Hangisi doğru?

[k.m.g]

Merhabalar öncelikle bu başlığı açmadan bu konu hakkında forumdaki tüm açılan konu ve cavapları okudum, hatta bu konu hakkında birkaç tanede ben soru sordum ve cevap aldım.

Aldığım cevaplar ve yaptığım araştırmalar sonucu kafam biraz karıştı yardımcı olur ve aydınlatırsanız bu konu hakkında sorulan bir sürü sorulara cevap vermiş olursunuz teşekkürler....

Yaptığım tespitler

1* Telefon dökümleri ( yani içerikleri değil, kim kimi saat kaçta aramış, ne kadar süreyle görüşmüş, kaç mesaj çekmiş kaçta çekmiş gibi ayrıntılar) sadece telekominikasyon iletişim kurumundan alabiliyoruz...

5397 sayılı kanun kapsamında:

a) 2559 sayılı Kanunun ek 7 nci maddesi, 2803 sayılı Kanunun ek 5 inci maddesi ve 2937 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespiti, dinlenmesi, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve kayda alınmasına yönelik iş ve işlemleri tek bir merkezden yürütmek,
b) 5271 sayılı Kanunun 135 inci maddesi kapsamında yapılacak iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine yönelik iş ve işlemleri tek bir merkezden yürütmek,

c) İletişimin tespiti dinlenmesi, sinyal bilgilerinin değerlendirilmesi ve kayda alınmasına yönelik taleplerin ilgili mevzuata uygun olup olmadığını incelemek ve gerektiğinde yetkili mercilere başvuruda bulunmak,


14) Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Haberleşme Hürriyeti Başlıklı 22 nci maddesi ve bu Anayasal düzenleme doğrultusunda 2559, 2803 ve 2937 sayılı Kanunlarda değişiklik yapan 5397 sayılı Kanun ile önleyici ve istihbari amaçlı iletişimin tespitine yönelik talepler ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 135 inci maddesi kapsamında adli amaçlı iletişimin tespitine yönelik talepler için gerekli şartlar belirtilmiştir.

Bazı forum kullanıcıları dökümleri GSM operatöründen alıyoruz demişl, bu kanuna göre alabilirlermi?

2) İletişimin tespiti hakkında kavram karmaşaları var, kimi dökümler bunun içindedir demiş, kimi dinlemeye iletişimin tespiti demiş ama yaptığım araştırma sonucunda telekominakasyon sitesinde iletişimin tespitini şöyle açıklamış,

İletişimin tespiti; iletişimin içeriğine müdahale etmeden, iletişim araçlarının diğer iletişim araçlarıyla kurduğu iletişime ilişkin arama, aranma, yer bilgisi ve kimlik bilgilerinin tespit edilmesine yönelik işlemlerdir. İletişimin tespiti kavramı uygulamada HTS (Historical traffic Search) geçmişe yönelik olarak telefon trafiğinin araştırılması olarak adlandırılmakta ve dinleme işleminin aksine geçmişe yönelik telefon kayıtları bilgilerini içermektedir..


http://www.tib.gov.tr/sss_detay.html#6

Özetle iletişimin tespitini yapabilecek ve bilgileri sağlayabilcek tek kurum telekominakasyon kurumu...

Hal böyle olunca yine aynı kurumun kanunlarında şöyle bir madde var...


14) Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Haberleşme Hürriyeti Başlıklı 22 nci maddesi ve bu Anayasal düzenleme doğrultusunda 2559, 2803 ve 2937 sayılı Kanunlarda değişiklik yapan 5397 sayılı Kanun ile önleyici ve istihbari amaçlı iletişimin tespitine yönelik talepler ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 135 inci maddesi kapsamında adli amaçlı iletişimin tespitine yönelik talepler için gerekli şartlar belirtilmiştir.



