşlarımız yararına bir takım
tedbirler alınmasında zaruret vardır.
Staj döneminde Barolar Birliğince verilen kredinin geri alınmaması gerekir. Var olan
uygulama hukuka uygun değildir. Staj döneminde verilen kredilerin kaynağı baro pullarıdır.
Vekâletnamelere yapıştırılan baro pullarının ücretli olmasının bir nedeni de stajyer
avukatlara staj döneminde kredi imkânı sağlamaktır. Bu nedenle kredinin geri alınması
amaca aykırılık teşkil etmektedir. Krediyi geri ödeyen kişi de artık avukattır ve kendisi de
baro pulu kullanmakta ve pul için ücret ödemektedir. Çifte tahsilât söz konusu olduğundan,
staj kredisinin geri ödenmesinde hukuka aykırılık vardır.
Mesleğe yeni başlamış avukatlardan 2 yıl süreyle baro aidatı alınmaması ve mesleğe yeni başlamış
avukatlara 2 yıl süreyle en az asgari ücret düzeyinde olmak üzere kredi verilmesi gerekmektedir.
Ayrıca bir kısım genç meslektaşlarımızın ofis açmamış veya açamamış olması nedeniyle başka bir
avukatın yanında çalışması da mümkündür. Avukatlık Kanunu’nda ücretli çalışmaya ilişkin avukatlık
mesleğinin gerekliliğini göz önünde bulunduracak düzenlemeler yapılmalıdır. Bu ilişki hukuki bir zemine
kavuşturulduktan sonra başka bir avukatın yanında çalışan genç meslektaşlarımızın aldıkları “ücret” ve
“çalışma koşulları” baro tarafından çok sıkı bir şekilde denetlenmelidir.
Stajı biten avukattan çok yüksek oranda ruhsat bedeli alınmasının da ayrıca bir haksızlık olduğu
kanaatindeyiz. Bu bedelin mutlaka makul bir miktara indirilmesi gerekmektedir.
2.8 CMK Avukatlarının Sorunları
Zorunlu Müdafilik: Türk hukukunda köklü değişikliklerin başında, “zorunlu müdafilik” sistemi
gelmektedir. AB üyeliği çerçevesinde, 1992 yılında, CMUK 135.maddesinde, (3842 sayılı yasa ile)
yapılan değişiklik ile savunma konusunda büyük gelişmeler kaydedilmiştir. Bu tarihten sonra, “devlet
Güvenlik Mahkemesi kapsamına girmeyen suçlarda yakalanan kişinin veya sanık her safhada müdafi
isteyebileceği müdafi tayin edemeyecek durumda ise baro tarafında müdafii tayin edileceği” hükmü
getirilmiştir.
Ancak yakalanan kişi veya sanığın müdafi talep hakkı kolluk görevlilerinin insafına terk edilmiş, çoğu
kere, “müdafi talep etmeme” konusunda “ikna” edilmişlerdir. Bu dönemde zorunlu müdafilik kapsamına
giren çocuk sanıklar haricinde müdafi talebi gelmemesi, bunu doğrulamaktadır. Bütün bu aksaklıklara
ve yetersizliklere rağmen, 5271 sayılı CMK ile geliştirilen bu sistem, işkenceyi ve işkence iddialarını en
az seviyeye indirilmiş, bu uygulamanın bir sonucu olarak, kolluk birimlerini, sanıktan delile değil,
delilden sanığa gibi çağdaş bir yöntemin yerleşmesine zemin hazırlamıştır.
Kolluk görevlerinin çoğu bu yeni düzenlemeleri uygulamaya çalıştığı halde bir bölümü bu uygulamadan
rahatsız olmuş ve bu sistemi kaldırmak için sürekli girişimlerde bulunmuşlardır. TBB ve İstanbul
barosundan aldıkları destekle, 2006 yılında yapılan değişiklikle, zorunlu müdafilik için isnat edilen
suçun alt sınırı 5 yıla çıkarıldığından, zorunlu müdafilik sistemi fiilen uygulamadan kaldırılmıştır.
