Cevap: Faili Meçhuller (?)
Toplumdan farklı düşünen insanların bu kadar kolay harcandığı başka bir ülke var mıdır acaba? İnsanları fikirleriyle aydınlatan, düşüncelerini korkmadan söyleyen insanlar faili meçhul bir şekilde öldürülüyorlar. Aydınların, fikir adamlarının bu kadar rahat öldürüldüğü başka bir ülke bilen varsa söylesin lütfen!..Birileri karanlıkta yaşamamızı istiyor sanırım. Düşünceye ve düşünen insanlara dokunmanın suç olmadığı suç sayılmadığı bir ülke bizimkisi. Devlet memuruna hakaret suç, askere hakeret suç,siyasetçiye suç. Ülkeyi siyaset şemsiyesi altında soyup soğana çevirenlere hakaret suç bu ülkede! Peki bunlara karşı çıkıp kıral çıplak saray soyuluyor diyenlere karşı yapılan çirkin saldırılar suçmu? Hayır değil tabiki yıllarını ülkesi için adamış bilim adamları, yazarlar, gazeteciler ve düşünürlerin birirleri tarafından ısmarlama birşekilde öldürüldüğü ve bu olayı yapanlarında iyi çocuklar olarak adlandırıldığı bir ülke bizimkisi.
http://ilem.wordpress.com/2007/04/22...-iyi-cocuklar/
Cevap: Faili Meçhuller (?)
O dönemdeki faili meçhullerin bir devlet politikası olduğunu söyleyen paşa bence doğruyu söylüyor. Aslında bunun doğru olduğunu herkes biliyor da söylemiyor. Demirel bir ara o konuda "devlet bazan rutin dışına çıkar" demişti. "Rutin dışı" denilen şey bu olmalı.
Devlet, PKK ile mücadele edeceğim diye hukuk dışına çıkmış ve çok sayıda kişi o dönemde faili meçhul cinayete kurban gitmiştir. Hukuk dışı mücadele, kısa vadede PKK terörünü durdurmuş ise de; uzun vadede çok büyük bir bela getirmiştir. Çünkü, o döenemdeki hukuk dışı mücadele bölge halkını ülkesine düşman etmiş ve bölge halkını PKK'ya daha da yakınlaştırmıştır. Oysa, PKK ile gerçek mücadele, terör örgütünü halktan soyutlayabilmekten geçer. Bu soyutlamayı yapamazsanız, bölge halkı PKK'nın dayanağı olacaktır ve terör önlenemeyecektir.
Cevap: Faili Meçhuller (?)
1993 yılında 33 askerimizin kuşuna dizilmesi Doğu ve Güneydoğu da terörle mücadele konusunda bir milattı.Dönemin başbakanı Tansu Çiller tarafından orduya tam destek verilerek gereken neyse onu yapınız deniliyordu.Ancak bu mücadelede ordumuz hukukun dışına çıkmıştır 4 sene boyunca.Suçlular yakalanıp adalete teslim edilmediği gibi suçsuzlarda faili meçhul bir şekilde öldürüldüler.Atilla KIYAT paşaya sonuna kadar hak veriyorum.Bu cinayetler bir devlet politikasıydı.
Cevap: Faili Meçhuller (?)
Hemde bu öyle bir devlet politikasıdır ki azmettiricileri ve failleri şu anda istihbari ve askeri birimlerimizin başına bürokratik veya kendi liyakat anlaşyılarına göre yönetici yapılmış konumdadırlar.Bir devlet politikası olduğunu herbirimiz biliyorduk ama bu denli bir kurumsal yapılanmanın emekli bir liderlik yapmış insanından söylenmesi fısıltılara ve çekimser söylemlere kimlik kazandırmıştır.Ve faili meçhulleri bir devlet politiği haline getiren kesimler için bu da bir ergenekon niteliği taşımaktadır.Umarım bu gibi etkili söylemler bürokratiik kadrolardan destek alırda yargı süreciyle aydınlatılmış olur...
Cevap: Faili Meçhuller (?)
'Devlet öldürün dedi'
Diyarbakır’da görülen 7 sanıklı JİTEM davasında, korucu sanıklar itiraf gibi açıklamalar yaptı. Korucubaşı Kamil Atağ’ın oğlu Tamer Atağ, devleti kastederek “Siz bize ‘öldürün’ dediniz, biz de öldürdük” dedi. Kamil Atağ, “Ben buradan çıkarsam bir daha Kürtlerin içine giremem. Yüzüm tutmaz” diye konuştu.