Ceza Muhakemesi Kanununun 135 inci maddesinin birinci fıkrası; “(Değişik birinci cümle: 25.5.2005-5353/m.17) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkânının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhâl hâkimin onayına sunar ve hâkim, kararını en geç yirmidört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhâl kaldırılır.” hükmünü amirdir. Bu nedenle mevzuat gereği Cumhuriyet savcısı veya ceza mahkemeleri dışındaki merciler (Hukuk mahkemeleri, aile mahkemeleri ve ticaret mahkemeleri gibi) tarafından yapılan iletişimin tespiti talepleri Başkanlığımızca yerine getirilememektedir.


Diğer taraftan hukuk mahkemeleri, aile mahkemeleri, ticaret mahkemeleri gibi iletişimin tespiti talepleri karşılanamayan merciler, şayet iletişimin tespiti yerine sadece;



-Abone ismi, abone adresi, kimlik bilgisi (Abone sözleşmesi ve buna dair bilgiler),



-Telefon numarası, IP numarası, e-mail bilgisi, sim kart bilgisi ve eşleştirmesi, pin-puk numarası,



-İmei/numara sorgusu ve eşleştirmesi (imei –telefon numarasından kullanıcıların numarası, kullanım tarihi, kimlik ve adres bilgisi araştırması),



-İmsi bilgisi, kontör kartları bilgisi ve eşleştirilmesi, roaming bilgisi, telefonun açık olup olmadığı bilgisi, fatura bilgisi, ithal vb olup olmadığı bilgisi,



almak isterlerse, bu taleplerinin de Başkanlığımız yerine ilgili işletmecilere gönderilmesi gerekmektedir....


Yukarıdaki bilgiler ışığında...

İletişim detayı telefon dökümünü sağlayacak tek yasal kurum telekominakasyon kuruludur, bu kurulda aile mahkemelerine bilgi vermemektedir...

Hal böyle iken nasıl olurda detaylar aile mahkemelerine gönderilir? Alınan bu belgelerin geçersiz delil olması gerekmiyormu?

Bunu isteyenler ve sağlayanlar hakkında yasal takip başlatılması gerekmiyormu?

Teşekkürler...

[sdt23]

Bugünkü gazetelerde bir hakimin "Aile mahkemelerinin tarafların rızası olmadan cep telefonu kayıtlarını istemesinin uygun olmadığına yönelik" makalesiyle ilgili haber vardı. Genelde hukuk haberleri ciddi yanlışlar içerebiliyor, dolayısıyla bu makaleyi okuyarak yorum yapmak lazım.

Ancak şu ana kadar olan Yargıtay kararları, günlük, fotoğraf, telefon kayıtları, ses ve görüntü kaydının boşanma davalarında hukuka aykırı delil olmadığı yönünde.

Aile mahkemeleri açısından her türlü delil takdiri delil niteliğindedir. Yani bir ceza davasındaki gibi kesin delillerden değil hakimin kanaatinin oluşmasına yardımcı olacak delillerden bahsediyoruz.

Eşlerden biri mahkemeden eşinin telefon kayıtlarının dökümünü istese, hakim de diğer eşe dönüp "Ne dersiniz, kayıtlarınızı istetmemize izin veriyor musun?" dese ve eş de bunu reddetse bu hakimde nasıl bir kanaat oluşturacaktır?

Hakim "Bir şeyler saklıyor, demek ki kayıtları talep eden taraf haklı" diye düşünmeyecek midir?

Yani bu tip kayıtların elde edilmesini ilgili şahsın iznine bağlamak da sorunlu.

Yukarıda bahsettiğim yargıtay kararlarının gerekçelerine bakmanızı tavsiye ederim.

[Abdullah Yaman]

Bugünkü gazetelerde bir hakimin "Aile mahkemelerinin tarafların rızası olmadan cep telefonu kayıtlarını istemesinin uygun olmadığına yönelik" makalesiyle ilgili haber vardı. Genelde hukuk haberleri ciddi yanlışlar içerebiliyor, dolayısıyla bu makaleyi okuyarak yorum yapmak lazım.

Ancak şu ana kadar olan Yargıtay kararları, günlük, fotoğraf, telefon kayıtları, ses ve görüntü kaydının boşanma davalarında hukuka aykırı delil olmadığı yönünde.