Oldukça kısa sayılabilecek uygulama süreci içinde, zorunlu müdafilik sistemi, soruşturma safhasından
itibaren savunmaya yer vermekle, adil bir yargılamanın asgari şartlarını uygulamaya başlamış, bunun
yanında, vatandaşlar için (işkenceye ve haksız isnatlara karşı) güvence, hukuk tanımayan, hukuka
saygı da duymayan kolluk güçlerinin korkulu rüyası haline gelmiştir.
Zorunlu müdafilik sisteminden geri adım atılması, yargılamanın üçayağından birinin kırılması anlamına
gelmektedir. Adil bir yargılamayı talep ediyorsak, yargılamanın her aşamasında (soruşturma,
kovuşturma) savunmanın yer alması gerekir. Zorunlu müdafiliğin genç avukatlara ekonomik kaynak
oluşturması, bu sistemin sebebi değil sonucudur. Savunmayı yok sayan bir uygulamaya, baronun
sessiz kalması düşünülemez. Zorunlu müdafilik, işlenen suçun ceza sınırına bakılmaksızın yeniden
uygulamaya konulmalıdır.
Müdafiinin Eğitimi: Müdafiinin baskı yöntemleri konusunda “uzmanlaşmış” kolluk görevlileri karşısında
görevini gerektiği şekilde yerine getirebilmesi için etkili bir meslek içi eğitimden geçirilmesi gerekir.
Müdafii, her türlü donanıma sahip olduğu takdirde, emekleme aşamasındaki bir uygulama, işlevsel hale
gelecektir. Müdafiinin eğitimi, baronun talepleri ve denetimi doğrultusunda, Adalet Bakanlığı ve
üniversiteler tarafından karşılanmalıdır.
Müdafidin Bağımsızlığı: Müdafidin görevlerini etkin bir şekilde yerine getirebilmesi için avukatlık
mesleğinin asgari gerekleri ölçüsünde bağımsız olmalıdır. CMK kapsamındaki bir işi üstlenmesi veya
reddi konusunda barodan bağımsız olmalıdır.
Bu işlerin dağıtımı, eşitlik-adalet ve hakkaniyet kapsamında, objektif kriterlere bağlanmalıdır. Aynı
şekilde, müdafii, benimsemediği işleri reddetme imkânına sahip olmalıdır. Müdafi işini takip ettiği kişiye
karşı da bağımsız olması gerektiği ilkesi işler hale getirilmelidir.
Savunma Bağışıklığı: Müdafilerin yaşadığı sorunlardan biri d, kolluk birimlerinin, müdafiin (çeşitli
yöntemlerle) görevlerini yapmalarını engelleme girişimleridir. Müdafiiler sadece sözlerinden dolayı
değil, görevleri sebebiyle yaptıkları bütün faaliyetlerden ve işlemlerden dolayı da müdafaa bağışıklığına
sahip olmalıdır.
Müdafilerin, görevlerini yerine getirirken tanık oldukları işkence (TCK.94.madde); eziyet (TCK.96)
fiilleri için, kolluk birimleri ve diğer kamu görevlilerini şikâyet ettiğinde hemen her zaman, iftira
(TCK.267 madde); suç uydurma (TCK.271); yargı görevi yapanları etkileme (TCK.277 madde); suç
delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme (TCK.285 madde); suçluyu kayırma (TCK.289 madde)
gibi mukabil suç isnadıyla karşılaşmakta, görev yapamaz hale getirilmeye çalışılmaktadır.
Avukatın yargılanabilmesi Adalet Bakanlığının iznine bağlı olması Helen hiçbir fayda sağlanmamaktadır.
Zira Adalet Bakanlığı, konu avukat olduğunda, inleri, istisnalar hariç, gözü kapalı ve jet hızıyla
vermektedir. Hâkim ve savcılar aleyhindeki şikâyetlerde ise; tam tersine bir süreç işlemektedir.
