Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Merhabalar, öncelikle belirtmek isterim ki size yazacağım konuyu Avukata danıştım, ancak dava açmak için çok büyük paralar gerekiyor, ayrıca konunun xxx adında bir kurum tarafından incelendiği ve bu kurumun mesleki kayırma yaptığı için, davayı kaybedeceğimizi söylediler. O zaman dava açmamızın bir anlamı kalmıyor.
27 Nisan 2009'da üşüten oğlum, sürekli hekiminin talimatıyla ilk defa bir takım ilaçlar kullandı, 15 gün sonra şiddetli karın ağrısı,takip eden günlerde ateş nedeni ile doktorunun talimatıyla yine aynı ilaçları kullandı. 17 Mayıs 2009'da turuncu idrarla yapılan tahlillerde(+2 billurubin)ve nihayet 19 Mayısta kan tahlilleri sonucunda ALT-AST iki binlere dayanmıştı. 21 Mayıs'ta, özelde başlayan ve resmi kurumda devam eden tahliller ve olası hastalıklar defalarca araştırıldı,hepsi negatif çıktı. "Oğlumda, virüs, bakteri ve herhangi bir karaciğer hastalığı bulunamamıştı". Ben Resmi Kurumdaki Prof. Doktora ve uzmanlığını yapmakta olan hekimlere oğlumun Nisan ayının son günlerinde ve 21 Mayısa kadar kullandığı ilaçları yazılı olarak sundum ve "hepatotoksik etkileri" olduğu yazıyor dedim, ancak doz aşımı olmadığını ve ilaç hepatitinin olmadığını söylediler.
Ve maalesef araştırıp bulamadıkları virüs nedeniyle, oğlum hastaneye yatırılmadı, elektirolit kaybı yok diye serum dahi takılmadı. 28 Mayıs a kadar evimizde bekledik ve aynı gün oğlumun ağzındaki kanamalar nedeniyle (yine hocamızın "muayenehanesine" gittik), ve ilaç tedavisine başlandı ama virüs olasılığı nedeniyle Çocuk Acil de takip edildik. Maalesef 6(altı) gün sora, o güne kadar normal olan Amonyak yükseldi ve oğlum Amonyak Komasına girdi, ve Pediatri servisine yatışımızı yaptılar. Organ Nakli Ünitesinden hocamız gelip oğlumu gördü ve "Fulminant Hepatit" tanısıyla oğlumu nakile hazırladı, 10 Haziran daki nakil ameliyatına kadar, oğlum, 3 defa Plazma Ferez ve son gün Hemodiyalize girdi, evet artık son saatleri idi, eşime nakil için hazır olması söylenmişti ki mucize kadavra çıktı.
Organ Nakli ekibine canımı verebilirim ama ne için? Henüz 5(beş) yaşında bile olmayan oğlum, bulunamayan virüs için, ilaç hepatiti dikkate bile alınmadığı için, bundan sonra ne kadar yaşarsa, ilaca ve hastahaneye bağımlı ve yarım bir insan haline getirildi. Ayrıca ameliyattan birkaç saat sonra, organ naklini teşvik amacıyla, yapılan röpörtajda; kamera çekimleri makaslanıp, söylediklerimin anlamı degiştirildi ve gazetelerde çıkan resmimizin altında, benim söylemediğim cümleler yer aldı.
Benimki ana yüreği dediklerinden, yazımı yayınlamanız önemli degil, önemli olan bilmeniz. Ben Tıp Uzmanı degilim, ama aylardır araştırıyorum ve oğlumun hiç uğruna öldürülüşüne defalarca tanık oluyorum ve çaresizliğimin beni öldüreceğini biliyorum. Yavrumda bende artık kekeme insanlarız, oğlumun psikolojik gelişimi benim için çok önemli idi ama artık öyle değişti ve öfke küpü oldu ki oğlumdan korkuyorum.....
NOT: 17 Mayıs 2009 da, karın ağrısı ve turuncu idrarı takiben gidilen Resmi Kurum da yapılan idrar tahlili sonucunda, "oğlumuzun gayet sağlıklı olduğu söylenerek evimize gönderildik". .. Aynı gün takip eden saatlerde, başlayan ateş nedeniyle, tekrar sürekli doktorumuzu aradık ve Nisan da kullanılan ilaçlara yine başlandı... 19 Mayıs 2009 da, idrar tahlilini gören doktorumuz, detaylı tahlillere başladı, virüs ihtimali üstünde durdu, ancak bağışıklık sistemi zayıf olan oğlumu, ilaçların zehirleyebileceğini hiç düşünmedi ve kullandığı fitilin oğlumun ateşini düşürmediğini kendiside gördü ve şuruba geçti...21 Mayıs 2009 sabahı gittiğimiz ve oğlumun nakil olduğu hastane Çocuk Acil Servisinde, 28 Mayıs ta başlanan ilaç tedavisi öncesinde ve eş zamanlı olarak hiçbir şekilde damar yolu ile su eklenmesi (Hidrasyon) yapılmamıştır ama Hasta Takip Formunda, ayrı bir kalem olarak "hidrasyon" yazmaktadır. Oysa ben günlerce, oğluma neden serum takılmadığını sorup durmuştum.
Bu durumda, acaba kim daha hatalıdır; biz cevabını bulamadık.
Teşekkürler, Saygılarımla.
Cevap: Oğlumun Karaciğer Nakli
Bu konunun Adli Tıp Anabilim dalınca incelenmesinde ve uzman doktorların konu hakkındaki rapor ve görüşlerinin alınmasında büyük yarar var. Nihayetinde bir hukuk sitesinde uzmanlık alanımız olmayan tıp konusunda ahkam kesmemiz son derece bilime aykırıdır.