Aile mahkemeleri açısından her türlü delil takdiri delil niteliğindedir. Yani bir ceza davasındaki gibi kesin delillerden değil hakimin kanaatinin oluşmasına yardımcı olacak delillerden bahsediyoruz.

Eşlerden biri mahkemeden eşinin telefon kayıtlarının dökümünü istese, hakim de diğer eşe dönüp "Ne dersiniz, kayıtlarınızı istetmemize izin veriyor musun?" dese ve eş de bunu reddetse bu hakimde nasıl bir kanaat oluşturacaktır?

Hakim "Bir şeyler saklıyor, demek ki kayıtları talep eden taraf haklı" diye düşünmeyecek midir?

Yani bu tip kayıtların elde edilmesini ilgili şahsın iznine bağlamak da sorunlu.

Yukarıda bahsettiğim yargıtay kararlarının gerekçelerine bakmanızı tavsiye ederim.

sayın hocam bu metin ne demek istendiğini anlatıyordur sanırım.


Alıntıdır ismen hatırlamıyorum ama yüreğine sağlık diyorum..

sadakatsizlik yapan eşin yada vekillerinin eşin elektronik posta hesabına ulaşma ve bu bilgileri elde ediş yöntemi nedeni ile bu belgelerin delil olarak sayılmaması yönünde bir itirazı da söz konusu olacaktır.

xx yıllık evliliğin verdiği güven (!) ile eşlerin birbirlerine ait elektronik posta hesabı şifresi ve benzeri diğer bilgilerini bilmeleride normaldir.

Fiilen ispatlanmadığı sürece sadakatsizliğin ve bu anlamda yaşananların açık yüreklilikle itiraf edilmeyeceğini de takdir edersiniz.

Nitekim Boşanma davası zaten kişilerin özel yaşamını ilgilendiren bir davadır. Özel hayatın gizli alanları, özel hayatın gizli alanını ilgilendiren delillerle ispat edilebilir

Evliliği sona erdirmeyi gerektiren , boşanma nedeni sayılabilecek gerekçeler varken bu yazışmaların sahibi eşin haberleşme özgürlüğünün ihlalinden özel hayatına müdahaleden bahsetmesi kanımca yanlış olacaktır. Diğer yandan Bu koşullarda kusursuz ve mağdur olan taraf olarak diğer (aldatılan) eşe bunu ispat etme yükümlülüğü doğmuş, sadakatsizliği ispatlayacak bundan (telefon tespitleri) başkaca yol kalmamıştır.

Evli bir kişinin özel hayatını ilgilendiren fotoğraf, mektup, görüntü ve ses kayıtları eğer boşanma sebebi sayılacak ve bunu ispat edecek unsurlar taşıyor ise ; artık bunların eşi tarafından elde edilmesi yöntemindeki usulsüzlüğü ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması olmaz mı?

Evli insanların kendi aralarındaki hele birde çocuklar varsa onlar için özel hayatın korunmasına ve devamına yönelik de özel bir gizliliğin, özenin , sadakat yükümlülüğünün olması ve muhafazası taraflardan beklenilmemeli mi ?

Evliliğin kendine özgü özeli, tarafların özelinden daha korunmaya muhtaç değil midir? bu nedenle evliliğin özelinin korunması gerçeği taraflara özel yükümlülükler getirmez mi?

Eşin haberleşme özgürlüğü ve mahremiyeti ile özel hayatına müdahale edilmesinin yanlışlığı adına alınacak bir kararın, mağdur olan eşin çocukların ve evlilik müessesesinin haklarını - özelini de zedeleyeceği aşikardır.

Eşin sadakatsizliğini aleni olarak ortaya koyan bu delillerin, elde ediliş şekli nedeni ile davada yok sayılması kamu vicdanını da yaralayacaktır.

