+ Konuyu Yanıtla
1 den 3´e kadar toplam 3 ileti bulundu.

Konu: 14'ünde PKK'lı 24'ünde asker

14'ünde PKK'lı 24'ünde asker Hızlandırılmış Mobil Sayfa Sürümü (AMP)
  1. #1
    Kayıt Tarihi
    Jul 2001
    İletiler
    5.751
    Blog yazıları
    1
    Dilekçeler Sözleşmeler
    17
    Dosya Yükleme
    53

    Tanımlı 14'ünde PKK'lı 24'ünde asker

    Bu haberi ibret olsun diye, herşeyin aslına rücu edeceğini ispat etmek için ekliyorum... Okuyun aslolan Türkiye ve sahte yüzleri...

    PKK onu 14 yaşında kaçırdı. Ama örgütten kaçmayı başardı ve gazi ünvanını aldı...

    Engin Aydın, 1976 Eruh doğumlu. Yedi yaşına geldiğinde CHP eski Eruh İlçe Başkanı Kadri Beştaş’ın dört yaşındaki kızı Songül’le nişanlıyorlar. Kadri Bey’le Engin’in babası Muhsin Aydın çok yakın arkadaş. Engin, Eruh İlkokulu’nun en afacan öğrencisi. İlkokulu birincilikle bitirip ortaokula başlıyor. Bu sırada Eruh Jandarma Bölük Komutanlığı’nda Yüksel adında bir üsteğmen var. Öğrenciler arasından bir futbol takımı kuruyor. Engin de Şimşekspor adı verilen bu takımın santrforu. Yüksel Üsteğmen çocuklara kendi cebinden kramponlar, formalar alıyor. Formaların rengi siyah-beyaz. Çünkü komutan hasta Beşiktaşlı. Ama Engin, Fenerbahçeli!
    SONGÜL ENGİN'E KAZAK ÖRÜYOR
    Engin’in babası Muhsin Bey, Milli Eğitim’de memur. İlçedeki birçok çocuktan daha elverişli koşullarda büyüyor Engin. Bu arada Songül de büyüyor. Nişanlı oldukları için ara sıra görüşüp konuşabiliyorlar. Songül, ilk kazağı Engin için örüyor.
    Karlar kalkınca genç ve çocuk Eruhlular ormanda oduna gidiyorlar. 1992’nin Mayıs sonu Haziran başında karlar çözüldüğünde Engin ormanın yolunu tutanlar arasında. Katırlar, atlar ve eşeklerle 80 kişilik bir grup köyden beş saat uzaktaki ormandalar. En genci 13, en yaşlısı 65 yaşında.
    "YARIN MAÇ VAR BENİ BIRAKIN"
    Kumanyalarını açtıklarında etrafları 60-70 kişilik bir PKK’lı grup tarafından sarılıyor. Silahlı grup teslim aldıkları Eruhluları iki saat yürütüyor, bir yaylada durduruyorlar. 80 kişinin tek tek yaşlarını, adlarını, aşiretlerini, eğitim durumlarını kaydediyorlar. Yaşları 13-30 arasında 33 kişiyi seçip diğerlerini bırakıyorlar. Serbest kalamayanlar ağlamaya başlıyor. Engin de, "Yarın maçımız var. Ben gitmezsem takım yenilir..." diye kurtulmaya çabalıyor. Tabii dinlemiyorlar. Küçükler ağlamayı sürdürünce birini seçip bir meydan dayağı çekiyorlar. Sızlanmalar kesiliyor.
    KAÇMAYI PLANLIYOR
    Herekol dağında kamp dedikleri yerde gençler üç ay siyasi ve askeri eğitimden geçiriliyor. Sonra evli olan altı kişiyi serbest bırakıp 27 çocuğu ikişerli gruplar halinde Botan bölgesi adını verdikleri arazideki PKK timlerine dağıtıyorlar. Engin sürekli kaçma planları yapıyor. Yedi-sekiz ay sonra Eruhlu ve Şırnaklılardan oluşan altı kişilik bir grup kaçmaya kalkışıyor ama yakalanıyor. Bir mağaraya kapatıp 20 gün hapsediyorlar.
    BİR FIRSATINI BULUP KAÇIYOR
    Engin bir yıl sonra Beytüşşebap’ta bir fırsatını bulup kaçıyor. Üç gün sonra sığındığı bir kayanın ardında yakalanıyor. "Bir daha kaçarsan ananı, babanı, İstanbul’daki dört ağabeyini de öldürürüz" deniyor. "Birkaç yakın sırdaşıma durumu anlattığımda onlardan biri, farkında değil misin seni yetenekli buldukları için komuta kademesine hazırlamak niyetindeler, deyince inanamadım. Gerçekten de beni Habat kod adlı komutanın yanına verdiler. Bir yıl sonra da Murat Karayılan’ın yanına geçtim. Karayılan, o sırada Avrupa’dan yeni gelmiş."
    EMRİNE 25 MİLİTAN VERİLDİ
    19 yaşına geldiğinde Karayılan, "Seni akademiye gönderiyorum" diyor. Kuzey Irak, Sinad’da bir PKK kampına yollanıyor. Sonra emrine 25 militan verilerek Cudi’ye gönderiliyor. Ama Cudi’de rüyalarında hep ailesini ve Songül’ü görüyor. "Sanki evdeymişim gibiydim geceleri. Sokaklarda koşturuyor, annemin yemeklerinden yiyor, dere kenarında Songül’le buluşuyordum. Bir sabah yeniden kaçma planları yaparken yakaladım kendimi..."
    BEYAZ BAYRAKLA TESLİM
