Olta atmıştım, düşmüşsünüz.:o
Bir de Utah'taki (ne tesadüf) Mormonlar'ı inceleyin isterseniz.
Eee, diğerlerine menfi veya müsbet bir yorumunuz olmayacak mı?
Selamlar,
Printable View
Olta atmıştım, düşmüşsünüz.:o
Bir de Utah'taki (ne tesadüf) Mormonlar'ı inceleyin isterseniz.
Eee, diğerlerine menfi veya müsbet bir yorumunuz olmayacak mı?
Selamlar,
Sayın sdt23, Uğur Mumcu suikasti ile ilintili olarak sorduğum sorunun yanıtını yine tam olarak alamadım. Ancak, üstü kapalı bir şekilde yaptığınız yorumlardan anladığım şu ki; Ergenekon Soruşturması kapsamında ileri sürülen iddialarda da yer aldığı üzere siz de, tüm bu yasadışı, yer altı ya da yer üstü suç örgütlenmelerinin, mafya tipi yapılanmaların ve bu yapılar eliyle yerine getirilmiş tüm eylemlerin Ergenekon çatısı altında toplandığını/toplanabileceğini düşünüyorsunuz. Yanılıyor muyum?
Yani, örgütler arası paslaşmalar ya da transferlerden kastınız tüm bu örgütlerin birbirleri ile bağlantılı olduğu, dolayısıyla tüm suikastlerin dönüp dolaşıp aynı çatı altında birleştiği midir?
Eğer öyleyse, aynı yapılanmaların birbirleri ile savaş halinde olabileceğini dile getiren de sizsiniz.
Bu noktada, hatırlarsanız Danıştay davası sanıklarından biri de Osman Yıldırım'dır. Aynı Osman Yıldırım, Ergenekon soruşturmasında öne çıkan en önemli tanıklardan biridir.
Ve yine aynı Osman Yıldırım, Ergenekon Soruşturması yürütülmekte iken, bir itiraf mektubu yazarak Ergenekon örgütünün gerçekleştirdiği ve de gerçekleştirmeyi planladığı tüm yasadışı faaliyetlerini açıklamıştı. (Çok komiktir ki o mektupta, Ergenekon örgütünün suikast listesinde İlhan Selçuk, Tuncay Özkan, Sabih Kanadoğlu, Kemal Gürüz, Şener Eruygur'un isminin yer aldığını da basından takip ettik. Terör örgütü mü intihar timi mi belli değil. :o)
Peki bunu nasıl değerlendirirsiniz? Örgütler arası savaş olabailir mi? Ya da örgütler arası paslaşma mı dersiniz? ;)
"Çekinmiyorum. Daha önce Danıştay cinayeti konusundaki görüşlerimi açıkça belirttim. Benim kanaatime göre Danıştay cinayetinin arkasında Muzaffer Tekin'den Veli Küçük'e kadar uzanan bir derin yapılanma var. Bu grubun bir kısmının vatan-millet-Sakarya edebiyatı ile beyinleri yıkanan tetikçi ve alt tabakadan diğer kısmının ise İsrail veya başka gizli servislerle irtibatlı bir üst tabakadan oluştuğunu düşünüyorum.
..."
Düşünmeye gerek duyulmayacak kadar
insan olmanın çok kolay olduğu bir dönemden geçiyoruz...
Daha öldürülen ÖZBİLGİN'in cesedi bile soğumadan
meclis kürsüsünden bir BAKANın hem de OKKALI bir bakanın açıklamaları
insan olmayı kolaylaştıran açıklamalardır...
Ama bu açıklamalar unutturulmak ve yok sayılmak istenirse
TİLKİ olmayı tercih etmek de bir seçenek tabiii...:)
Hz. Ömer
neredeyse adıyla özdeşleşen adaletinin
taaaaaaa Amerikalarda,
Utah JAZZZZZ'da üçlük sayılara ilham olacağına tanık olsa idi
sanırım
İskenderiye Kütüphanesini yaktırmakla anılmayı tercih ederdi...
:) :) :)
Şu işe bakın hele, açtığım güzelim forum ne hale gelmiş.:kızgın::kızgın::kızgın:
Suikastta yeni gelişme
http://w9.gazetevatan.com/newpics/ne...27778496_2.jpg
Gazeteci Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili çarpıcı bir gelişme yaşandı
Cinayetin üzerinden 16, davanın açılmasından 8 yıl sonra
cinayetleri organize ettikleri ileri sürülen ve halen İran ve İsviçre’de yaşadıkları belirlenen
4 kişi hakkında dava açıldı.
Ergenekon soruşturması kapsamında, ilk iddianamenin eklerinde çıkan ve sahte olduğu ileri sürülen MİT raporu ile sanıklardan Ümit Oğuztan’ın 2001 yılında İstanbul Emniyeti’nde verdiği ifadeyle yeniden gündeme gelen gazeteci Uğur Mumcu cinayetiyle ilgili çarpıcı bir gelişme yaşandı.