Maddi ve fiili gerçekler eş ile bir diğer kişi arasında yaşanan bu beraberliğin doğruluğunu ispat ediyorsa, mahkemenin artık bu delilin elde ediliş şeklinden ziyade ; sadakatsizliğin varlığını algılayıcı ve kusur açısından değerlendirici bir bakış açısı ile kamu yararına davaya yön vermesi gerektiğini düşünmelidir.

Sadakatsizliğe uğrayarak mağdur olan kişi olarak yasalar önünde sadakatsizlik yapan eş kadar sadakatsizliğe uğrayan eşin de hakları olmalı ve hukuken himaye edilmeli ki, evlilik müessesesine saygı ,sadakat, sağlıklı bir neslin geleceği ve hepsinden önemlisi adalet sistemine duyulan saygı korunabilsin.

Tüm hukuk dostlarını takdir edeceği üzere Hukuk maddi gerçeklere uygun çözüm üretemedikçe güvenilirliğini yitirir ve varlık nedeni tartışılır hale gelir.

Saygılarımla arz ederim….

[Av.Başak Şahin]

Hukuka aykırı delil yasağı ceza hukuku ilkelerinden biridir. Kaldı ki, iletişimin tespiti ile elde edilen delil ceza yargılamasında da geçerli bir delildir, zira kanunda da düzenlenmiştir, ilk iletide bahsedilen şartlar olayda vaki ise kişinin rızası olmasa da geçerli bir delildir.

Aile mahkemelerinde ve diğer hukuk mahkemelerinde her ne kadar telekominikasyon kurumu bu mahkemelere istenilen bilgileri vermiyor ise de, bir şekilde elde edilen bu veriler kullanılacaktır. Hakim bu delili görmezden gelemez sanırım, görmezden gelirse adaletin tecellisinde bir problem olur diye düşünüyorum. Ha bu durumda özel hayata müdahale söz konusu ise, bu ayrı bir konu olarak değerlendirilebilir, kişinin eşinden sakladığı özel hayatı ise ayrı bir meseledir tabi ki, bu konuya girersek de hukuki boyuttan biraz sapmış oluruz.

[k.m.g]

Sayın hocalarım peki davada adı geçen 3. şahıslar için durum nasıl gelişiyor?

Hanım yada beyin telefon kayıtları mahkeme tarafından istenebiliyor, o şahsın bundan haberi bile olamıyor?

Yada dardayım adlı üyemizin davasında söz konusu olduğu gibi, eşinin arkadaşlarının dahi kayıtları alınabiliyormuş...

3. taraf olan şahsın eşi yada ailesi bir mahkemede telefon kayıtlarının alındığının ve adının boşanma davasında geçtiğini öğrenirse, çıkacak sonuçlardan kim mesul olacak?

Eşlerin kayıtlarının istenebilmesini bir yere kadar anlıyabiliyorum çünkü 2 tarafta davada temsil edilebiliyor ve savunma, itiraz, söz hakları var. Peki kayıtları istenen, özel hayatları ortaya dökülen 3.4. şahıslar? Onlar nerede nasıl kime açıklamada bulunacak?

Bugünkü gazetelerde bir hakimin "Aile mahkemelerinin tarafların rızası olmadan cep telefonu kayıtlarını istemesinin uygun olmadığına yönelik" makalesiyle ilgili haber vardı. Genelde hukuk haberleri ciddi yanlışlar içerebiliyor, dolayısıyla bu makaleyi okuyarak yorum yapmak lazım.

Ancak şu ana kadar olan Yargıtay kararları, günlük, fotoğraf, telefon kayıtları, ses ve görüntü kaydının boşanma davalarında hukuka aykırı delil olmadığı yönünde.

Aile mahkemeleri açısından her türlü delil takdiri delil niteliğindedir. Yani bir ceza davasındaki gibi kesin delillerden değil hakimin kanaatinin oluşmasına yardımcı olacak delillerden bahsediyoruz.

Eşlerden biri mahkemeden eşinin telefon kayıtlarının dökümünü istese, hakim de diğer eşe dönüp "Ne dersiniz, kayıtlarınızı istetmemize izin veriyor musun?" dese ve eş de bunu reddetse bu hakimde nasıl bir kanaat oluşturacaktır?

