İnsanın yanlış veya doğru isteklerine çözüm bulamadığı sürece önce kendi içinde başlayan sonra da dışa vuran çevresi ile yaşadığı dengesizlik, çatışma olarak tanımlanabilir.

Yaşanacak dünyaların ne olduğu bilmeden yaşama başlayan her insan, ayrı bir dünya ve nice ayrı dünyaların da yaratıcısı.
Çocuklukta, gençlikte, yetişkinlikte ve yaşlılıkta geçen yaşam süreçlerinde nice dünyalar yaşanıyor. İnsanın düşünce ve isteklerini eyleme geçirmesiyle farklı dünyaların çatışması başlıyor

Toplum, aile ve çevrenin kendi yaşam biçimleri ve bilinçleri düzeyindeki kendi dünyalarını yeni yetişen nesle yanlışı + doğrusu, eksiği + fazlası ile giydirmek, kendilerine benzetmek istemeleri sonucu,
GİYDİRİLEN DÜNYA...
Kendini bilmek, bulmak aşamasında insanın ilk çatışmasını başlattığı, İÇ DÜNYA...
Yaşamı boyunca istek ve tutkuları doğrultusunda düşünce ve hayallerinin olmasını istediği kendi yarattığı, BİREYSEL DÜNYA...
Ne giydirilen ne de bireysel dünyasına uymayan çok farklı olan, her an negatif - pozitif değişimine devam eden içinde yaşadığı, GERÇEK – DIŞ DÜNYA
İnsan, giydirilmiş dünyasıyla ulaşmak istediği bireysel dünyasının, yaşanan gerçek dünya ile olan uyumsuzlukların sonucu çatışmaların başladığı, BUNALIMLI DÜNYA…

Birliktelikle başlayan iki ayrı insanın yaşamakta oldukları onca dünyalarından çok farklı birliktelik ile başlayacak olan yeni ve farklı bir dünya, BİZLİ DÜNYA...
Dahaniceleri...

İnsanoğlu öyle karmaşık, öyle anlaşılması zor bir yaratık ki, psikolojinin temel kavramları içersinde dahi anlatılanlar yararlı olsa da yeterli olamıyor. Farklılıkları olan birey ve bireysel dürtülerin etkileri ile de “muamma” oluyor, güdülerinin çelişkilerini yaşıyor. Bir şeyi heyecan ve arzu ile yapmak isteyip de yapamamanın ve diğer bir şeyi istemeyerek mecbur olduğu için yapmanın sonucu bireyde amacına erişememenin getirisi olan iç çatışması dışa yansıyor, çevresini etkiliyor.
Çeşitli kavram, kural, töre, örf, adetlerin ve yaşam sorumluluğunun baskısı ile ulaşılması olanaksız istekler iç çatışmasının şiddetini arttırıyor. Çok isteyip de yapamayınca tepkisini hoş olmayan söz veya davranışları ile negatif biçiminde yakın çevresine yansıtabiliyor ya da içe dönüşe neden olabiliyor. Olumsuz duygu ve davranışlarıyla bulunduğu ortamda farklı huzursuzluklar yaratıyor.

Yaşına ve ortama göre, yapmakla yapmamak arasında bocalamaya başlayan birey de (Aile, okul, iş, evlilik, evlilik dışı ilişki, vs. gibi ortamlarda) farklı sorunlar olabiliyor. Her insan yapmak istediği dürtü ve isteklerinin sınırlandırılmasından duyduğu rahatsızlığı kendi içinde çözümleyemediği sürece, çatışmaların yaşanılması devam ediyor. Özellikle iki ayrı dünyanın bir çatı altında yaşamaya başlamasıyla bizim dünyamızda farklı nedenler ve değerlerde çatışmalar artış gösteriyor.
Yaşanılan güdüler ve heyecanlarını, yapmak isteyip de yapamaması ya da yanlış olduğunu bilerek yapması sonucu yaşam sorumluğuna ters düşmesinin mücadelesi içinde olan bireyin, yakınlarının tutum değiştirmesiyle endişe ve gerginliği artıyor. Birey, çaresizlik içersinde süresi belirsiz bunalıma girebiliyor.

Hele uzun süreli birlikteliklerde, bireylerin bedensel ve ruhsal değişim ve gelişim nedenleriyle sorunlar kaçınılamaz oluyor. İçten ve şeffaf diyalog kopukluğu başlıyor. Uzlaşmaya yardımcı olacak saygının, sevginin azalması duygusal doyumsuzluğun artmasına, insanın üstün değerleri olan iyilik ve güzelliklerinin örtülmesine neden oluyor.
Her insanın sübjektif olan yaşama bakış açısına göre, çatışan dünyalar azalıyor ya da artıyor. Çatışmalarla geçen yaşam sürecince huzuru ve mutluğu yaratması için, kimilerine bir ömür yetemiyor.

Günümüz insanının empatiyle iletişim kurabilen ve sorunları önyargısız bir yaklaşımla birlikte çözebilen ilişkiler içersinde, çatışmasız bir dünyada yaşamaya ivedilikle ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.


Yazar: Avni Ballıbaba