Saatin geç olması itibariyle şu an için çok fazla yorumda bulunmak istemesem de, avukatınıza danışmanızdan çok büyük dava masrafları çıkacağından dolayı dava açmaktan vazgeçtiğinizi görüyorum.
Oysa bir tıp otoritesinin bu konudaki yorumunu aldıktan sonra biz avukatların pilot dava dediği, daha sonra rakamı ıslah ile arttırabileceğimiz bir şekilde, kısaca düşük bir rakam tespit edilerek ve düşük harç ödeyerek dava açmak mümkün. İleride bilirkişi incelemesinden sonra maddi tazminat kısmı arttırılabilir. (Not: Bu durumda faiz ıslah tarihinden başlar). Tabii önce tıbbi malpraktisin varlığı kanıtlanmak zorundadır.
Saygılar.
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Merhabalar, yanıtınız için çok teşekkür ederim.Biz üniversitenin Adli Tıp birimiyle daha önce görüştük, ancak; bu birimler şahısların baş vurusunu kabul etmiyor, ya dava açmamız ya da savcılığın suç duyurusunda bulunması gerekiyormuş, ancak o zaman inceleme yapılabilirmiş, acaba bu uygulama bulunduğumuz il deki üniversitenin kendi uygulaması mı yoksa tüm üniversitelerde durum bu şekilde mi ele alınıyor? Diğer önemli husus, dava açmaktan vazgeçmedim , maalesef oğlumun devam eden tedavisi bizi çok hırpalıyor, özellikle nakil dolayısıyla kullandığı ilaçların yan etkilerinin neredeyse tümünü yaşıyoruz; 13 mm lik üriter sistem taşlarımız, fıtık ve yüksek tansiyon ciddi boyutta, yakın zamanda yeni ameliyat ya da ameliyatlar gerekebilecek ve sonrasında ne olacak bilemiyorum. Ruhsal yapısı çoktan çöktü, nakilden bu yana 16 kilo aldı ve dahası ama yaşıyoruz işte. Açıkçası hayatımız kabus oldu ve içinde bulunduğumuz günlerde hukuki bir mücadeleye girmek bizim için çok zor . Yardımlarınız için minnettarım, teşekkür ederim. Saygılarımla.
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Kısa bir süre sonra konu'nun uzmanı bir dr.'dan bilgileri aktarmaya çalışılsa bile bu durum; " çok afaki" kalır..
Bu konu ile ilgili konsültasyon yapan; tanı, teşhis ve tedavi yapan uzman dr.'lara güven duymanız tabi ki.. Tabi bu nacizane önerim..
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Merhabalar, hala sevdiğim ve saygı duyduğum hekim sayısı oldukça fazla, hatta oğlum bile çektiği tüm acılara rağmen hala doktor olmak istiyor…
Çok özür diliyerek sormak zorundayım “afaki” olan nedir? Ben anlayamadım. Bir şehrin en büyük iki resmi hastanesinden birinin, Çocuk Acil servisinde görevli doktorun; idrar tahlilindeki +2 bilirubini, yorumlayamaması veya yorumlayıp umursamaması mı?
Diğer taraftan hastasını çok iyi tanıyan sürekli doktorumuzun, oğluma kullandırdığı ilaçların takibini yapmaması mı?
Veya 21 Mayıs tan itibaren oğlumun tedavi ve gözetimini yapan, diğer büyük resmi hastane, Çocuk Acil servisi doktorlarının, böyle bir durumda, hastaya damar yolu ile su eklenmesi gerektiğini, teorik olarak bilmesi ve bunu evraka yazması ama uygulamaması mı? Hatta maalesef Pediatri servisimiz dolu diyerek oğlumu hastaneye yatırmamaları mı?
Dahası, 21 Mayıs tan itibaren oğlumun tedavisini üstlenen Prof. Dr un, oğlumla ilgili tüm detaylar kendisine sunulmasına, beslenme problemleri konusunda bilgi verilmesine, virüs veya herhangi bir hastalık bulunmamasına; Nisan ve Mayıs ta kullanılan ilaçlar yazılı olarak sunulmasına rağmen, dikkate almaması, oğlumun durumunun iyiye gittiğini söyleyerek hastaneye yatmasına gerek olmadığını defalarca yinelemesi, AST ve ALT nin düşmesi gereken düzeyi beklemeden yoğun bir ilaç tedavisi uygulaması mı?
Ya da oğlumun, neden Fulminant Hepatit oluşu mudur? Emin olunuz bunun cevabı bize çoktan verildi. Konuyla ilgisi olmayan ama uzman ağızlardan: “İlaçları siz mi kullandınız, yüksek doz mu uyguladınız?” diye soruldu. Fakat konu resmiyete gelince durum ne olur bilemiyorum.
Teşekkür ederim.
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Öncelikle geçmiş olsun. Afaki ise; belli olmayan muallakta olan konular anlamına geliyor. Bu nedenle ben yorum yapamam ama site'de dr olan arkadaşlar en azından fikir verebilirler size..
Benim de başıma benzer sorunlar geldi ebeveynlerimle ilgili..Allah oğlunuzu size bağışlasın.
Beyin kanaması geçiren annemi eniştem dr olmasına rağmen hiç bir hastanenin yer yok gerekçesiyle almaması sonunda nakledilen hastanenin ilk 3 saat içinde gelmelidiydiniz demesi..
Sağlık sorunları bu ülkenin kanayan yarası..