Hakim "Bir şeyler saklıyor, demek ki kayıtları talep eden taraf haklı" diye düşünmeyecek midir?

Yani bu tip kayıtların elde edilmesini ilgili şahsın iznine bağlamak da sorunlu.

Yukarıda bahsettiğim yargıtay kararlarının gerekçelerine bakmanızı tavsiye ederim.

[Abdullah Yaman]

Sayın hocalarım peki davada adı geçen 3. şahıslar için durum nasıl gelişiyor?

Hanım yada beyin telefon kayıtları mahkeme tarafından istenebiliyor, o şahsın bundan haberi bile olamıyor?

Yada dardayım adlı üyemizin davasında söz konusu olduğu gibi, eşinin arkadaşlarının dahi kayıtları alınabiliyormuş...

3. taraf olan şahsın eşi yada ailesi bir mahkemede telefon kayıtlarının alındığının ve adının boşanma davasında geçtiğini öğrenirse, çıkacak sonuçlardan kim mesul olacak?

Eşlerin kayıtlarının istenebilmesini bir yere kadar anlıyabiliyorum çünkü 2 tarafta davada temsil edilebiliyor ve savunma, itiraz, söz hakları var. Peki kayıtları istenen, özel hayatları ortaya dökülen 3.4. şahıslar? Onlar nerede nasıl kime açıklamada bulunacak?

daha önce yazdığım metinde de olduğu gibi özel hayata dair bir davanın delilleri de özel hayatın içeriisnden çekilip alınır. BUnda anormal bir durum yok.
Benim davamda durum farklı ben sadece eşimin değil bu davanın konusu olan olaylarda arkadaşınında rol aldığını iddia ettim. İddiamı ispatla ilgili olarakta bu belgelere ihtiyacım olduğunu belirttim. Hatta bakın dahada ilginç olanı yaptım. Karşı tarafı yani 3 ncü şahsı ve onun eşini de tanık gösterdim. 2 şer kezde dinlettim. Yetmedi karşı taraftaki erkeğin eşinin e-mail dökümlerine kadar istedim. Zira bu belge ifade ve deliller yaşanan olayları aydınlatacak nitelikte bilgi taşıyorlardı.
Şimdi olaya birde başka açıdan bakalım. Benzer bir davada yasalar, telefon kaydı / sms / mms / e-mail vb. delil ve belgeleri kabul etmezse, evdeki bilgisayarda bulunan görüşme kayıtlarını, günlükleri veya özel notları özel hayata müdahale olacağından dolayı delilolarak kabul etmez ve değerlendirmezse mağdur olan tarafa (erkek yada kadın) kendi adaletini kendin yarat demezmi ? Mağdur olan sadakatsizliğe uğrayan vatandaş hakkını nerede arayacak. Elinde onca belge bilgi vs olduğu halde Kamunun adalat dağıtan eli konumundaki mahkemece "ondan delin olmaz,bu belge kullanılamaz, o kişi tanık olarak dinlenemez" gibi nedenlerle mağdur olanı kapıdan çevirirseniz Adliye bahçelerinde, gece yarıları sokak ortalarında, otoparklarda, çarşı pazarda boşanmaya çalıştığı eşini öldüren insana sayısında patlama yaşarsınız. Şahsen ben böyle bir şey yaşarsam da "cinayeti beraber işlettik azmettiren de Aile mahkemesinin hakimi idi" derim. Unutmayalım mağduru tatmin etmeyen her ceza onun canını yakar...aile mahkemelerinin hakimleri o nedenle delillerin hemen hepsini değerlendirirler. Haklı kanaat oluştuğunda ise birkaçına dayanarak gereği düşünüldü derler. Bana göre gazetelerde çıkan o makale ve yapılan açıklamalar talihsiz açıklamalardır. Halen 1.1.2002 den beri yrülükte olan MedeniYasanın tartışıldığı bir ortamda uygulamada kaos a ve toplum içinde infiale neden olacak açıklamalar zamansız ve yersizdi. saygılarımla