    Bu sırada Türk ordusu, Çekiç Harekatı’nı başlatıyor. Cudi Dağı binlerce asker tarafından kuşatılıyor. Gizlendikleri mağarada kalmaya karar veriyorlar. Fakat bir sabah iki kişi ihtiyaçlarını gidermek için mağaradan çıktıklarında fark edilip öldürülüyor. Üstlerindeki kayalar top mermilerinin gürültüleriyle sarsılıp yarılmaya başlıyor. Mağaradakilerin yedisi yaralanıyor.
    TESLİM OLMAYA KARAR VERDİ
    Engin, kalanları toplayıp teslim olma kararı aldığını açıklıyor. "Önce ben kesin kararlı altı arkadaşımla dar bir toplantı yaptım. Hepimiz evimize dönmek istiyorduk. Tüm gruba açıkladık bu kararımızı. İçlerinden ikisi itiraz etti. Silahlarını zorla alıp ellerini bağladık. Sonra da birimiz sığınaktan beyaz bayrak sallayıp teslim olduk. Askerler, mağarada üç-beş kişi olduğumuzu sanıyorlarmış. 24 kişi peş peşe çıkınca şaşırdılar. Bizi helikopterlerle Cudi’nin yamacındaki askeri birliğe götürdüler. Yaralıları tedavi ettiler. Sabah Tümen Komutanı Ömer Paşa geldi. Yanında Şırnak Belediye Başkanı Beşir Tatar, Tatar Aşireti Lideri Süleyman Tatar da vardı. Paşa, ’Yargılanacak ve cezanız varsa çekeceksiniz. Suçsuz olanlara adalet gereken merhameti gösterecek’ dedi. Beşir Tatar, herkesin adını sordu. Ben babamın adını söyleyince ’Sen benim dayımın oğlusun. Demek ki yaşıyorsun’ dedi."
    Sonra 22 günlük bir sorgudan geçiriliyorlar. Bu sırada annesi, babası ve kardeşleri geliyor. Soyadı tutmadığı için ziyarete gelemeyen Songül hırkalar, çoraplar gönderiyor sevdiği genç adama.
    Botan Çayı kıyısındaki rakı masasında o müthiş karşılaşma
    Bundan iki yıl önceydi. Bir akşam, büyük bir holdingin yöneticilerinden bir arkadaşımla buluşmuş sohbet ediyorduk. Metin, Güneydoğu gazilerinden biriydi. Yedeksubay komando olduğu dönemde, Hakkari dağlarındaki bir karakol PKK’lılar tarafından kuşatılmış, arkadaşım askerlerinden dördünü kaybederek yaralı olarak kurtulmuştu.
    Başından geçenleri anlatmayı seven bir adam değildi. Hoşsohbetti ama mevzu askerliğe gelince suskunluğa gömülürdü. Zaten benim gibi birkaç yakın arkadaşı dışında çoğu insan da onun gazi olduğunu bilmezdi.
    Uzun zamandır görüşmüyorduk. "Siirt’teydim en son" diye başladı anlatmaya. "Üniversiteden bir arkadaşım Siirt’te mali müşavir. Akşam, Botan Çayı’nın kıyısında bir rakı sofrası kurmuş. Birlikte yedik, içtik, geçmişi yadettik. Sofrada beş altı kişiydik. Genç bir savcı, bir avukat, bir muhasebeci, iki öğretmen, bir de bizim arkadaşın amcasının oğlu. Bir ara söz askerlikten açıldı yine. ’Bak’ dedi arkadaşım, ’benim emmoğlu da senin gibi gazi.’ Adı Engin’miş. Masada bir kader arkadaşımı bulunca kalktım yerimden, sarıldım. ’Hadi anlatın’ diye direttiler sofradakiler. Ve benim dilim çözüldü, başladım hikayemi anlatmaya..."
    Hakkari’deki dağ karakolunda komutan olan subay izne çıktığı için komutayı arkadaşım Metin almış. Bir tepenin başında kurulmuş savunma ve denetim mevzisiymiş burası. İstanbul’dan Ortaköylü bir çavuş varmış. Neşeli, gamsız, ölüyü bile güldürecek kadar şakacı bir asker. Metin onu çok severmiş. Bir yaz gecesi nöbetleri biten askerler uykuya dalmış. Karakolun avlusunda Ortaköylü çavuşla Metin sohbet ediyormuş. Ortaköylü birden susup, "komutanım" demiş, "farkında mısınız derin bir sessizlik oldu. Garip bir şeyler oluyor." Metin de sessizliğin sesini dinlerken tedirgin olmuş. "Bence de çavuş" demiş. Henüz cümlesini tamamlamadan karşı tepelerden ve karakolun altındaki yamaçlardan gök gürültüsünü andıran silah sesleri duyulmaya başlamış.
    NÖBETTEKİ ASKER ŞEHİT DÜŞMÜŞ
    Nöbetteki bir asker şehit düşmüş önce, sonra diğeri. Biri yaralanmış ilk dakikalarda. Askerler yattıkları yerden kalkıp siperlerdeki yerlerini almışlar. Yamaçlardan yukarı doğru tırmanan PKK timini püskürtmeye öncelik vermiş Metin komutan. Saatlerce sürmüş çatışma. Bir ara merkezle olan telsiz bağlantıları kopmuş. Sonra bir roket isabet etmiş karakola, ardından bir roket daha. İki asker daha hayatını kaybetmiş bu sırada. 150-160 kişilik bir kuvvetle karşı karşıya olduklarını anlamış Metin. "Böyle kalırsak bizi bitirecekler" diye düşünmüş.