CMK Ücret Tarifi: Zorunlu müdafilik sistemi (alt sınırı 5 yılda fazla olan suçlar için getirilmekle) fiilen
işlemez hale getirildiği gibi, bu işler için öngörülen ücret tarifesi de son derece vahimdir. CMK hizmeti
için, (zaten çok düşük olan) TBB tarifesinden, ayrı bir tarife oluşturulmuştur. Avukatlık hizmeti, başka
mesleklerle kıyas edilemeyecek, kendine has özellikleri olan, hem fikri ve hem de bedensel faaliyeti
gerektiren bir faaliyettir. Bir doktorun belli bir mekândaki muayene faaliyeti gibi görmek mümkün
değildir. Herkesin uyuduğu bir saatte karakollara giderek yapmakta, mahkemelerde saatlerce
beklemekte, çok kısa bir süre içinde, hukuk desteği vermektedir. TBB ücret tarifesi resmi bir ücret
tarifesi olup, bu tarifenin altındaki bir ücret almayı yasaklamaktadır. Devletin bir kurumu, hukuki
yardımlar için asgari bir ücret tarifesi belirlerken, bir başka devlet kumrunun, bunu delmeye çalışması,
hukukun ağır bir ihlali niteliğindedir. TBB ve İstanbul Barosu bu konuda da hiçbir girişimde
bulunmamıştır. Hukuka açıkça aykırı bu uygulama, hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğinden, çift tarife
uygulamasından derhal vazgeçmelidir.
CMK Ücretlerinin Geç Ödenmesi: Avukatlık Yasası uyarınca, “avukata peşin verilmesi gereken ücret
ödenmezse; avukat işe başlamak zorunda değildir” (Av. Kan.174/3) Ancak uygulamada, CMK da görev
yapan avukatlara ücretleri, aylar sonra ödenmektedir. Üstelik almadıkları ücret için, serbest meslek
makbuzu kesmekte ve almadıkları paranın vergisini ödemektedirler. Ücretini almadıkları davalara,
(kendisinin sebebiyet vermediği nedenlerle) yetişemediğinde, haklarında ceza davaları açılmaktadır.
TBB'nin ve İstanbul Barosunun bu soruna karşı çözüm önerisi, -mağdur üyelerinin mağdur
müvekkillerine karşı- “genel boykot” kararı olmuş, bu kararın sonucunda, tutuklu olan sanıklar üç dört
ay daha fazla cezaevinde kalmış, davalar uzamış boykota katılan üyeler hakkında da çeşitli ceza
davaları açılmıştır. İstanbul Barosu, bu sorunun çözüme kavuşturacak çalışma yapmadığı, etkili
yöntemler geliştiremediği gibi, ödenek geldiğinde e (baro görevlileri) süresi içinde evrakları tanzim
etmediği için ödemeleri geciktirmiş, gerekli gereksiz evrak istenmesi nedeniyle, avukatları, mahkeme
çalışanları ile karşı karşıya getirmiştir. Avukatlık Yasası’na göre avukatın, evrak suretini “aslı gibi” onay
yetkisi olduğu (ve evrakta tahrifat ağır hapis cezasını gerektirdiği) halde, baro alacaklı olan avukatların
evrak suretlerine onaylarını kabul etmemiştir. Birkaç olumsuz vaka için, tüm avukatları töhmet altında
bırakan bu haksız uygulamaya son verilmeli, avukatların onayı yeterli kabul edilmelidir.
2.9 İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatı Sorunu
Son dönemlerde belediyeler tarafından avukat ofislerinin de ruhsat almaya zorlandığı görülmektedir. En
son olarak Başakşehir Belediyesi’nce bir meslektaşımızın ofisi mühürlenmiştir. Belediyenin işlemi idare
mahkemesince durdurulmuştur. Birçok belediyenin benzer girişimde bulunma ihtimali de oldukça
yüksektir.