Terör ve Organize suçlara bakmakla görevli Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, aralarında Uğur Mumcu, Mehmet Ali Kışlalı ve Bahriye Üçok cinayetlerinin de bulunduğu 17 ayrı silahlı ve bombalı saldırıyı gerçekleştiren “Tevhid- Selam Kudüs Ordusu” örgütünün 3 yöneticisi ile 1 üyesi hakkında yeni dava açtı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edilen davanın iddianamesinde, örgütün kuruluşu, yapısı, amaçları, yurtdışındaki ve Türkiye’deki faaliyetleri ile ilgili ayrıntılı bilgilere yer verildi.
Kod adları biliniyordu
Daha önceki davalar kapsamında olayları gerçekleştiren kişilerin yargılandığı hatırlatılan iddianamede, bazı kişilerin kod isimleri ile anılması nedeniyle kimliklerinin tespit edilemediği anlatıldı. Şüpheliler Vahidi, Ahmet Davudi, Kasım Mehmet, Nasır, Aziz, Emir, Mehirdat Mehtour’un gerçek isimlerinin tespit edilemediği vurgulanan iddianamede, Ali Akbulut, Selahattin Eş, Ahmet Cansız ve Aydın Koral’ın ise gerçek kimliklerinin soruşturmada belirlendiği ifade edildi.
‘Hepsi İran’a gitti ve askeri eğitim aldı
SAVCILIK yurt dışında bulunduğunu saptadığı bu dört kişinin ifadesini alamadı. Hazırlanan iddianamede, daha önce yakalanıp yargılanan sanıkların ifadelerinde ise bu kişilere ilişkin bilgilerin yer aldığı belirtildi. Daha önce yakalanan Hasan Kılıç’ın ifadesinde, Selahattin Eş ile Ahmet Cansız’ın İran Devrim Muhafızları kapsamında faaliyet gösteren “Kudüs Ordusu” örgütü içerisinde bulunduklarını ve İran’a giden gruplarla irtibat kurduklarını anlattığı kaydedildi. Mehmet Ali Tekin, Talip Özçelik’in de İran’a gittiklerinde, Selahattin Eş ve Ali Akbulut ile irtibat kurduklarını ifade ettiğine dikkat çekilen iddianamede, yine yargılanan sanıklardan Yusuf Karakuş, Ferhan Özmen, Rüştü Aytufan da askeri eğitim almak için İran’a gittiklerinde bu kişilerle irtibat kurduklarını belirttikleri vurgulandı.
İran’da askeri eğitim
Hakkında 23 yıla kadar hapis cezası talep edilen ve İsviçre’de yaşadığı belirlenen Aydın Koral hakkındaki iddialar şöyle: “1991- 1997- 1998 yıllarında İran’a gittiği, burada Selahattin Eş ve Ali Akbulut ile örgütsel görüşmeler yaptığı, İranlılarla irtibat sağlanarak Ayetullah denilen İranlı şahıslarla irtibat kurduğu, örgüt evlerinde silahlar, patlayıcılar konusunda asker kıyafetli kişiler tarafından askeri eğitim aldığı, şüphelinin daha sonra Türkiye’ye gönderildiği, Türkiye’de örgütsel faaliyetlerine devam ettiği, şüphelinin örgüte ait Kaleşnikof silahı bulundurduğu, örgüt üyesi konumunda bulunduğu anlaşılmıştır.”
‘Yöneticiler Tahran’da’
SAVCILIĞIN örgütün yöneticisi olmakla suçladığı Ahmet Cansız, Selahattin Eş ve Ali Akbulut’un ise halen İran’ın başkenti Tahran’da yaşadıkları saptandı. Üçlü yeni iddianamede şöyle suçlandı: “Şüphelilerin Kudüs Ordusu örgütü içerisinde yer aldıkları, Türkiye’de Tevhid- Selam yapılanması içinde askeri ve siyasi eğitim için İran’a gidenlerin irtibatlarını sağladıkları, örgütsel eğitim için İran’a gelenlerin önce örgüt evlerine yerleştirildiği, sonra eğitim alanlarına götürüldüğü, 3’erli gruplardan oluşan elemanların C4, TNT, tahrip kalıbı hazırlanması, bomba yapımı, silah kullanımı konularında eğitim almalarını sağlayarak Türkiye’ye gönderildiği, bu yönüyle şüphelilerin örgütte özel görevli konumunda bulundukları anlaşılmıştır.”
Vatan
Bir kez daha saygı ve özlemle anıyorum...
Unutturmak isteyenlere rağmen unutmadık, unutturmayacağız...
Her yıl olduğu gibi yine 24 Ocak iki duygu demek benim için. İlki hüzün. Sonsuz bir hüzün. Ama diğeri ondan da güçlü.Azim.Onun izinden yürümek için sonsuz bir güç var içimde.Unutmadık,unutmayacağız...