    Ve kuşatmayı yarmaya karar vermiş. Etrafı mayınlarla döşeli patikanın serbest olduğunu, oradan aşağı inerlerse kurtulabileceklerini anlamış. "Hazırlanın" demiş askerlere. Bir astsubay ile Ortaköylü çavuş önde Metin arkada. Tam uçurumun kenarından aşıp küçük bir düzlüğe varacaklarken Ortaköylü, iki kez üstüste sendeleyip uçuruma doğru yuvarlanmaya başlamış. Metin, sığındığı kayanın ardından fırlayarak tam uçurumun kenarında kolundan yakalamış askerini. Ve yukarı doğru çekmiş. O gayretle çavuşu sırtına alıp ayağa kalkmış. Sol ayağında korkunç bir acı hissetmiş, yaralandığını anlamış...
    ANSIZIN SİLAHLAR SUSTU
    Metin bunları anlatırken Botan Çayı’nın kenarındaki dinleyicilerine, birden Engin girmiş söze. "Ansızın bütün silahlar sustu değil mi? Sen yürümeye devam ettin. Dağlardan sesler kesildi. Öne geçtin. Asker sırtındaydı. Yürüdün. Ardından askerlerin de seni aşağıdaki büyük mevziye kadar takip etti. Kurtuldunuz..."
    Metin sözlerini sürdürmüş: "Evet öyle oldu, sonra mevziye gelince telsizdeki anonstan saldırı helikopterlerinin yola çıktığını..." Derken durmuş. "Bir dakika, ben o geceyi ilk defa anlatıyorum. Sen bunları nereden biliyorsun?" diye sormuş yeni tanıştığı gaziye, kader arkadaşına. Derin bir sessizlik olmuş. Engin yavaş yavaş anlatmaya başlamış nereden ve nasıl bildiğini bu hikayeyi... "Ben o sırada dağların ardından size ölüm kusan silahların bulunduğu yerde, yani PKK’lıların arasındaydım."
    Metin, "Bir dakika" demiş şaşkınlıkla, "Sen nasıl gazi olabilirsin o zaman? Kimsin, necisin anlayamadım?" Rakı masasındaki dost yüzlere bakmış merakla. Araya Siirtli üniversite arkadaşı girmiş ve "Engin o dönemde PKK’lıydı. Daha sonra Türk ordusuna katılarak gazi oldu" demiş, daha karmaşık hale getirmiş hikayeyi.
    Derin bir sessizlik daha. Engin kaldığı yerden sürdürmüş sözlerini: "Sen ayağa kalktığında, hani o ay çıktı ya birdenbire. Senin ayağından fışkıran kan, sırtındaki asker, uçurumun kenarında bütün heybetinle duruşun herkesi büyüledi. Hepimiz durduk. Kimsenin parmağı gitmedi tetiğe. Sizin geçişinize selam duruyormuş gibi mevzilerin ardında kaybolana kadar bekledik. Bizim liderin de nutku tutulmuştu. Ağzını açıp kapadı ama ateş emri veremedi. Ateş emrini verdiği sırada ise helikopter sesi duyuldu. Siz kurtuldunuz, biz kaçtık..."
    Tüylerim diken diken dinledim öyküyü. Ve hemen ertesi gün Engin’in peşine düştüm. Metin’den telefon numarasını alıp Engin’in amcasının oğluna ulaştım. Sonra da Engin’e. İkna olmadı. Sonra tamam der gibi oldu, bu sefer babası Muhsin Bey görüşmemizi engelledi. Haklıydı, yıllar sonra yeniden bulduğu oğlunun başına bir iş gelmesinden korkuyordu. İki yıllık bir çabanın sonucunda Siirt Belediye Başkan Yardımcısı Nurettin Ertemel’in yardımıyla Engin’i ve ailesini ikna edip bu söyleşiyi yaptık. Eruh’a gittik, evlerinde misafir kaldık ve uzun uzun konuştuk. İşte Gazi Engin Aydın’ın hikayesi.