İşyeri açma ve çalışma ruhsatına dair kanun hükmünde kararnamenin değiştirilerek
kabulüne dair 3572 sayılı kanunun 3.a maddesinde “belediye hudutları ile mücavir alan
içinde kalan tüm işyerleri ve işletmelere belediyelerce ruhsat verileceği” hükmü ile Avukatlık
Kanunu 9.maddesinde “avukatlık mesleğine kabul edilen adaya ilgili baro tarafından bir
ruhsatname verilir.” Yine Avukatlık Kanunu 43.maddesi “her avukat levhaya yazıldığı
tarihten itibaren 3 ay içinde baro bölgesinde bir büro kurmak zorundadır. Büronun
niteliklerini barolar belirtir…” hükmünü içermektedir. Konu idare mahkemesi ve Danıştay’a
birçok kez taşınmış olup, halen muallâkta olan bir konudur. Konunun çözümü için net yasal
düzenlemelere ihtiyaç vardır. Bunun için girişimde bulunulması gerekmektedir.
2.10 Genel Ekonomik Sorunlar
İstanbul Barosu’na her yıl 2000 civarında avukatın başvuru yaptığı ve ruhsat aldığı göz önüne alınırsa,
önümüzdeki 10 yıl içerisinde 20000 avukatın daha katılmasıyla 25000 civarında olan avukat sayısı, 10
yıl içinde 45000 sayısına ulaşacaktır. Bu da yıllık % 10 artış demektir. İstanbul nüfusunun artış oranı
yıllık % 2-3 olduğu göz önüne alındığında nüfusla paralel bir artış oranı olmadığı ortadadır. Bu nedenle,
avukatların ekonomisi her geçen gün daha da bozulmaktadır. Bundan dolayı öncelikli olarak şu
tedbirlerin alınmasında zaruret vardır.
a)Zorunlu avukatlık sistemi: Ceza davalarında zorunlu müdafilik yanında, hukuk davalarında da
zorunlu avukatlık sisteminin kabul edilmesi gerekir. Bütün davaların avukat imzasıyla açılmasının
zorunlu olması gerekir. Bunun örneği mali müşavirlik mesleğinde vardır. Bütün şirketler yeminli mali
müşavirle çalışmak zorundadır ve tüm beyannamelerinin yeminli mali müşavir imzasından geçmesi
zorunludur. Benzer sistemin avukatlık mesleği içinde getirilmesinde zorunluluk vardır. Zorunlu
avukatlık sistemi muhakemeye de yardımcı olacaktır. Zorunlu avukatlık sisteminin hayata geçmesi
durumunda avukatın ekonomisinin bir miktar düzeleceği kanaatindeyiz.
b)Anonim şirketlerin denetimi: Anonim şirketlere zorunlu vekillik getiren sistemin diğer şirketler
için de hayata geçirilmesi ve denetiminin baro tarafından yapılması, ücretlerinin banka aracılığı ile
tahsil edilmesi zorunluluğunun getirilmesi gerekmektedir.
2.11 Katma Değer Vergisi (KDV) Sorunu
Uygulamada “karşı vekâlet ücreti”nden Katma Değer Vergisi alınmaktadır. Bütün hizmetler bedel +
KDV olarak faturalandırılmaktadır. Yani KDV bedelin içinde değil, hizmet bedeline KDV ilave edilmek
suretiyle tahsilât yapılmaktadır. Oysa mahkemelerce takdir edilen karşı vekâlet ücreti net ücret olup, +
KDV alınmamaktadır. Bu nedenle KDV siz olarak verilen karşı vekâlet ücretinden, ayrıca KDV alınması
haksızlıktır. Bu haksızlığın giderilmesi için girişimlerde bulunulması gerekmektedir.
Vekâlet ücretlerinden alınan %18’lik KDV oranı adalete erişim bakımından oldukça yüksek bir orandır.
Yargılama hizmetinde kar elde etme değil, öncelikle hak arama ve adalete ulaşma amaçlanmaktadır.
Avukatlık hizmetinin ticari bir iş olarak algılanması ve yüksek oranda vergilendirilmesi, ülkemizin yargı
erkine bakışıyla da doğrudan ilgilidir. Savunma makamı ticari bir gayeye değil, kutsal olan savunma
hakkına ve adaletin tecellisine hizmet etmektedir. Bu sebeple temel insan hakkı olan adalete erişim için
yargılama üzerindeki yüksek vergi oranlarının makul seviyeye indirilmesi gerekmektedir.
