Cevap: Grip aşısı oldunuz mu?
Grip, susuz ve uykusuz kalanı seviyor!
Yeterli miktarda sıvı alamamak ve az uyku, vücut direncini düşürerek kış hastalıklarına yakalanma riskini artırıyor.
Sonbahardaki uyku ihtiyacı, vücudun bu dönemde direncini artırmak için verdiği sinyallerden biri
Acıbadem Fulya Hastanesi’nden enfeksiyon hastalıkları uzmanı Dr. Hülya Kuşoğlu, mevsim dönümünde soğuk algınlığının ardından gribin en sık rastlanan hastalık olduğunu belirtiyor. Dr. Kuşoğlu, sorularımızı yanıtladı.
Sonbahar hastalıklarının artmasında neler etkili?
Başta havaların soğuması, güneş ışığının azalması, yeterli ve dengeli beslenememek, az uyku, hastalıklara yakalanmayı kolaylaştırıyor. Kişinin bağışıklık sistemi güçlü değilse veya yaşlıysa kış hastalıklarının komplikasyonlarına daha yatkın hale geliyor.
Güneş ışığının azalmasıyla enfeksiyon hastalıkları arasındaki ilişki nedir?
Güneş ışığının vücut direncini artırma özelliği var. Zaten sonbaharda ve kış aylarında hastalıkların artmasındaki en önemli sebeplerden biri, güneş ışınlarından uzak kalmak.
Peki yetersiz sıvı alımının ve uykusuzluğun etkisi ne yönde?
Uykudaki vücudun bağışıklık sistemi güçleniyor. Ve bağışıklık sistemi zayıfladığında da hastalıklara daha kolay yakalanılıyor. Vücut bize bu geçiş dönemlerinde sinyal veriyor. Hastalarımıza verdiğimiz üç önemli tavsiye arasında, düzenli beslenme, uyku ve bol sıvı almak var.
Viral hastalıklar, vücudun susuz kalmasını seviyor. Anatomik olarak ağız içi ve solunum yollarının kuruması, virüslerin işine geliyor.
Bu hastalıklardan korunmanın en etkili yolları nedir?
Sık sık el yıkamak, tokalaşmamak, kapalı ortamlarda uzun süre bulunmamak gerekiyor. Hapşırırken el yerine mendil kullanılmalı, el yıkama imkanının olmadığı yerlerde antiseptik solüsyonlar ve jeller tercih edilmeli. Sarılmak ve öpüşmek gibi alışkanlıklarımızı kış aylarında azaltmalıyız.
Hastalara önerileriniz neler?
Özellikle gripte istirahat şart. Okul ve işyerlerinde hasta olan kişiler mutlaka eve gönderilerek diğerleri korunmalıdır. İşverenler genelde kısa süreli düşündüğü için çalışanlarının sağlığını çok önemsemiyorlar. Oysa dinlenerek belki iki günde geçebilecek hastalık ayakta beş gün boyunca sürüyor, üstelik başka kişileri hasta etme riski de var.
Hastalıkları tanıyın
Soğuk algınlığı: Yüzde 80-90 oranında ‘rinovirüsler’ denen virüs grubu etkili oluyor. Ateşsiz olan burun tıkanıklığı, burun akıntısı, boğazda ‘gıcık’ yapma gibi belirtiler görülüyor. Vücut kırıklığına yol açıyor.
Grip: Genelde nezle-soğuk algınlığıyla karıştırılır. İnfluenza virüsüyle oluşan yüksek ateş, kas ve eklem ağrılarıyla seyreden grip, dikkat edilmezse önemli komplikasyonları olabilen bir virütik enfeksiyon. Nezleye göre daha iltihaplı bir burun akıntısı ve nefes darlığı görülebilir.
Nezle: Çok çeşitli virüslerle oluşan bir üst solunum yolu enfeksiyonu. Hapşırık, burun akıntısı, burun tıkanıklığıyla başlar. Halsizlik ve iştahsızlık görülebilir. Ateş her zaman olmayabilir.
Sinüzit: Burun etrafındaki boşlukların iltihaplanmasıdır. Geniz akıntısı, burun tıkanıklığı, ağız kokusu vardır. Ateş olabilir.
Faranjit: Yutak iltihabıdır. Boğazda yanma, ağrılı yutkunma, ateş, lenf bezlerinde şişme görülebilir.