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Sayın Hukuk Sever, Ben "Afaki "nin kelime anlamını biliyorum, sadece bizim problemimizde hangi konunun afkiyetinden bahsettiniz onu anlamadım. Ama yinede teşekkür ederim. Ancak ne tesadüftür ki annelerimizin ölüm nedeni de aynı. Benim annem de "tam 15 yıl baktığım, güzel kadın", yıllarca yüksek tansiyonla yaşadı ve bir gün ben yanında yoktum, beyin kanamasıyla götürüldüğü hastanede, başıboş bırakılıyor....hatta nöbetçi doktor koridorda çay içmeye devam ediyor, maalesef birkaç saat sonra çekilen MR sonucunda beyin kanaması teşhisiyle yoğun bakıma alıyorlar ama nafile, ancak 15 saat yaşatabildiler. Teşekkür ederim.
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Alıntı:
Çalışkan,Ataman rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Hukuk Sever, Ben "Afaki "nin kelime anlamını biliyorum, sadece bizim problemimizde hangi konunun afkiyetinden bahsettiniz onu anlamadım. Ama yinede teşekkür ederim. Ancak ne tesadüftür ki annelerimizin ölüm nedeni de aynı. Benim annem de "tam 15 yıl baktığım, güzel kadın", yıllarca yüksek tansiyonla yaşadı ve bir gün ben yanında yoktum, beyin kanamasıyla götürüldüğü hastanede, başıboş bırakılıyor....hatta nöbetçi doktor koridorda çay içmeye devam ediyor, maalesef birkaç saat sonra çekilen MR sonucunda beyin kanaması teşhisiyle yoğun bakıma alıyorlar ama nafile, ancak 15 saat yaşatabildiler. Teşekkür ederim.
Son sefahatleri sizeaktarmak istemedim..
Anne ve babam; yaşlarını yaşamışlar!
Bir de aktarmak zor ama; tüm imkanlarına rağmen!
Her neyse!
Allah çocuğunuza güzel bir ömür vaad etsin diliyorum..
Saygılarımla...
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Alıntı:
Çalışkan,Ataman rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Hukuk Sever, Ben "Afaki "nin kelime anlamını biliyorum, sadece bizim problemimizde hangi konunun afkiyetinden bahsettiniz onu anlamadım. Ama yinede teşekkür ederim. Ancak ne tesadüftür ki annelerimizin ölüm nedeni de aynı. Benim annem de "tam 15 yıl baktığım, güzel kadın", yıllarca yüksek tansiyonla yaşadı ve bir gün ben yanında yoktum, beyin kanamasıyla götürüldüğü hastanede, başıboş bırakılıyor....hatta nöbetçi doktor koridorda çay içmeye devam ediyor, maalesef birkaç saat sonra çekilen MR sonucunda beyin kanaması teşhisiyle yoğun bakıma alıyorlar ama nafile, ancak 15 saat yaşatabildiler. Teşekkür ederim.
Biliyorsunuzdur mutlaka; senelerce avukatların bağlı olduğu özel hastanelere bağlı olarak sağlık hizmetlerine bağlı oldum; oğlumu da kayıt ettirerek..
Dr olan eniştem bile geçirmekte olduğu yoğun bakım ünitesinde menenjit geçirdi...Gerisini artık siz düşünün..:(
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Bilirim herkesin yavrusu, kendine çook kıymetlidir… işte benim yavrumda bana çok kıymetliydi, yine kıymetli ama artık hiçbir şey aynı degil. Ben yinede başkalarının yavrusu benim gülümün çektiği acıları çeksin istemiyorum.Hani derler ya “ölsem kanım akmaz” diye, işte durumumum tam açıklaması bu. Oğlum ne kadar, nasıl yaşayacak? Ya bize bir şey olursa, o dünyanın parası ilaçları ona kim alacak. Ve ne yazık ki ben ,asla oğlumun gerçek kişiliğini öğrenemeyeceğim; çünkü onun beyni yaşadıklarına göre şekillenecek…..Takdiri İlahi, Dediler, araştırdım; ama Allah sonuçla ilgileniyormuş, insan iradesiyle yapılanlardan, birebir insan sorumluymuş. Sonuç: Allah, oğlumun yaşamasından yanaydı ama bizler nerede hata yaptık… Teşekkür ederim.
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Geçmiş olsun. Gerçekten sağlık sistemi kanayan yara. Başta hekimlerin en basit üşütmeye bile, yan etkilerinin çok ender olduğunu düşünerek, çok güçlü ilaçlar vermeyi sürdürmeleri ender! bir komplikasyonun başına geldiği hastanın hayatına malolabiliyor.
Olguyla ilgili sorularım ve görüşlerim: İlaçları kullanırken idrarın turuncu olduğunu dr.a söylediniz mi? Yoksa 17 mayısta mı bu farkedildi? Bundan sonra o ilaçların kullanılmasına devam edildi mi? Edildiyse burada kusurdan söz edilebilir. Nakilde çıkarılan karaciğerin patoloji raporunda ne yazıyor? Gerekirse alınan kesitlerin tekrar bilirkişiye incelettirilip hasarın ilaca bağlı olup almadığının sorulması gerekir. Alkol ve virus söz konusu değilse muhtemelen ilaca bağlıdır. Hastane acilinde yaşadıklarınızı hergün binlerce kişi yaşıyor, bir kanayan yara da bu, ama bir sonuç alabileceğinizi sanmam, kılıf uydurmak kolay.
Çocuğunuza nakil yapılmış olması büyük şans, yoksa kesinlikle ölmüş olurdu. Allah sabırlar versin...
