Neyin kafasını yaşıyorsunuz Allah aşkına ! Hem konuyu açanın Müslüman olduğuna nereden kanaat getirdiniz, belki ateist.
Yahu adam hukuki çerçevede cevap almak için konu açmış, fetva isteseydi Diyanet'e başvururdu değil mi?
Printable View
Anayasanın 20. maddesinde "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz" , Anayasanın 21. maddesinde ise "Kimsenin konutuna dokunulamaz" hükmü bulunmaktadır.
Konu hakkındaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları ise özetle şöyledir:
- AİHM, Burghart/İsviçre kararında devletin özel hayata yönelik müdahalesinin sınırlı olması gerektiğine işaret ederek. “Kişinin bireysel davranışını ilgilendiren kurallar koyduğu her durumda, devletin özel hayata müdahelesi vardır. Bu müdahale demokratik bir toplumda gerekli olan ölçüde olmadığı durumlarda da sözleşme hükmü çiğnenmiş olur” değerlendirmesi yapıyor.
- AİHM, Leander/İsveç kararında ise devletin özel hayata müdahale etmemesi gerektiğine vurgu yaparken, aynı zamanda ‘özel hayatının korunmasının’ görev alanı içinde olduğunu işaret ediyor. AİHM, aynı kararda devletin pozitif görevine işaret ederek, “Sözleşme, sözleşen devletlere yalnızca ‘Müdahale Etmeme’ gibi negatif bir mükellefiyet yüklemekle yetinmemiş, onlara, aynı zamanda, koruma altına alınan hak ve özgürlüklere saygıyı sağlama, yani bu hakların fiilen ve gerçekten kullanılmasına imkân verecek tedbirleri alma pozitif görevini de getirmiştir” diyor.
- AİHM, Arztefürdas Leben/Avusturya, kararında ise kişilerin özel hayatlarına yönelik gelecek bir saldırının önlenmesinin devletin asli görevlerinden olduğunu vurguladıktan sonra şu değerlendirmede bulunuyor: “Koruma altına alınmış bulunan haklara özel kişilerden gelecek müdahalenin önlenmesi de devletin pozitif yükümlülüğünün gereğidir.”
- Chappel/ İngiltere kararında ise AİHM, insanların yaşadığı konutu “bireyin yerleşik olarak yaşadığı ve özel hayatını sürdürdüğü yer” olarak tanımladıktan sonra, bu özel alana ilişkin bir müdahalenin sözleşmenin ihlali olarak görüyor ve şu değerlendirmede bulunuyor: “Konut, bireyin yerleşik olarak yaşadığı ve Özel hayatını sürdürdüğü yerdir. AİHS’nin 8.maddesi,temel olarak bireyin konutuna devlet veya temsilcileri tarafından yapılan müdahaleye karşı koruma sağlar.”
- AİHM’nin, Dudgenon/Birleşik Krallık davasına ilişkin verdiği kararda ise şu değerlendirme yer alıyor: “Kişinin varoluş biçimini serbestçe belirlemesi bireysel haktır. Devletin onun cinsel davranışlarına karışması, çoğunluğun azınlığa belirli bir ahlak anlayışı empoze etmesi, bireysel hak ve özgürlüklerin ihlalini taşır.”
- Avrupa Komisyonu’nun R.Van Oosterwijck/Belçika kararında ise ‘özel hayat başkalarının bakışlarından uzakta yaşayabilme hakkı’ olarak tanımlanıyor. Kararda, ”Bireyin kendi kişiliğini geliştirme ve gerçekleştirme için hemcinsleriyle, özellikle duygusal ilişkiler kurmak ve bunu devam ettirmek hakkıdır” değerlendirmesine yer veriliyor.
Konu 2006 da açılmış DİKKAT
Ateist zinası meşru ise satanistin kedi kesmesi de meşrudur o vakit
Diğer taraftan zina ceza hukukundan kalktı diye örften adetten dinden tabiri caiz ise toplumsal hukuktanda mı kalktı?
Sizin örfünüz adetiniz yada inançlarınız ceza hukukuna göre şekilleniyor olabilir yada olmayabilir ama çevreye uyum sağlamanız zamanla şekillenen yazısız kurallara da saygılı olmanız gerek diye düşünüyorum.
Benim neyin kafasını taşıdığım belli de sen neyin kafasını taşıyorsun?
Bilimselliğin ardına saklanarak atesit olduğunu mu gizliyorsun?
Laikliği savunmak için başka maske mi takacaksın?
Senin düşündüğün gibi düşünmeye, senin kafan gibi olmaya mecbur muyuz?
Benim ingilizcem zayıf. İstersen şunu bir tercüme et ama O cümlenin sahibi de Einstein yani seni bilmem ama benim gibi cahil değil. İngilizce cümle şöyle: "I cannot conceive of a genuine scientist without that profound faith. The stiuation may be expressed by an image: sicence without religion lame, religion without science is bilind."