2.12 Tahsilât Büroları Sorunu
Avukatlık mesleğine yaklaşan önemli bir tehlike ve sorun yasal tahsilât bürolarının kurulması
girişimleridir. Şöyle ki; Türkiye’de örnekleri olan serbest denetim firmaları (Deloitte - Ernst&Young)
benzeri uluslararası çapta tahsilât büroları kurulmak istenmektedir. Bunun için hükümete baskı
yapılmaktadır. Bu firmaların kurulması durumunda avukatların her birine özel vekâlet alınıp, şirket
içinde maaşlı çalıştırma çabaları görülmektedir. Bu takdirde binlerce avukatı bünyesinde çalıştıracak ve
onların emeğini sömürecek firmaların kurulmasının avukatlık mesleği için yaklaşan tehlikelerden biri
olarak görmekteyiz. Buna karşı dirençli durulması gerekmektedir.
2.13 Disiplin Soruşturması Sorunu
Tanık olduğumuz haliyle avukatlar hakkındaki şikâyetler derhal işleme konmakta ve yeterli araştırma –
inceleme yapılmadan ve deliller toplanmadan disiplin kuruluna sevk edilmektedir. Yapılması gereken
şudur; öncelikle şikâyet hakkında avukat bilgilendirilmeli, daha sonra müştekinin delilleri toplanmalı,
deliller avukata tebliğ edilerek delillerle birlikte savunmasını yapması istenmelidir. Bu işlemlerden sonra
soruşturma açılıp açılmayacağına karar verilmelidir. Ancak soruşturma açılırken oldukça dikkatli
davranılması ve soruşturmalarında çok çabuk olarak neticelendirilmeleri gerekmektedir. Yıllarca
neticelendirilmeyen soruşturmalar avukatların mağdur olmasına neden olmaktadır. Ayrıca soruşturma
açılırken ceza mahkemesine müracaat olup olmadığı, ceza mahkemesinin sonucunun beklenip
beklenmeyeceği hususları da çok iyi düşünülmelidir.
2.14 E-Devletten Yararlanma ve UYAP Sorunu
Avukatlara bir şifre verilerek e-devlet projesinden sınırsız yararlanmalarının sağlanması gerekir. Dava
konusu edilen taşınmaz, araçlar, kişilerin nüfus kayıtları ve benzer bilgilere ulaşılması sağlanmalıdır.
İcra memuru ve kalem memurlarına verilen bu hakkın avukatlardan esirgenmesi düşünülemez.
Davanın tarafı olan avukatın e-devlet projesinden sınırsız yararlanması, bir takım bilgilere kolayca
ulaşılması yargılamanın hızlanmasını sağlayacaktır.
UYAP’la ilgili sorunları giderilmesi için her türlü girişimin yapılması gerekir. Örneğin, saat 15.30’dan
sonra UYAP’ın kapatılması sonucu harçların yatırılamaması neticesinde temyiz hakkı vesaire günlük
işlemlerin yapılamamış olması bir eksikliktir. Bunun giderilmesi gerekmektedir.
2.15 Yeşil Pasaport Sorunu
Meslekte 10 yılını tamamlamış avukatlara yeşil pasaport verilmesi için girişimde bulunulması
gerekmektedir. Bir kısım devlet memurlarına yeşil pasaport verilmesinde esas alınan kıstas, yapmış
oldukları görevin niteliği, taşıdıkları vasıflar ve kamu görevlisi olmalarıdır. Avukatlar da kamu görevi ifa
etmektedirler. Avukatların yargı faaliyetinin üçayağından biri olduğu kimsenin inkâr edemeyeceği bir
gerçektir. Bu bağlamda 1., 2., 3., derecede kadrolarda bulunan devlet memurları bu haktan
yararlanırken, kamu görevi ifa eden avukatların kapsam dışı bırakılması doğru değildir. Meslekte 10
yılını doldurmuş avukatlara yeşil pasaport verilmesi için girişimlerde bulunulması gerekir.