Cizre’de 1993-95 yılları arasında işlenen 52 faili meçhul cinayetle ilgili olarak Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, sanıklardan ilginç açıklamalar geldi. Oturumda, “Sokak Lambası” kod adıyla davaya gizli tanıklık eden, aynı zamanda davanın sanığı da olan Hıdır Altuğ’un ifadesinin alındığı ve dosyaya konulduğu anlaşıldı. Altuğ, ifadeleri geri alıp gizli tanıklıktan çekildiğini, sorgu ifadelerinin hür iradesi ile alınmış ifadeler olmadığını savundu. Altuğ, sorgusunu yapan yetkilileri suçlayarak şunları söyledi:
“İfadelerlerdeki imza bana ait, ancak içeriklerini kabul etmiyorum. Hanefi Avcı ve Recep Güven, bu ifadeleri vermem için beni ikna ettiler.” İtirafçı Adem Yakin ise PKK’nin isteği üzerine yargılandığını iddia etti.
Eski Cizre Belediye Başkanı ve korucubaşı Kamil Atağ ise 25 yıldır halkına düşman edildiğini belirtti. Atağ “Korucu olmakla iki ateş arasında kaldık. Abdullah Öcalan ‘Korucu olursanız sizi öldürürüz’ dedi. Devlet de bize ‘korucu olun’ dedi. Biz de korucu olduk. ‘Abdullah Bey öldürürse öldürsün’ dedik” diye konuştu. Mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verdi. Cumhuriyet
17 yıldır aydınlatılamayan Binbaşı Ahmet Cem Ersever cinayetine ilişkin yeni fotoğraflar ortaya çıktı
90’larda Güneydoğu’da görev yapan binbaşı Ersever, kamuoyuna bazı açıklamalar yapacağını duyurduktan sonra Ankara’da ortadan kayboldu.
Yeşil tarafından sorgulandıktan sonra öldürüldüğü iddia edilen Ersever’in cesedi Elmadağ yakınlarında bulunmuştu. O günlerde “Çok şey bilen adam elleri arkadan bağlı ve başına iki kurşun sıkılarak öldürüldü” şeklinde haberler çıkmıştı.
Ersever’in dün ortaya çıkan ceset ve olay yeri görüntülerinde ise ellerinin arkadan değil önden bağlı şekilde öldürüldüğü anlaşılıyor. Ersever’in başından vurulduğu ve kafasının arkasından giren kurşunların yüzünden çıktığı tahmin ediliyor. Fotoğrafta Ersever’in başının altında da bir çuval olduğu görülüyor. Haberlerde Ersever’in başına çuval geçirildikten sonra kafasından vurulduğu yazılıyordu. Ersever’in ağzının ise basında çıkan haberlerin aksine bantlı olmadığı görülüyor... http://haber.gazetevatan.com/cem-ers...54457/1/Gundem
Arif Doğan, Cüneyt Dalgakıran ile söyleşi şeklinde kaleme alınan kitabında; JİTEM'in kuruluş iznini, dönemin Jandarma Genel Komutanı Burhanettin Bigalı'nın "denenmek" ve "geçici" süre için verdiğini anlatıyor:
"JİTEM'i kurma fikri bana aitti. Geçici olarak görev yapma yetkisi verdiler. Kadro tasdikli değil. Genelkurmay kayıtlarında durum o bakımdan farklı 'JİTEM'in kurulmasına denenmek üzere müsaade edilmiştir yazısı' vardır. Bu yazı da dönemin Jandarma Genel Komutanı olan Burhanettin Bigalı paşama aittir."
Kitapta yer alan bir başka önemli belge ise, sonraki yıllarda JİTEM içerisinde önemli görevler üstlenecek olan jandarma üsteğmen Sinan Yaşar imzalı, "Olay Değerlendirme Raporu" oldu.
Yaşar bu raporu, "JİTEM-2 İsthb. Sb" olarak imzalamış. Raporun altında Yaşar'ın ıslak imzası da bulunuyor.