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Merhabalar,öncelikle yanıtınız için çok teşekkür ediyorum. Sorularınızı kısaca cevaplamaya çalışacağım; İlaçları ilk defa 27 Nisan 2009 da kullandık ama turuncu idrarı ilk fark edişim 17 Mayıs tarihidir ve ilk idrar tahlilini yaptırma nedenimizde bu turuncu idrar olmuştu. 17, 18,19 Mayıs tarihlerinde sürekli doktorumuzun talimatıyla aynı ilaçlar tekrar kullanıldı; 19 Mayıs günü doktorumuza fitilin ateşi düşürmediğini söyledim ve bunu kendisi de fark ederek içeriği farklı olan şuruba devam edildi, ALT ve AST , 19, 20 ve 21 Mayıs günlerinde yüzde elliye yakın bir düşüş gösterdi. 21 Mayıs sabahı kanlı kaka nedeniyle Fakülte acilindeydik ve konunun uzmanı Prof. Dr. Sayın ………..’a yönlendirildik, ilaçlar 28 Mayıs tarihine kadar durduruldu. Bize söylenen oğlumuzun iyileştiği ve beklememiz gerektiğiydi, 28 Mayıs ta, iyileşme sürecini hızlandırmak amacıyla tedaviye başlandı” en azından biz böyle bilgilendirildik.” Ancak taze donmuş plazmanın ateş yapacağını ve ibufen şurubun, önceki günlerde kanamaya neden olduğu için Calpol süspansiyon verildi. Garip olan ve daha önce yazmayı unuttuğum bir şey var; ilk TDP den sonra , bize olursa dikkatli olun dedikleri aşırı uyku, garip davranışlar konusunda 30 Mayıs ta , bizimle sürekli ilgilenen aynı acil hekimlerini bilgilendirmeme rağmen bu konuda bir yardım almadım ve her şeyi normal zannettim ve zaten Prof. dr. Her şeyin iyi olduğunu ve oğlumun hastaneye yatmasına neden bulunmadığını söyledi, acil hekimlerinin kendisini sürekli bilgilendirdiğini, korkulacak bir şey olmadığını yineledi ama oğlum 3 Haziran 2009 da Amonyak komasına girdi ve ne yazık ki bu durum bile, acil hekimlerimiz tarafından, ben çıldırıp hocayı arayınca, ciddiye alınabildi. Bu konulardaki üzüntüm, ben ilaçlara dikkat çekmiş olmama rağmen, ve geçmişte daha ciddi bir ilaç zehirlenmesinden sadece serumla kurtulmuş bir insan olarak ve söylememe rağmen, oğluma bol sıvı tüketsin diyen hekimler, bir serumu takamadı…Ya da oğlumun durumu ciddi idiyse ve yatakları dolu ise , bize söyleyip neden başka hastaneye yönlendirilmedik? Ya da virüstür denilen bu durumda, doğduğu günden beri ve hastalıklarında her türlü pisliğini temizleyen, yarım bıraktığı her yiyeceği mutlaka yiyen, bana neden virüs bulaşmadı.Ben oğlumun nakil ameliyatına girdiği son dakikaya kadar her yerini öpmeye devam ettim, her pisliğini çıplak elle temizledim, o günlerde 45 kiloydum ama virüs beni beğenmedi. 19 Mayıs 2009 tarihinden itibaren hemen her güne ait tahlil ve ultrasonoğrafiler mevcut olup ALT ve AST deki anormallikler dışında en küçük bir sorun yoktur. Ve 28 Mayıs tarihine kadar ülkemizde yapılabilen tüm tahlil ve araştırmalar yapılmış ve olası hastalıklar araştırılmıştır; ancak virüs ya da benzeri bir şey bulunamamıştır…
Patoloji Raporu: Makroskopi: 0,6*0,7*0,1 cmb kahve renkte yumuşak kıvamda FA materyali 1 pt 10/06/2009 DR AU-DK
Mikroskopi: Karaciğere ait frozen artığı materyal HE,PAS,d-PAS, Masson Trikrom, Retikulum boyalarıyla incelendi. Karaciğerin normal yapısı tamaman bozulmuştu.Yaygın nekroz alanları, safra kanal proliferasyonu izlenmiştir.
TANI: Fulminant Hepatit, frozen artığı materyal
Patoloji Raporu: Makroskopi: 17*12*7 cmb total hepatektomi materyali dıştan makroskopik olarak kahve mor renkte yumuşak kıvamda idi. Kesit yüzü incelendiğinde homojen sarı yeşil renkteydi. Patolojik lezyon izlenmedi.
1-Hilus cerrahi sınır 3pt
2-Santral karaciğer alanları 3p
3-Periferik karaciğer alanı 3p
4-Safra kesesine ait alanlar3p 11/06/2009 DR AU-DK
Mikroskopi: Karaciğer rezeksiyon materyalinden alınan parçaların incelenmesinde karaciğerin normal yapısı tamamen bozulmuş olup geniş alanlarda hepatositlerin ortadan kalktığı, bazılarında safra gölcükleri izlenen safra kanal proliferasyonu, bağ dokusu artışı görülmüştür.
TANI:
1-Fulminant Hepatit
2-Kolesistit
Patoloji raporumuz yukarıdaki gibidir.