    SONGÜL’E DAĞLARDAN TOPLAYIP KURUTTUĞUM ÇİÇEKLERİ YOLLADIM
    Düşünmeye fırsat vermeyecek şekilde planlanmış bir hayatımız vardı. Dört yıl sonra rüyalarım bile değişti. Bir anamın yüzü kalmıştı aklımda bir de Songül’ün. Bazen bölgeye gidenlerle gizlice kuruttuğum çiçekleri gönderiyordum. Renkli yumuşak taşları yontup kalp şeklini verdikten sonra bir arkadaşımın cebine koyup Songül’e ulaştırıyordum.
    BAŞKASINA YAR OLMAM, BEKLEYECEĞİM BABA
    Engin’in ailesi için de hayat zordu. Özel tim her ay evi basıyor, Engin’den haber soruyordu. Engin’in ağabeyi Selami merkeze götürülüp sorgulanıyor, hırpalanıyordu. Songül’ün evinde de durum farklı değildi. Kayınpeder Kadri Bey zaman zaman sorgudan geçiyor, Songül’ün ifadesi alınıyordu. Bir müddet sonra sorgulamalar azaldı. Bu sırada 16-17 yaşına gelmiş olan Songül’e görücüler geliyordu peş peşe. Bir gün babası Kadri Beştaş, "Kızım, Aydın ailesine bir sözümüz var ama istersen seni görmeye gelenlerden biriyle evlenebilirsin" dedi. Songül "Ben Engin’i ölene kadar bekleyeceğim. Ondan başka kimseye yár olmayacağım baba" diyerek sınırlarını çizdi. Ve nelerden sonra, teslim olup, askere alınıp on günlük yol izni verilince yani tam 8.5 yılın ardından Engin evine ayak bastığında birbirlerini görebildiler. Engin 10 günlük izin boyunca her sabah "Acaba dağda mıyım, hapiste miyim, Kuzey Irak’ta mıyım, memlekette miyim" diye uyanıyordu. Gerçek kavuşmaları ise terhisinden sonra olacaktı...
    Askerde mayın timindeydi
    Antep, Diyarbakır ve Siirt hapishanelerinde yatıyor Engin Aydın. Üç buçuk yıl sonra tahliye ediliyor ama mahkemesi bitmiyor. Tahliye edildiği zaman evine gidemeden askere alınıyor. Acemi eğitimi Ankara Etimesgut Tank Birliği’nde tamamlıyor, Diyarbakır Birinci İç Güvenlik Tugayı’na sevk ediliyor. Daha önce Diyarbakır cezaevi komutanı olan Tuğgeneral İlhan Talu ile karşılaşıyor burada. Komutan, onu hapishaneden tanıyor. Yanına çağırıp, "Sana çok özel bir görev vereceğim. Mayın timimiz var, onlara katılacaksın" diyor.
    Sık sık araziye çıkıp mayın temizleme işi yapıyorlar. Önceki yıllarda teröristlerin döşediği mayınları söküp çıkarıyorlar. Bir gün Lice kırsalında devriye gezerken, Engin, daha önce PKK’nın mayın döşediği bir arazinin içine düştüklerini fark ediyor. Komutanı uyararak bölgenin mayınlı olduğunu söylüyor. Yüzbaşı, "Elimdeki haritalarda buranın temiz olduğu gözüküyor" diye itiraz ederek yürümeyi sürdürüyor. Tam tehlikeli bir mayına basacakken Engin üstüne atlayıp komutanı diğer yana savuruyor. Sonra da askerleri oradan uzaklaştırıp yarım saatlik uğraştan sonra mayını yerinden söküp gösteriyor. Ertesi gün komutanın eşi ve küçük kızı, ellerinde papatyalarla tugaya gelip Engin’i ziyaret ediyorlar.
    Ödül olarak verilen bir aylık iznini alıp memleketine gidiyor. Bu izin sırasında Songül ile Engin evleniyor. Bir ay bir dakika gibi akıp gidiyor. Ve görev yerine dönüyor asker.