Arif Doğan JİTEM'in kendisinden sonra durumunu ise şöyle anlatıyor:
"Ben bilmiyorum benden sonraki dönemi. Alabildiğine itirafçı, silah kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı, kuryelik, fedailik, adam kaçırma, hepsi bir arada. 'GÖTEM'ci denmesinin sebebi ne? Başıbozuk olmaları. Haraçlarını alıyor; şerefsizlik, namussuzluk yapıyorlar, ondan sonra da bunların hepsini JİTEM'ciler yaptı deniyor."
"Yeşil" ile ilgili açıklamalar
Emekli albay, görev yaptığı yıllardaki olaylar, birlikte çalıştığı JİİTEM mensubu "Yeşil", asker arkadaşları, komutanları ve dönemin siyasetçileriyle ilgili ilginç açıklamalar yapıyor.
"Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım için "Ben sağ diyorum. Mehmet Eymür, 'öldü' diyor. Canlı posta aracılığıyla görüşüyoruz" ifadelerine yer veriyor.
"Yeşil"in alanda irtibatta bulunduğu kişilerin üçte birinin Amerikan ajanları olduğunu söyleyen Doğan, "Yeşil"i aylarca izlettirdiğini anlatıyor.
Susurluk kazasına da değinen Doğan, "Abdullah Çatlı, Hüseyin Kocadağ ve Sedat Bucak'ın İzmir'e gidişlerinin tek sebebi Mehmet Ağar'la görüşmekti. Mehmet Ağar o sıralar İçişleri Bakanı'ydı. Üç kişi Mehmet Ağar'la görüşmek üzere yola çıktılar. İnsanın kaza olduğuna inanası gelmiyor" ifadelerini kullanıyor.
Kitapta en dikkat çeken ayrıntılardan biri de Doğan'ın 1990'lı yıllarda Behçet Cantürk'ün de aralarında bulunduğu çok sayıda Kürt işadamının infaz edildiği Düzce-Sapanca-Bolu bölgesindeki cinayetlerle ilgili anlattıkları.
Doğan, 'Şeytan Üçgeni' denilen bu bölgedeki cinayetlerden Veli Küçük'ün de haberdar olduğunu vurguluyor; "Veli paşa bir istihbaratçıdır" diyor.
Arif Doğan kitabında, Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun da kadrolu ajan muhbirleri olduğunu aktarıyor.
PKK'nın bölgede özellikle dini alana kayması ve köylerde PKK'lı teröristlerin vaazlar vermesi sonrası dini bir yapı ihtiyacı doğduğunu anlatan Doğan, "PKK'ya karşı propaganda faaliyetinde bulunmak amacıyla o sıralarda Batman bölgesinde ajan ve muhbir olarak kullandıkları Hüseyin Velioğlu'nu görevlendirdiklerini belirtiyor. Doğan, Velioğlu'nu çok dindar ve donanımlı bir kişi olarak tanımlıyor.
Doğan, "Velioğlu'nun kendi seçtiği adamlardan oluşan bir kadro ile faaliyetlerine başlamasına imkân verdiklerini" anlatıyor.
CNNTürk
Herşey açık değil mi ? Gereği ne zaman düşünelecek çok merak ediyorum.
Cevap: Faili Meçhuller (?)
Basın şehidi Çetin Emeç unutulmadı
Uğradığı silahlı saldırı sonucu 21 yıl önce hayatını kaybeden Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç, Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki kabri başında anıldı.
TORUNU, DEDESİ İÇİN KALEME ALDI
Çetin Emeç'in ilköğretim okulu öğrencisi torunu Selin Birol da dedesi için yazdığı bir yazıyı okudu. Birol, yazısında şunları dile getirdi:
“Galatasaray'ın koridorlarında sevinçle koşardı o. Çünkü önünde upuzun ve güzel bir hayat olduğunu düşünürdü. Ama ne yazık ki, öyle olmadı ve ben onunla tanışamadım. Küçüklüğümde hep geri geleceğini zannederdim ama şimdi artık büyüdüm ve maalesef gerçekleri biliyorum. Annem, babam, dayım, anneannem ve ben hala çok üzgünüz. Çetin dedem çok çalışkan ve akıllı bir insanmış. Gazeteciyken herkes onu çok severmiş. Aynı zamanda çok kibar ve zarif biriymiş. Ben ona dua etmek için dualar öğrendim. Annem bir şarkı yazdı. Bazı akşamlar oturup birlikte o şarkıyı söylüyoruz, ona seni unutamadık, sen hep yanımdasın demek için... Siz de onu unutmayın, onu hep çok sevin. Hatta bazen benim yaptığım gibi ona kocaman bir sevgi bulutu bile gönderebilirsiniz.”