Evet, oğlum babasından nakil olmaya birkaç saat kala mucize bir kadavra ile beklide ömrünün son saatlerinde tekrar hayata döndü. Ne mutlu ki oğlumun ölüme gittiği hastanede, böyle olağanüstü hekimler de var; ve eğer organ nakli ekibinin, özellikle oğlumu ilk görüşte Fulminant hepatit tanısında ısrarcı davranan Sayın Hocamızın olağanüstü çabaları olmasaydı, oğlum maalesef şimdi olmayacaktı…Ben 7 gün boyunca oğlumun ölüme gidişini seyrettim ve son iki gün Allahımdan mucize istedim, yavrumun acısının dinmesini istedim . Ve biz hemodiyalizdeyken kadavra müjdesi geldi, dünyalar benim oldu…
Ancak zaman zaman aklıma takılıyor, acaba organ nakli ünitesinin olması, diğer birimlerin daha umursamaz davranmasına mı yol açıyor? Ama kalbim yinede böyle bir şeyin olmayacağından yana. Yazım yanlışlarımdan dolayı özür dilerim ancak düzeltmeye zamanım yok.
Yanıtınız, soru ve görüşleriniz için çok teşekkür ederim. Sevgi ve saygılarımla.
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Belki de asıl acınası halimiz, sağlık sistemimizdeki yara; evet gerçekten en yıkıcı olan da bu! Bu dünyanın bir yerlerinde sokak hayvanlarına taş attığı için mahkemeye çıkarılıp, hapis cezası alan insanlar var “ne mutlu ki cezalarını alıyorlar” ve maalesef benim ülkemde, insan için var olan sağlık sistemi kan ağlıyor. Zaman zaman kendi insanlığımdan utanıyorum. Saygılarımla.
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Merhaba, sarılığın tesbitinden sonra ilaca devam edilmesi önemli bir hata. Ancak patoloji raporuna göre hepatite neyin neden olduğu anlaşılamıyor. Bilirkişi de net bir cevap veremeyecektir. Bu durumda hakim nasıl karar verir bilemiyorum, hukukçu arkadaşlar belki yardımcı olur. Size virüs bulaşmayabir, %5 kişide bağışıklık vardır. iLab sonuçları içinde Hbs,Hbc,AntiHb gibi değerlere mutlaka bakılmıştır. Viral hepatit olup olmadığı buradan anlaşılabilir. Viral değilse ilaca bağlı olma şansı yüksek ama yazdığım gibi bilirkişi kesin konuşmayabilir. Tekrar geçmiş olsun...
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Merhabalar, 19 Mayıs-28 Mayıs tarihleri aralığında HBs Ag, Anti HBs, Anti HCV, Anti Hav-Ig M--- Hav AB total, HAV IGM, HBS AG, HBS AB, HBC IGM, HBE AB, HEV IGG,HEV IGM,HCV AB,HIV 1+2 AB (CORE+ENV), ANTİ LKM, DILUSYON vb. benzer diğer tahliller defalarca tekrarlandı. Bizimle ilgilenen tüm doktorların söylediği ve bizim elimizdeki tahlil sonuçlarına göre; tüm Hepatit Markerleri "Negatif ". Viral hepatit göstergesi olabilecek en küçük bir bulguya rastlayamadılar.
Evet maalesef patoloji raporumuzda kesin sonuç yazmıyor ve tahlil için görüştüğümüz özel laboratuarlar farklı bir sonuca imza atamayacaklarını; bunu en iyi açık biyopsiyi yapanların bilebileceğini ama biyokimyasal verilere göre de yeterince anlaşılır olduğunu ve ilaç hepatitinin ağır bastığını söylediler. Aslında söylediklerini rapor olarak verseler o zaman mahkemede her şey degişirdi ama buna cesaret edemiyorlar.
Hakim ne der? Ya da sonuç ne olur? bilmiyorum, ancak yaşadıklarımı ve olayların gelişme biçimini satır satır hafızamda tutuyorum ve yazıyorum ki başka canlara yazık olmasın...Duyarlılığınıza, iyi niyetinize ve dürüstlüğünüze müteşekkirim.
Saygılarımla.
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Bir patolog arkadaşıma da danıştım, o da yetmezliğe ilacın neden olduğunun ispatlanmasının mümkün olmadığını doğruladı. Bu nedenle hukuki bir sonuç alacağınızı sanmıyorum. Bu tür kederlerin tekrarlanmaması için doktorların gereksiz yere ağır ilaçlar kullanmasının engellenmesi amacıyla sağlık bakanlığı tarafından bir kontrol mekanizmasının kurulması gerekiyor. Bu konuda ne yapılabilir, medyaya mı taşımalı bilemiyorum...
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Merhaba, Fulminant Hepatitin nedeninin 28 Mayıs 2009 da başlatılan ilaç tedavisi olduğu, bize birçok uzman tarafından söylendi; çocugum doğduğundan itibaren bakımını ve tüm gelişimini detaylı bir şekilde takip etmemiz nedeniyle, yaptığımız araştırma ve görüşmeler sonucunda, evet resmi olarak dile getirilmese de oğlum en basit açıklamayla ilaç zehirlenmesinden neredeyse ölüyordu…Aslında pek yaşıyor sayılmaz, çünkü dört yaşına kadar ki oğlum gitti ve yerine öfkesi dindirilemeyen, iki yaşındayken yaptıklarını bile yapamayan, çektiği acıların aynısını herkesin çekmesini istediğini söyleyen garip bir insan oldu…
Sizin de söylediğiniz gibi bu konuya Sağlık Bakanlığı tarafından bir çözüm üretilmeli. Medya konusuna gelince; oğlumun naklinden kısa süre sonra , çok önemli medya kuruluşlarına ulaşmaya çalıştık ; ancak konunun kişisel olduğu gerekçesiyle, ilgilenilmedi, zaten oğlumun nakil haberlerinde söylemediğim cümleler yer almıştı; “ben oğlumda virüs tespit edildiğini söylemedim.Bana sorulan soru, oğlumda bir şey bulunabildiği miydi ve bende hiçbir şey bulunamadığını söylemiştim…” Bu konuyu medyaya ancak sizler gibi konunun uzmanları taşıyabilir, bizleri ciddiye almadılar alacaklarını sanmıyorum ama durumun kişisel olmadığını umarım herkes anlamıştır.