- - - Updated - - -
Sayın devsfir, benim anlayamadığım bir soru var kafamda. Sizin çok masumane gördüğünüz bu zina eylemini (benim inancıma göre ister evli olsun ister bekar olsun nikahsız birliktelikler zinadır) yapanları "hakaretlere maruz kalmaktan koruyan kanunlarımız var mı" bilmem ama bilmediğim bir şey daha var. Onu da aydınlatırsanız memnun kalacağım. Zina fiili sonucu yani 5 dakkalık zevk sonucu peydahladıkları bu yavrulara karşı nasıl oluyor da bu insanlar merhametsiz ve canavar oluyorlar?
http://gundem.milliyet.com.tr/2-ayli...28/default.htm
http://www.zaman.com.tr/gundem_ogren...t_2168144.html
(Bu tip yüzlerce link yapıştırılabilir buraya)
Demek ki zinanın yasaklanmasının bir hikmeti de bu olamaz mı? Bu derinlemesine sosyolojik ve tarihsel olarak da araştırılması gerekli bir konu.
Zina; Evli olmayan kadın ve erkeğin, nikahlanmamış kız ve erkek arkadaşının veya nişanlı olan çiftlerin cinsel ilişkiye girmesi zina'dır. İslam dininde de kesin olarak yasaklanmış, işlenmesi büyük günahlar arasında sayılmıştır.
Allah Resulü buyuruyor:
"Bir kişi zina ettiği zaman ondan iman çıkar, sanki bir gölge gibi başının üstünde durur. Zinadan ayrıldığı zaman ona geri döner."
"Zina üzerinde devamlı israr eden kimse, puta tapan kişi gibidir."
Asr-ı saadette Peygamberimiz (asm) ashabıyla beraber bulunuyordu. Bir genç çıkageldi ve çok saygısızca:
"Ya Resulallah! Ben felanca kadın ile arkadaş olmak istiyorum, onunla zina yapmak istiyorum." dedi.
Ashab-ı Kiram, bu durumdan çok öfkelendiler. İçlerinden gazaba gelerek genci dövmek ve huzuru Resulullah'dan çıkarmak isteyenler oldu. Bazıları bağırıştılar. Çünkü genç çok hayasız konuşmuştu. Sevgili Peygamberimiz (asm) "Bırakın o genci." buyurdu.
Resulullah, genci yanına çağırdı, dizinin dibine oturttu. Gencin dizlerini kendi mübarek dizine değdirecek bir şekilde oturttu ve:
"Ey genç, birinin annenle bu kötü işi yapmasını ister misin? Bu çirkin hareket hoşuna gider mi?" diye sordu. Genç hiddetle:
"Hayır Ya Resulallah!.." diye cevab verdi. Resulallah:
"Öyle ise o çirkin işi yapacağın kimsenin evlatları da bundan hoşlanmazlar. Peki, bu çirkin işi senin kız kardeşinle yapmak isteseler, sever misin?"
diye sorduklarında genç: "Hayır, asla!.." diyerek hiddetleniyordu.
"Şu halde insanlardan hiç kimse bu işi sevmez." buyurdu. Sonra Hz. Peygamber (asm) mübarek elini bu gencin göğsüne koyarak şöyle dua etti:
"Allah'ım! Sen bu gencin kalbini temiz kıl. Namusu ve şerefini muhafaza eyle ve günahlarını da bağışla." buyurdu.
Genç, Resulallah'ın huzurundan ayrıldı. Bir daha günah işlemediği gibi böyle bir kötü düşünce aklından bile geçmeden yaşamış! Resulallah:
''Kadınlarınızın namuslu olmasını istiyorsanız başkalarının kadınlarına yan gözle bakmayınız.'' diye emrediyor.
Değerli avukatlarımızın aklında eşlerin birbirlerini aldatması kalmış.Buradan bakarak zinayı tanımlamışlar.Yanlış biliyorlar....
Konuya bu yönden dikkat çektiğiniz için teşekkür ederim.
İnsan bütün hayatını T.C. yasalarına göre mi şekillendirir ve yaşar ki? Elbette hayır!
Eğer bazıları cevap olarak "evet" yazar ise o halde ben de şunu söyleyebilir miyim? Vatandaşlarımız da T.C. kanunlarına göre çok afedersiniz "genelev" (eskilerin deyimi ile "kerhane") işletir. Nasıl olsa vergisini verdikten sonra, genelevde çalışacak kadınları ve kızları bulduktan sonra ve gerekli tüm yasal izinleri de aldıktan sonra T.C. kanunlarına göre "genelev" işletmek suç değildir belki de bazılarına göre "kârlı" bir iştir, ticarettir.
Demek ki insanlarımız bu gayet yasal olan "genelev" işletmeciliği mesleğini dinen yasak ve haram kılındığı için yapmıyorlar.
İnsan robot değil ki! Herşeyi yasalarla kuşatılsın. İnançları var, idealleri var, var da var!
Yazar Hekimoğlu İsmail'in bir yazısında dediği gibi, istisnaları olsa da, bu milletin kahir ekseriyeti "cehenneme girmemek için Allahın kanunlarına, hapishaneye girmemek için devletin kanunlarına dikkat" ediyor.