    O kış Diyarbakır’a çok yağmur yağıyor. Seller oluşuyor tugayın çevresinde. Dikenli tellerin arasındaki arazilere döşenmiş olan mayınları yerlerinden söküyor fırtınalar ve arazinin dışına sürüklüyor. Yağışlar durunca, Engin soluğu bağlı olduğu albayın yanında alıyor ve "Komutanım, mayınlar serseri hale geldi. Civarda okullar var. Çok tehlikeli. Hemen temizlememiz lazım" diyor.
    İşe koyuluyorlar. Plastik kapları yanarak bir topa dönüşmüş, sellerin etkisiyle de birbirine bitişmiş birkaç mayının bulunduğu arazide sentim santim ilerliyor Engin. Ve sonunda mayınlardan biri patlıyor. O mayının yanındaki serserileşmiş diğerleri de peşpeşe patlayınca bir dizi bombanın ortasında kalan genç asker ağır yaralanıyor. Yüzü, kolları, bacakları tutuşuyor, gözleri kör oluyor.
    İlk tedavisi Diyarbakır Askeri Hastanesi’nde yapılıyor. Gözlerinden beş ameliyat geçiriyor. Profesör paşalar giriyor operasyonlara. Ve sonunda bir gözü onda bir, diğeri de onda yedi görecek şekilde kurtarılıyor. Vücudundaki yaralar da iyileşiyor. İki sene süren bir dizi tedavi sonucunda izler kayboluyor. Ve Engin Aydın baba ocağına dönüyor. Gazilik beratını alarak maaşa bağlanıyor. Eruh’a döndüğünde Siirt Valiliği’nden bir yetkili evinde ziyaret ediyor ve "İstersen seni tapu-kadastroda memur olarak işe alabiliriz" diyor. O da, "Hayır, benim yerime, benim yüzümden yıllarca çile çeken ağabeyim Selami’yi alın işe" diyor. Öyle yapıyorlar. Artık elemlerin bittiğine inandığı bir anda mahkemeden, yıllardır süren PKK davasından bir tebligat geliyor: "Toplam 4.5 yıllık bir hapis cezası almış bulunuyorsunuz. Bunun bir kısmını yattığınızdan geriye kalan 14 ayı tamamlamak üzere Siirt Cezaevi Müdürlüğü’ne üç gün içinde teslim olmanız gerekiyor..."
    Şimdi eşi Songül'le beraber
    Teslim oluyor. 14 ay daha hapiste kalıyor. Ve cezasını tamamlayıp evine dönüyor. Bu yıllar içinde şimdi altı yaşında olan Zelal ve 3 yaşını tamamlayan oğlu Bişar dünyaya geliyor. Şimdi çok sevdiği eşi Songül Hanım’la, çocukları ve babasıyla bizim gibi yaşayıp gidiyor çok sevdiği memleketinde, Eruh’ta...
    Anne Teybet Hanım aileyi bir arada tutmaya çalışıyordu. Muhsin Bey anlatıyor: "Bir kere 20 kişilik bir özel tim ekibi evimizi bastı. Evin altını üstüne getirdiler. Teybet girdikleri odada görevlilerin işi bitince dağılan eşyaları bir şey olmamış gibi sabırla düzeltti. Tam ekip dışarı çıkacaktı ki, ’Durun çocuklar, çay ve peynirli çörek yaptım. İçmeden, yemeden gidemezsiniz’ dedi. Şaşırdılar. Teybet Hanım sözlerine devam etti: ’Bu kapıdan adımını atan her yabancı misafirdir. Hadi oturun.’ Oturdular. Çaylarını içtiler. Kalkıp giderken tek tek bizim hanımın elini öptüler. Böyle bir kadındı işte bunların anaları..." Ve oğlunu yıllarca hasretle bekleyen o anne, askerde mayın patlamasıyla yaralandığını duyar duymaz, öldüğünü sanıp beyin kanaması geçiriyor. 20 gün sonra da oğlundan uzakta bu çileli hayata nokta koyuyor. Halbuki Engin, iyileşecek...
    (Hürriyet)