2.16 Mesleki Sorumluluk Sigortası Sorunu
Avukatların yapmakta olduğu işlerden dolayı meydana gelen zararların giderilmesi amacıyla avukatlık
mesleki sorumluluk sigortasının zorunlu hale getirilmesi gerekmektedir. Bununla ilgili çalışmaların
acilen yapılmasında zaruret vardır.
2.17 Baro Binası ve Sosyal Tesis Sorunu
Yıllardan beri dile getirilen konuların başında baro binası ve sosyal tesislerin yapımı vardır. Bu güne
kadar baronun maddi imkânları yeterli olmasına rağmen baro binası ve sosyal tesisler yapılamamıştır.
Birçok kamu kurum ve kuruluşunun sosyal tesisleri varken, 25000 mensubu bulunan İstanbul
Barosu’nun sosyal tesislerinin bulunmaması gerçekten vahim bir durumdur. Bunun izahı mümkün de
değildir. Baro binası ve sosyal tesislerine ihtiyaç bulunduğuna dair hemen herkes ittifak halindedir.
İrade var, imkân var, o zaman sormak lazım, baro binası ve sosyal tesisleri neden yapılmamaktadır?
Tek bir izahı vardır, o da becerisizliktir.
Konumları itibariyle 3 büyük adliye bölgesinde, 3 ayrı sosyal tesisin yapılmasında zaruret vardır.
Bunun için ilgili kamu kurumlarıyla görüşerek arsa temin etmek mümkün olacaktır. Zira birçok kamu
kuruluşuna yapacağı ya da yapmakta olduğu sosyal tesislere bedava arsa veren devletin, avukatlara
bedava ya da ucuz arsa vermemesi düşünülemez. Kamu görevi ifa eden avukatlardan oluşan baronun
bu hakkı talep etme imkân ve gücü vardır.
2.18 Hastane ve Sağlık Hizmetleri Sorunu
Üç büyük adliye içerisinde, baro tarafından ücretleri ödenmek üzere sağlık birimlerinin oluşturulması
gerekmektedir. Bu ciddi bir ihtiyaçtır. Meslektaşlarımızın günlük muayenelerini adliye içerisindeki sağlık
birimlerinde yaptırması, acil durumlarda müdahale edilmesi çok büyük önem arz etmektedir.
2.19 Baro Kart Çıkarılmalıdır
Baro kart sistemi kurulmasında yarar görmekteyiz. Bu sistemle hastanelerle ücret anlaşması yapılarak,
meslektaşlarımızın indirimli sağlık hizmetlerinden yararlanması, seyahat acenteleri, hava yolları,
konaklama yerleri, iaşe ve iade konusunda gerekli kolaylıkların sağlanması amaçlanmalıdır.
2.20 Baro Harcamalarının Şeffaflaşması
Tüm baro gelir ve giderlerinin baro dergisi, baro bülteni ve internet üzerinden takibinin mümkün hale
getirilmesi gerekmektedir. Bu durum her türlü şüphenin giderilmesini ve dedikoduların önlenmesini
temin edecektir.
2.21 ARGE Merkezi ve Bilim Kurulu Oluşturulması
Hukukumuzu uluslararası standartlara ve hukuk devleti olmanın gereklerine uygun hale getirebilmek
için Araştırma ve Geliştirme Merkezinin kurulması, ayrıca baro içerisinde bilim kurulu oluşturulmasında
zaruret vardır. Bilim kurulu danışma organı olarak çok büyük önem arz etmektedir.
2.22 Baro Komisyonları
Baro komisyonlarının her türlü siyasetten, kaygıdan ve kayırmalardan uzak tutularak fonksiyonlarını
gereği gibi ifa etmesi gerekir.