Bronşit: Bronşların iltihaplanmasıdır. Soğuk algınlığını takiben kuru olan öksürük yerini balgamlı öksürüğe bırakır. Bazılarında hırıltılı solunum, nefes darlığı ve sırt ağrıları olur.
Astım: Her yaşta görülebilir. Nöbetler halinde gelen öksürük, hırıltı ve nefes darlığıyla kendini gösterir. Astım nöbetlerinin en önemli nedeni alerjenler ve nezle, grip gibi virütik enfeksiyonlardır.
Zatürre: Akciğer dokusunun iltihabıdır. Üşüme, titreme, yüksek ateş ve öksürükle başlar sonrasında koyu balgam, nefes darlığı, göğüs ağrısı eklenir. Mutlaka tedavi ve takip gerektirir.
(Milliyet/27.09.2010)
Cevap: Grip aşısı oldunuz mu?
Grip aşısında mikro enjektör
Geçtiğimiz yıl Avustralya'da kullanıma sonulan mikro enjeksiyonlu aşılar bu yıl Türkiye ile birlikte 30 ülkede kullanılacak.
Türkiye’ye deri içi mikro enjeksiyon sistemli grip aşısı getirildi. Sanofi Pasteur firmasınca üretilen mikro enjeksiyon sistemli aşılarda, normal aşıların iğnesinin onda biri kadar bir iğne bulunuyor.
Klasik kas içi grip aşıları için 16-32 mm uzunluğunda iğne kullanılmasına karşılık mikro enjeksiyon tipi aşılarda 1.5 mm’lik bir iğne kullanılıyor. Bu özelliğin iğne korkusu bulunanlar açısından da rahatlatıcı etki yaptığı ve aşılanma oranını artırdığı belirtiliyor. Yeni tip aşılardaki koruma kalkanı sağlık çalışanlarında sık rastlanan iş kazalarını da önlüyor. Aşı küçük bir dokunuşla kolayca yapılabiliyor
Üriteci firmanın verdiği bilgiye göre 2009’da Avustralya’da kullanılan mikro aşılar bu yıl Türkiye ile birlikte 30 ülkede kullanıma giriyor. Mikro-Enjeksiyon Sistemli (MIS) grip aşısı Türkiye’de ilk aşamada 18-59 yaş arasındaki erişkinlerin aşılanmasında kullanılabilecek.
Aşının etkisi güçleniyor
Yeni mikro grip aşılarının bağışıklık sistemi hücrelerinin en yoğun olduğu bölgeyi, deri içini hedef alarak aşının etkiliğini artırdığı belirtiliyor. Vücudun iç çevresi ile dış çevresi arasındaki kesişme noktasında bulunan deri, aşıları uygulamak için hedeflenmesi gereken en doğru yer olarak tanımlanıyor. Mikro-Enjeksiyon Sistemi (MIS) kullanılan yeni deri-içi grip aşıları hedefe doğrudan ulaşıyor.
Verilere göre, dünya genelinde sağlık çalışanlarında yüzde 10-44 arasında değişen sıklıkta iş kazası görülüyor. Bunlar arasında en sık görülenleri ise iğne batmaları gibi yaralanmalar oluşturuyor. ABD'de, mesleki olarak iğne batmasına bağlı yaralanmalardan yılda yaklaşık 600.000-800.000 kişi etkileniyor. Mikro grip aşısı uygulamasında bu tür yaralanma riski ortadan kalkıyor. Enjeksiyonun ardından pratik bir şekilde mikroenjektörlerin koruma kalkanı devreye giriyor ve kullanım dışı kalan iğnelerin batması ya da kaza sonucu yeniden kullanımı engelleniyor
http://www.hurriyet.com.tr/yasasinha...75.asp?gid=245
Cevap: Grip aşısının tam zamanı
Grip aşısının tam zamanı
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Tevfik Özlü, grip aşısının uygulanan kişilerin immünolojik direncine göre koruyuculuk oranının yüzde 80'lere kadar çıktığını belirtti.
Prof. Dr. Özlü, yaptığı açıklamada, gribin genellikle kuşlar, atlar ve domuzlarda görüldüğünü, bu hayvanların hastalığı insanlara bulaştırabildiğini ifade etti.
Gribin çok kolay bulaştığını ve hızlı yayıldığını ifade eden Özlü, “Özellikle okullar, yurtlar, kışlalar, kahvehaneler, huzurevleri gibi kalabalık ve topluca yaşanan ortamlar hastalığın yayılmasında önemli rol oynar” dedi.