Bazı insanlar, acillerde takılan serumu gereksiz buluyor olsa da, oğlumun durumu gibi vakalarda mutlaka uygulanması gerektiğine dikkat etmeliler; özellikle acil hekimleri” bol sıvı tüketin demek yerine, bol sıvı takviyesini damardan yapmalı.” Ve maalesef hiç kimseye yüzde yüz güvenilmemeli; çünkü ben ömrümde ilk defa hiçbir kıyaslama yapmadan, “bir şeylerin ters gittiğini fark etmeme ve uyarılarda bulunmama rağmen” güvendim, hem de yüzde yüz .Aslına bakarsanız aklı başında herkes konunun uzmanı bir profesöre güvenir, hele ki yılların tecrübesine rağmen güler yüzünden ve mütevazılığından bir şey kaybetmemişse ama gerçeklerin her zaman görünen olmadığını bize çok çabuk ve en acı haliyle hatırlattılar.
Bizim için hukuki sürecin işlediğinin farkındayım; böyle bir dava bize ne kazandırır ya da bir şey kazandırır mı? Bilmiyorum, açıkçası ben oğlumun zehirlenmeden önceki halini istiyorum, bana bunu kazandırabilecek hiçbir şey yok ama başka çocuklar aynı kaderi paylaşmasın diye elimden geleni yapıyorum ve yapacağım, işte benim en büyük kazancım…sizin dediğiniz gibi kılıf uydurmak kolay, bize söylendiği gibi “bir çocuk için profesörü harcamazlar” Ama çocuk olunmadan nasıl büyük olunuyor, ben anlamadım.
Allaha şükürler olsun ki oğlumun yaşamasına sebep kıldığı o güzel insanları yaratmış ve ne mutlu ki onlar” organ nakli ekibi” görevlerini en küçük bir ihmalden ve dikkatsizlikten uzak yapıyorlar, hatta zaman zaman imkansızı başarıyorlar…
Teşekkür eder esenlikler dilerim. Saygılarımla.
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Merhabalar, uzun süre aradan sonra bize yöneltilen sorulara, acaba mı diyenlere, oğlumun kısaca ilaçlı özgeçmişi; Sürekli doktorumuz var ve oğlum yedi aylık, altıncı hastalık 'uzmanlar ve ilgililer bilirler' ve ilk parasetamol ile ilk antibiyotik. Yedi aya kadar gelişim çizelgesine göre ilk yüzde beşin içinde olan oğlum dokuzuncu aya geldiğimizde yüzde ellilere kadar geriledi ve biz doktorumuzdan vazgeçtik. Ve dokuz ayı doldurmaya yakın ilk dişimiz çıkmaya başladı, hafiften ateşlenmeler de beraberinde geldi; ılık duşlar, buzlu suya batırılmış pamuklarla idare ederken evimizin karşısındaki sağlık ocagına gittik, bize etken maddesi parasetamol olan malum şurubu reçete ederek ateş otuz sekizi geçerse bir ölçek vermemiz söylendi, biz öyle mi yaptık, hayır! Evet arasıra kullandığım oldu ama aşırı dozu şöyle dursun, zararsız dedikleri doza bile ulaşmadık ve fakat oğlum yaşına geldiğinde gelişim çizelgesinin en sonuna yerleşmişti, o tombiş çocuktan eser yoktu; daima iştahsızdı ama sürekli huzursuz ve hiç uyumayan bir çocuk olmuştu. Oğlumuzu çocuk gastroentroloji uzmanına götürdük; ancak doktor hanım benim söylediklerimi dinlemek yerine kabızdır diyerek bir şurup bir süspansiyon reçete etti ama oğlum hiç bir zaman demeyeyim ölüme giderken ki yedi gün içinde bir misket kadar dışkılamasının dışında hiç bir günü aşan dışkılama sorunu yaşamadı ama eşim dahil gittiğim tüm doktorlar ilaçlardan korkmamın gerekmediğini, o ünlü sözü" bir şey olmaz" tekrarlayıp durdu. Ama ben yinede ilk iş olarak sipraktin şurubu çöpe atmayla başladım ancak eşiminde ısrarıyla kabız olmayan çocuğa duphalac şurup içirdim. Oğlum on üç aylık, calpol süspansiyon kullanmak zorunda kaldığım bir gün şiddetli istifra ve asit kokulu fışkırma şeklinde dışkılaması oldu, hastaneye koştuk bir şeyi yok deyip gönderdiler. Ertesi gün arkadaşlarımızın çocuklarına bakan doktoru bulduk, ve bu özel hastanede üç gün sürekli hidrasyon "benim gibi konunun cahili olanların serum dedikleri şey" uygulandı ve oluşum yine gülüyordu. Bu olaydan sonra doktor kontrolüne gittik ama 2007 Eylül ayına kadar ilaçsız yaşadık. Maalesef bir doktor arkadaşımızın tavsiyesi üzerine yolumuz bir doktor teyzeye düştü; doktor hanım, kendi oğlunu yirmi yaşına kadar düzenli deposilin "yanılmıyorsam eski adı penadur du" kulanarak sağlıklı bir şekilde büyüttüğünü bizimde oğlumuza böyle yapmamızı söyleyerek iğneyi reçete etti. Bu iğneyi ilk yaptırdığımızda oğlumun gözleri ve dudakları şişti ama yine bir şey olmaz dendi; ikinci ay tüm yüzü şişti ve bu son oldu, o doktora da bir daha gitmedim. Aralık 