Cevap: Söz Veriyoruz İstanbul Barosu İmaj Yenileyecek
Gözümden kaçmadığını umarak ve sadece BİR oyum olduğunu belirterek bazı görüşlerim; Avukatlık kanunundaki "işin reddedilmesi zorunluluğu" maddesinin "işin kabul edildiğinin bildirilmesi" şeklinde değiştirilmesi gereklidir. Bir avukat kendi önüne gelen işi kabul etmek zorunda olmadığı gibi reddetmek zorunda da değildir. Bir noterden tarafına çıkartılan (genelde avukat tebliğ edilmez) vekaletname ve haberi olmadan bankaya gönderilen X Tl. için işi reddetmediği nedeniyle avukatın sorumluluğu düşünülemez.
Mesleki sorumluluk sigortası vatandaşı ve şirketleri koruyan bir uygulamadır. Zararlı olmamakla birlikte ancak ve ancak vatandaş için "hukuki koruma sigortası" ile birlikte düşünülmelidir. Vatandaş avukatı yoksa, hukuk sigortasını kullanıp HERHANGİ bir avukata başvurabilmeli, hukuki yardım almalıdır. (Burada sigorta şirketlerinin avukat seçimine müdahale etmemesi çok önemli bir şarttır).
Bugün toplu iş denilen işleri (İGDAŞ, Bankalar, TEK vs.) kabul eden avukatlar belirttiğiniz üzere komisyon ödemektedir. Avukatlık ücreti avukattan başka kimselere ödenemez. Rekabetin artmasını fırsat bilen bu tip kurum ve kuruluşlara YAPTIRIM hakkı elde edilmelidir. Aksi takdirde yakında kurum/şirket kölesi serbest avukatlar topluluğu olunacaktır.
CMK için eğitim zorunlu olmamalıdır. Kursa veya seminere katılmayan bir avukat CMK görevini isterse yapabilmelidir. Dileyen, bu konuda eksiği olduğunu düşünen kişi kursa katılabilmeli, hatta bir kitapçık ile dikkat edilmesi gereken hususlar belirtilmelidir.
Özellikle sitemizde son zamanlarda çok tartışılan AVUKAT REKLAMLARI konusunda acil ve hızlı UYGULAMA yapılması gerekmektedir. Şu anda bile görebileceğiniz google avukat reklamları diğer meslektaşları oldukça rahatsız etmekte, mevzuatımız açısından suç olan bu duruma rağmen, google adwords gibi reklam şirketlerine reklam verdiren avukat sayısının arttığı belirtmek isterim. Haksız rekabete de neden olan bu reklamlar, mesleğin saygınlığı açısından sakıncalıdır. Avukatlık mevzuatı daha iyi öğretilmeli, buna rağmen reklam veren avukatlar hızla uyarılmalı, 15 gün içinde bu uyarıya uymaz ise veya tekerrür ederse hızla müeyyideye tabi tutulmalıdır. (Meslektaşlar arasında aksi düşünce oluşuyorsa, mevzuat elden geçirilmeli ve tüm avukatların reklam verebilmesinin önü açılmaldır.)
Baro pullarından sağlanan stajyer kredilerinin iade alınmamasına, yurtdışı kaynakları firmaların bir avukatı ikna ederek açtıkları Türk avukatlığını öldürücü ve mevzuata aykırı tahsilat büroları konusuna, yeşil pasaport ve avukatlara karşı işlenen müessir fiiller konularına katılmamak elde değildir. Sanırım diğer başkan adaylarımızda da benzeri görüşler hakimdir.
Saygılar.
Cevap: Söz Veriyoruz İstanbul Barosu İmaj Yenileyecek
Ek olarak, asgari baro tarifesine uyum sağlanması gerekmektedir. (Daha önceleri alınan işler ve avukatlık ücret sözleşmesinin baroca onaylanmasından bahsediliyordu ancak pratik bir çözüm olmadığından olsa gerek vazgeçildi).
Yapılan işin ücreti üzerinde yapılan dampingler mesleği ticarileştirmektedir.
Zorunlu müdafiiliğin kapsamının genişletilmesi düşüncesine ise katılamıyorum. Bugün için zorunlu müdafiilik servisi, vatandaşın "avukatımın parasını devlet ödesin " zihniyeti mesleği değersizleştirmektedir. Belki mesleğe yeni başlayanlar için iyi bir kaynak olsa da o meslektaşların ileride kıdemli avukat olmaları halinde alabilecekleri ceza davalarının sayısının son derece az olacağını da hesap etmek gerekir.