    Hukuki NET Güncel Haber

    14'ünde PKK'lı 24'ünde asker konulu yargıtay kararı ara
    14'ünde PKK'lı 24'ünde asker konulu hukuk haber
    Hukuki Net - Hukuk Arama Motoru - İyi günler Türkiye, her nerede uyuyor veya uyutuluyorsan!

  2. # Nedir?
    Tavsiye Soru Cevap
    Kayıt Tarihi
    Bugün
    İletiler
    Ne kadar?
     
  3. #2
    Kayıt Tarihi
    Jul 2003
    Nerede
    Samsun
    İletiler
    5.785
    Blog yazıları
    2
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 14'ünde PKK'lı 24'ünde asker

    Alıntı admin rumuzlu üyeden alıntı İletiyi Göster
    Şimdi çok sevdiği eşi Songül Hanım’la, çocukları ve babasıyla bizim gibi yaşayıp gidiyor çok sevdiği memleketinde, Eruh’ta...
    Budur...

  4. #3
    Kayıt Tarihi
    Nov 2006
    Nerede
    Turkey.
    İletiler
    11
    Dilekçeler Sözleşmeler
    0
    Dosya Yükleme
    0

    Tanımlı Re: 14'ünde PKK'lı 24'ünde asker

    gerçekten güzel bir haber.
    umarım bu arkadaşımıza halen terörist gözüyle bakılmıyordur.

+ Konuyu Yanıtla

Bu sayfada bulunan kavramlar:

tatar aşireti şırnak

Forum

Benzer Konular :

  1. Asker kaçağı
    abilerim ben üniversitede okuyodum 2 yıllık 2005 girişliyim sağlık sebeplerimden dolayı 2010 senesinde bitirdim okulumu 5 senem oldugu için askerliğe...
    Yazan: ercan3004 Forum: Askeri Ceza Hukuku
    Yanıt: 3
    Son İleti: 01-10-2010, 11:25:13
  2. En Büyük Asker Bizim Asker!
    Hani hep diyoruz ya, biz bir aileyiz diye, bugün bir kez daha anladım bizim gerçekten de kocaman bir aile olduğumuzu, burada büyüdük, burada güldük,...
    Yazan: Av.Dilek Kuzulu Yüksel Forum: Yaşam - Sohbet - Forum Oyunları
    Yanıt: 15
    Son İleti: 16-11-2008, 15:30:48
  3. Ayın 14 ünde Emekli Olucam Gerekenler
    Ayın 14ünde emekli olucam yanıma almam gereken şeyler neler? Resim , İkametkah Vs. Neler alınıcak ?
    Yazan: Ayhan54 Forum: Sosyal Güvenlik Hukuku
    Yanıt: 0
    Son İleti: 05-04-2008, 12:21:11
  4. En Büyük Asker Bizim Asker
    Anneme bakıyorumda geçen zaman ne kadar değiştiriyor insanları .Bahsettiğim saçlarına düşen aklar, yüzündeki çizgiler değil.Gençliğinde çok duygusal...
    Yazan: rita Forum: Mizah - Eğlence
    Yanıt: 1
    Son İleti: 25-02-2008, 09:27:49
  5. Asker Öğretmenlik
    Merhaba, ben MEB'de kadrolu bir öğretmenim. Bu yıl Ağustos ayında askere gideceğimi okuluma söylediğim zaman bana ücretsiz izne ayrılmak için dilekçe...
    Yazan: Erkin Kaya Forum: Kamu Hukuku
    Yanıt: 1
    Son İleti: 19-09-2007, 10:46:35