2007 soğuk algınlığı ateş otuz sekiz- otuz dokuz sürekli duş yapıyoruz, nihayet bıktık ve acile gittik, antibiyotik ve ateş düşürücü şurup; ancak üçüncü günün sonunda biz duşa ve soğuk komprese devam ediyorduk, çünkü ateş kırklara çıkmaya başlamıştı ve yine acildeyiz yeni antibiyotikle sabaha karşı evdeyiz ve altıncı günün sonu ateş kırk ikiye kadar yükseliyor, biz yine acildeyiz, ilaçları ve durumu izah ettik, zaten ateşi görünce bizi uzmana yönlendirdiler, 29 ve 30 Aralık 2007 yi bol serumlu bir şekilde hastanede geçirdik ve 31 inde evimize döndük. Buradaki uzman doktor oğlumun ilaç kullandığı altı günün sonunda yaşanan o çok hafif titremelerin havaleye benzediğini söyleyerek diazepam reçete etti ama o 5 ml lık diazepamı kullanmak kısmet olmadı. Biz eylül 2008 e kadar ilaçsız ve ateşsiz yaşadık hem de hiç titreme ya da kasılmamız olmadan. Tarih Eylül 2008 yine cereyanda kaldık, evde ibufen şurup vardı bir ölçek verdim ama bir saat sonra ateş 38 den kırka çıktı, koştuk acile, tahlil yapıldı ve bir ölçek"5 ml" calpol plus verildi. Tahlil sonucu iyiydi ve eve gönderildik; ancak eve geleli maksimum on dakika olmuştur ki oğlumda şiddetli kasılmalar olmaya başladı ve evime beş dakika mesafedeki hastaneye koştuk sabaha kadar iki litre serum yedik ve sabah oğlumu ilk gittiğimiz hastaneye götürdük; bizi nörolojiye sevk ettiler ve uzman doktor diazepam desitin reçete etti. Birkaç gün içinde şehrin en eski doktorlarından biri artık oğlumun doktoruydu; doktor beye oğlumla ilgili o ana kadar ki tüm bilgileri yazılı olarak ve kullandığı ilaçların prospektüslerini topluca sundum. Bundan sonrası önceki bilgilerde mevcut olduğu için fazladan zaman çalmamın anlamı yok ve zaten buraya tüm detayları yazacak sabrım da kalmadı. Ama her defasında yazmayı unuttuğum ve henüz hatırladığım fakat oğlumun zehirlendiği son olayların içinde, sürekli doktorun ve bağlantı kurduğu profesör doktorun çok önemsiz, birşey olmaz dediği 2009 Mayıs ayının ikinci haftasında yine sürekli doktorumuzun ısrarıyla yapılan diş dolgusunda kullanılan iğneler var. Ancak burada en çok dikkat edilmesi gereken nokta;" oğlumun sadece ilaç kullandığı dönemlerde ateşinin daha da yükselerek kasılmaların yaşanması ve bunların sadece hidrasyonla yok olmasıdır. " Ayrıca daha önceki şiddetli kasılmada tahliller normal iken parasetomollü ilaç tedavisini takiben yapılan diş dolgusunda kullanılan iğnelerden sonraki hafta yapılan tahlillerde +2 bilurubin ve ikibinlere ulaşan karaciğer enzim değerleri gözlenmektedir. Eşimin annesinin Takayaşu hastalığı dışında anne ve baba tarafında ve oğlumda hiç bir genetik hastalık yoktur. Teşekkür ederim, saygılarımla.
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis
Alıntı:
Çalışkan,Ataman rumuzlu üyeden alıntı
Merhabalar, uzun süre aradan sonra bize yöneltilen sorulara, acaba mı diyenlere, oğlumun kısaca ilaçlı özgeçmişi; Sürekli doktorumuz var ve oğlum yedi aylık, altıncı hastalık 'uzmanlar ve ilgililer bilirler' ve ilk parasetamol ile ilk antibiyotik. Yedi aya kadar gelişim çizelgesine göre ilk yüzde beşin içinde olan oğlum dokuzuncu aya geldiğimizde yüzde ellilere kadar geriledi ve biz doktorumuzdan vazgeçtik. Ve dokuz ayı doldurmaya yakın ilk dişimiz çıkmaya başladı, hafiften ateşlenmeler de beraberinde geldi; ılık duşlar, buzlu suya batırılmış pamuklarla idare ederken evimizin karşısındaki sağlık ocagına gittik, bize etken maddesi parasetamol olan malum şurubu reçete ederek ateş otuz sekizi geçerse bir ölçek vermemiz söylendi, biz öyle mi yaptık, hayır! Evet arasıra kullandığım oldu ama aşırı dozu şöyle dursun, zararsız dedikleri doza bile ulaşmadık ve fakat oğlum yaşına geldiğinde gelişim çizelgesinin en sonuna yerleşmişti, o tombiş çocuktan eser yoktu; daima iştahsızdı ama sürekli huzursuz ve hiç uyumayan bir çocuk olmuştu. Oğlumuzu çocuk gastroentroloji uzmanına götürdük; ancak doktor hanım benim söylediklerimi dinlemek yerine kabızdır diyerek bir şurup bir süspansiyon reçete etti ama oğlum hiç bir zaman demeyeyim ölüme giderken ki yedi gün içinde bir misket kadar dışkılamasının dışında hiç bir günü aşan dışkılama sorunu yaşamadı ama eşim