Konuşmaların ardından, Çetin Emeç ve aynı saldırıda hayatını kaybeden şoförü Ali Sinan Ercan için dua edildi.
http://www.radikal.com.tr/Radikal.as...&CategoryID=77
Saygıyla anıyoruz.
Cevap: Faili Meçhuller (?)
Cevap: Faili Meçhuller (?)
Eski MİT'çiye banyoda üç kurşun!
Akter'in öldürülmesiyle son 5 ayda öldürülen MİT'çi sayısı 6'ya yükseldi.
Muğla'nın Bodrum ilçesinde meydana gelen olayda evinin banyosunda ölü bulunan 63 yaşındaki Haluk Akter'in, yapılan otopsisinde başında üç kurşun deliğine rastlandı.
Cinayete kurban giden Akter'in kurşunlardan ikisinin ensesinden birinin de şakağından girdiği belirlendi.
Emekli olduktan sonra bir süre Söz Gazetesi ve Nokta Dergisinde gazetecilik yapıp, Bodrum Yalıkavak beldesine yerleşen ve yalnız yaşayan Akter, bir güvenlik şirketi de kurmuştu.
Eski eş Seyhun Güleç, Akter'in 1977- 1990 yılları arasında MİT mensubu olarak görev yaptığını ve malulen emekli olduğunu belirterek "Cizre'de önemli görevlerde bulunmuştu. Böyle bir ölümü haketmedi. Katiller, gözlerinin içine bakamadığı için kalleşçe ensesinden vurup, öldürdü. Bu olayı, kadın veya borç gibi bir nedene bağlamak doğru değil. Olay, detaylı şekilde araştırılmalı" dedi.
"Silahını kimseye kaptırmazdı"
Gözyaşlarını tutamayan kızı Aysim Akter, "Babam, silahını kimseye kaptırmazdı" dedi. Akter, "Bu kalleşçe saldırıyı yapanlar en kısa zamanda bulunacak ve en ağır cezaya çarptırılacaktır. Bu olayın çözülmesi çok uzun sürmez" diye konuştu.
Ünlü MİT raporu
1987 yılında ortaya çıkan MİT raporu, ''Polis-mafya-siyaset'' ilişkilerini gündeme getirmişti. MİT Arşiv-Sorgu Müdürü Ferdi Tamer ile MİT mensubu Haluk Akter'in de, o dönem raporla ilgili telefon konuşmaları medyaya yansıyınca, Başbakanlık Teftiş Kurulu geniş kapsamlı bir soruşturma yapmıştı.
Daha sonra raporu yazan MİT görevlisi Mehmet Eymür'ün yanı sıra, Hiram Abas ve Korkut Eken de görevden uzaklaştırılmış, rapora katkı verdiği öne sürülen Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık Daire Başkanı Atilla Aytek de Türkiye'de kaçakçılık olaylarının en az görüldüğü il olan Eskişehir'e tayin edilmişti.
Ferdi Tamer ise MİT'ten emekli olduktan sonra İstanbul Üsküdar'da önce bir manav ardından da tüpgaz bayii açmış,18 Aralık 1990 günü de dükkanında uğradığı saldırı sonucu öldürülmüştü.
CNNTürk
Cevap: Faili Meçhuller (?)
Eski özel harekatçı Ayhan Çarkın'ın son günlerde medyada yaptığı açıklamalar bir dönemin faili meçhullerini ve devletin pis işlerini gösteren önemli ip uçları gibi görünüyor. Devlet bazılarına göre "kutsal", bazılarına göre "baba"dır ve böyle düşünenler devlete toz kondurmak istemez. Oysa devlet ne kutsaldır ne de babadır. Devlet vatandaşa hizmet etmek amacıyla oluşturulmuş bir organizasyondur. Devlet yasa dışına çıkıp vatandaşını öldürüyor ise o devlet çetelemiştir, o devlet karanlık iş yapıyor demektir, o devlet derin devlettir.