İlgili Hukuk terimleri

Yetkileriniz

  • Yeni konu açma yetkiniz yok
  • Konuya cevap verme yetkiniz yok
  • Dosya ekleme yetkisi yok
  • İleti düzenleme yetkisi yok
  •  


2022 tarihli Hukuk Blog |  Arabulucu |  Hukuk Kitapları |  Alman Hukuku |  Özel Güvenlik AŞ. |  İş İlanları |  Ankahukuk |  Psikolog |  Site Ekleme |  Sihirli Kadın |  Sağlık |  Satılık Düşecek Domainler |  Bayefendi |  Afternic Alanadı satış (Domain alımı) | 

™ Marka tescili, Patent ve Fikri mülkiyet hakları nasıl korunuyor?
Hukuki.Net’in Telif Hakları ve 2014-2022 yılları arası Marka Tescil Koruması Levent Patent tarafından sağlanmaktadır.
♾️ Makine donanım yapı ve yazılım özellikleri nedir?
Hukuki.Net olarak dedicated hosting serveri bilfiil yoğun trafiği yönetebilen CubeCDN, vmware esx server, hyperv, virtual server (sanal sunucu), Sql express ve cloud hosting teknolojisi kullanmaktadır. Web yazılımı yönünden ise content management (içerik yönetimi) büyük kısmı itibari ile vb olup, wordress ve benzeri çeşitli kodlarla oluşturulan bölümleri de vardır.
Hangi Diller kullanılıyor?
Anadil: 🇹🇷 Türkçe. 🌐 Yabancı dil tercüme: Masaüstü sürümünde geçerli olmak üzere; İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca, Hintçe, Rusça ve Arapça. (Bu yabancı dil çeviri seçenekleri ileride artırılacak olup, bazı internet çeviri yazılımları ile otomatik olarak temin edilmektedir.
Sitenin Webmaster, Hostmaster, Güvenlik Uzmanı, PHP devoloper ve SEO uzmanı kimdir?
👨‍💻 Feyz Pazarbaşı & Istemihan Mehmet Pazarbasi[İstanbul] vd.
® Reklam Alanları ve reklam kodu yerleşimi nasıl yapılıyor?
Yayınlanan lansman ve reklamlar genel olarak Google Adsense gibi internet reklamcılığı konusunda en iyi, en güvenilir kaynaklar ve ajanslar tarafından otomatik olarak (Re'sen) yerleştirilmektedir. Bunların kaynağı Türkiye, Amerika, Ingiltere, Almanya ve çeşitli Avrupa Birliği kökenli kaynak kod ürünleridir. Bunlar içerik olarak günlük döviz ve borsa, forex para kazanma, exim kredileri, internet bankacılığı, banka ve kredi kartı tanıtımları gibi yatırım araçları ve internetten para kazanma teknikleri, hazır ofis kiralama, Sigorta, yabancı dil okulları gibi eğitim tanıtımları, satılık veya kiralık taşınmaz eşyalar ve araç kiralama, ikinci el taşınır mallar, ücretli veya ücretsiz eleman ilanları ile ilgili bilimum bedelli veya bedava reklamlar, rejim, diyet ve özel sağlık sigortası gibi insan sağlığı, tatil ve otel reklamları gibi öğeler içerebilir. Reklam yayıncıları: ads.txt dosyası.
‼️ İtirazi kayıt (çekince) hususları nelerdir?
Bahse konu reklamlar üzerinde hiçbir kontrolümüz bulunmamaktadır. Bu sebep ile özellikle avukat reklamları gibi Avukatlık kanunu vs. mesleki mevzuat tarafından kısıtlanmış, belirli kurallara tabi tutulmuş veya yasaklanmış tanıtımlardan yasal olarak sorumlu değiliz.
📧 İletişim ve reklam başvuru sayfası nerede, muhatap kimdir?
☏ Sitenin 2022 yılı yatırım danışmanı ile irtibat ve reklam pazarlaması için iletişim kurmanız rica olunur.
Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution 4.0 International License.