dahil gittiğim tüm doktorlar ilaçlardan korkmamın gerekmediğini, o ünlü sözü" bir şey olmaz" tekrarlayıp durdu. Ama ben yinede ilk iş olarak sipraktin şurubu çöpe atmayla başladım ancak eşiminde ısrarıyla kabız olmayan çocuğa duphalac şurup içirdim. Oğlum on üç aylık, calpol süspansiyon kullanmak zorunda kaldığım bir gün şiddetli istifra ve asit kokulu fışkırma şeklinde dışkılaması oldu, hastaneye koştuk bir şeyi yok deyip gönderdiler. Ertesi gün arkadaşlarımızın çocuklarına bakan doktoru bulduk, ve bu özel hastanede üç gün sürekli hidrasyon "benim gibi konunun cahili olanların serum dedikleri şey" uygulandı ve oluşum yine gülüyordu. Bu olaydan sonra doktor kontrolüne gittik ama 2007 Eylül ayına kadar ilaçsız yaşadık. Maalesef bir doktor arkadaşımızın tavsiyesi üzerine yolumuz bir doktor teyzeye düştü; doktor hanım, kendi oğlunu yirmi yaşına kadar düzenli deposilin "yanılmıyorsam eski adı penadur du" kulanarak sağlıklı bir şekilde büyüttüğünü bizimde oğlumuza böyle yapmamızı söyleyerek iğneyi reçete etti. Bu iğneyi ilk yaptırdığımızda oğlumun gözleri ve dudakları şişti ama yine bir şey olmaz dendi; ikinci ay tüm yüzü şişti ve bu son oldu, o doktora da bir daha gitmedim. Aralık 2007 soğuk algınlığı ateş otuz sekiz- otuz dokuz sürekli duş yapıyoruz, nihayet bıktık ve acile gittik, antibiyotik ve ateş düşürücü şurup; ancak üçüncü günün sonunda biz duşa ve soğuk komprese devam ediyorduk, çünkü ateş kırklara çıkmaya başlamıştı ve yine acildeyiz yeni antibiyotikle sabaha karşı evdeyiz ve altıncı günün sonu ateş kırk ikiye kadar yükseliyor, biz yine acildeyiz, ilaçları ve durumu izah ettik, zaten ateşi görünce bizi uzmana yönlendirdiler, 29 ve 30 Aralık 2007 yi bol serumlu bir şekilde hastanede geçirdik ve 31 inde evimize döndük. Buradaki uzman doktor oğlumun ilaç kullandığı altı günün sonunda yaşanan o çok hafif titremelerin havaleye benzediğini söyleyerek diazepam reçete etti ama o 5 ml lık diazepamı kullanmak kısmet olmadı. Biz eylül 2008 e kadar ilaçsız ve ateşsiz yaşadık hem de hiç titreme ya da kasılmamız olmadan. Tarih Eylül 2008 yine cereyanda kaldık, evde ibufen şurup vardı bir ölçek verdim ama bir saat sonra ateş 38 den kırka çıktı, koştuk acile, tahlil yapıldı ve bir ölçek"5 ml" calpol plus verildi. Tahlil sonucu iyiydi ve eve gönderildik; ancak eve geleli maksimum on dakika olmuştur ki oğlumda şiddetli kasılmalar olmaya başladı ve evime beş dakika mesafedeki hastaneye koştuk sabaha kadar iki litre serum yedik ve sabah oğlumu ilk gittiğimiz hastaneye götürdük; bizi nörolojiye sevk ettiler ve uzman doktor diazepam desitin reçete etti. Birkaç gün içinde şehrin en eski doktorlarından biri artık oğlumun doktoruydu; doktor beye oğlumla ilgili o ana kadar ki tüm bilgileri yazılı olarak ve kullandığı ilaçların prospektüslerini topluca sundum. Bundan sonrası önceki bilgilerde mevcut olduğu için fazladan zaman çalmamın anlamı yok ve zaten buraya tüm detayları yazacak sabrım da kalmadı. Ama her defasında yazmayı unuttuğum ve henüz hatırladığım fakat oğlumun zehirlendiği son olayların içinde, sürekli doktorun ve bağlantı kurduğu profesör doktorun çok önemsiz, birşey olmaz dediği 2009 Mayıs ayının ikinci haftasında yine sürekli doktorumuzun ısrarıyla yapılan diş dolgusunda kullanılan iğneler var. Ancak burada en çok dikkat edilmesi gereken nokta;" oğlumun sadece ilaç kullandığı dönemlerde ateşinin daha da yükselerek kasılmaların yaşanması ve bunların sadece hidrasyonla yok olmasıdır. " Ayrıca daha önceki şiddetli kasılmada tahliller normal iken parasetomollü ilaç tedavisini takiben yapılan diş dolgusunda kullanılan iğnelerden sonraki hafta yapılan tahlillerde +2 bilurubin ve ikibinlere ulaşan karaciğer enzim değerleri gözlenmektedir. Eşimin annesinin Takayaşu hastalığı dışında anne ve baba tarafında ve oğlumda hiç bir genetik hastalık yoktur. Teşekkür ederim, saygılarımla.
Merhaba merhaba güzel insanlar. İnadına yaşadım ama tarifsiz yaşlandım, buradayım. Oğlumu zehirleyenleri affetmedim ölene kadar da böyle olacak. Nakilden bu yana bize destek olan tüm insanlara teşekkür ederim. Sevgiyle kalınız.
Cevap: Karaciğer Nakli ve tıbbi malpraktis