Salgınlardan korunmanın toplu bulunan yerlerde yaşayanlar için çok zor olduğunu vurgulayan Özlü, şunları söyledi:
“Salgınlar sırasında genellikle ilk olarak arkadaşlarından mikrobu alan okul çocukları hastalanmakta, bunu izleyen ikinci süreçte ise çocuklarından mikrobu alan erişkinler hastalığa tutulmaktadır. Salgınlar genellikle 5-7 hafta dolaylarında kendiliğinden sınırlanmaktadır. Kuzey yarım kürede sıklıkla kış aylarında grip görülmektedir. Bazı insanlar gribe yakalanmamak için grip aşısı vurulmaktadır. Aşının koruyuculuğu değişkendir. Grip aşısının koruyuculuk oranı, uygulanan kişilerin immünolojik direncine göre yüzde 80'lere kadar çıkabilmektedir. Aşının, immünolojik direnç nedeniyle bazı kişilerde grip olmayı önlemese bile hastalıktan dolayı hastanelere yatışı, zatürre ve ölüm gibi ağır komplikasyonların sıklığını azalttığı bildirilmektedir. Bazı çalışmalarda grip sonrası görülen zatürreleri önlemede aşının yüzde 50-60, ölümleri önlemede yüzde 80 etkin olduğu bildirilmiştir.”
“EN UYGUN DÖNEM EYLÜL-KASIM AYLARI ARASINDA”
Virüsün antijenik yapısının sık değiştiğini kaydeden Özlü, şöyle devam etti:
“Bu aşılar her yıl için izole edilen virüslerden yeni olarak hazırlanmakta ve eylül-kasım ayları arasında tek doz olarak yapılması önerilmektedir. Çünkü aşılamayı takiben yeterli bağışıklığın oluşması için 1-2 aylık bir süreye gerek vardır. Eylül-kasım arasında yapılırsa grip salgınlarının başladığı kış ayları içerisinde bağışıklık en yüksek düzeyde olur. Salgın başladıktan sonra aşılanmanın etkisi tartışmalıdır. Çünkü aşıyı takiben 2-8 haftada yeterli koruma gelişmektedir. Oysa salgın zaten bu kadarlık bir sürede kendiliğinden durmaktadır. Üstelik salgın yapan virüsle aşı için kullanılan virüs benzer olmayabilir. Bu durumda koruyuculuğu yoktur.”
65 YAŞIN ÜZERİNDEKİLER MUTLAKA AŞILANMALI
Toplumdaki herkesin aşılanmasının mümkün olmadığını ifade eden Özlü, şunları kaydetti:
“Sadece gribe yakalanma ve grip olduğunda ölüm riski fazla olan kişilere aşı önerilmektedir. Bunlara ilaveten bakım ve huzurevlerinde çalışan ve yaşlılara hastalık taşıyabilecek personel ile hekim, hemşire, ebe, hasta bakıcı gibi sağlık personeli, evinde yaşlı, kronik hastası olanlar, toplum hizmeti görenler, insanlarla sıkı teması olup hastalık bulaştırıcısı olabilecek çalışanlar ve grip mevsimine isabet eden son ikinci veya üçüncü evredeki gebelere de önerilmektedir.
Aşı ayrıca, bu hastalığın ağır seyrettiği kişilere, 65 yaşından daha büyük yaşlılara, bakımevinde olup süreğen hastalığı olanlara, astım, kronik bronşit, kalp yetmezliği gibi kalp, akciğer hastalığı bulunanlara, şeker hastalığı, böbrek yetmezliği, AIDS ve bazı kan hastalıkları gibi süreğen hastalıkları olanlar ile sürekli aspirin kullanmak zorunda olan 6-18 ay arası çocuklara öneriliyor.”
Yumurtaya alerjisi olanlara grip aşısı önerilmediğini dile getiren Özlü, “Aşı bazen aşırı duyarlılık reaksiyonları yapabilmektedir. Uygulama yerinde 1-2 gün içinde lokal sertlik ve kızarıklığa neden olabilir. Daha nadiren uygulamadan 6-12 saat sonra ateş, halsizlik ve kas ağrıları görülebilir. Ancak bunlar 48 saat içinde kaybolur. Güvenli bir aşı olarak kabul edilmektedir” diye konuştu.
http://www.hurriyet.com.tr/yasasinhayat/18720275.asp