İstanbul Barosu'nun içerik olarak çok kaliteli bir dergisi var. Benim de çok yararlandığım bir dergi.. Avukatlar için önemli bir kaynak.. Bu derginin...
Yazan: Av.Abbas Bilgili Forum: Güncel - Siyaset - Tarih - Tartışma
5403 sayılı Toprak Koruma Kanunu tarım arazilerinin belli dönüm altında bölünmesini yasaklıyor ve miras kalan tarım arazileri hakkında alternatifleri...
™ Hukuki NET 2002-2022 - Ulusal ve uluslararası Hukuk Sitesi ⚖️ olma özelliği ile gerek avukat, gerek diğer hukukçu arkadaş ve gerekse vatandaşlara ev sahipliği yapan, eğitim ve bilimsel alışveriş yapma amaçlı bir "Hukuk Rehberi" dir.
Davalar
Hukuki Net; sürekli yenilenen faydalı güncel içeriği ile zamanın hukuk dallarına göre kategorize edilmiş çeşitli mevzuat (Ceza kanunu, İş kanunu, Borçlar yasası gibi), emsal mahkeme kararları, yargıtay kararları, emsal danıştay ve anayasa mahkemesi kararları ile hukuksal makale, kanun, hukuki forum, hukuk sözlüğü, hukuk programları, meslektaş ilanları, avukatlar için kolay hesaplama araçları, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, benzer Yargıtay kararı ve Mahkemeler tarafından örnek davalar ile ilgili gerekçeli kararlar, * davası dilekçe örnekleri yasal haberler ve hukuk siteleri dizini 🕸 bulunan bir hukuk bilgi bankası sistemidir.
Avukatlar
Yararı nedir?
📝 Hukukçular için mesleki danışma (Üstad ve meslektaşlar arası paylaşım), dayanışma ve bakalorya fonksiyonu olan site; "Önleyici hukuk" veya "Dava hukuku" nedeni ile doğan veya yeni doğacak anlaşmazlıklar ile içtihat hukuku kaynağı olan Yargı ve Yargılamayı tartışmak, davalar ve ihtilaflar için yararlı çözüm yolları üretmek ve hukuksal konularda özellikle nerede, nasıl, neden soruları üzerinde soru cevap yorumlar, tartışma paylaşma yorumlama yöntemi ile sebep sonuç ilişkisi kurarak 💬, Mahkemelerin dava yükünü hafifletmeyi de amaçlayan suigeneris (kendine özgü) hukuk laboratuarı özellikleri bulunan bir hukuki kalkınma hedefli bilgi dağarcığıdır.
® Hukuki Net internette ve Türk hukukunda bir marka olmakla birlikte ticaret veya iş amaçlı bir site olmayıp, herhangi bir ticari kurum, kuruluş, bilgisayar programı firması, banka vb. kişi veya herhangi politik veyahut siyasi bir kuruluş tarafından desteklenmemekte, finans kaynağı reklam ve ekseriyetle site yönetimi olan Adalet sistemine adanmış bir servistir.
🆓 Hukuki.net halk için ücretsiz ve açık kaynak nitelikli bir hukuk sitesi olup, gayri resmi vatandaş bilgilendirme portalı işlevi görmektedir. Genel muhteviyat olarak kanun, yönetmelik, Emsal Anayasa mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararı gibi hukuki mevzuat içermekle birlikte avukat ve uzman kişilere özel yorumlar da içeren sitenin tüm hakları saklı olup, 🕲 telif hakkı içeren içeriği izinsiz yayınlanamaz, kopyalanamaz. (Herhangi bir hususu sitene alıntı kuralları çerçevesinde kopyalamak için sitene ekle için izin bağlantısı.)
™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Teknoloji Forum Açıldı - Diye...
28-05-2024, 15:39:39 in Bilişim Hukuku