-
Bebeğimin doğduğu günü bu gün gibi anımsıyorum.
Onu kollarıma ilk verdiklerinde büyük bir sevinç duymuş, dünyaya sağlıklı bir bebek getirmenin kıvancını yaşamıştım. Güzel miydi? Gördüğüm diğer yeni doğmuş bebeklerden farklı gelmedi gözüme. Aslında oldum olası yeni doğanların insanlara neden çok sevimli geldiğini pek anlamışımdır. Başımdaki kutlama kalabalığı dağılıp kendimi dinlemeye zaman buluncaya kadar bir kaç gün pek üzerinde düşünmedim bunun.
Sanırım kendimle yüzleşmem tam olarak ikinci günüydü bebeğimin. Onu kucağımda tutuyor yüzüne bakıyordum. Mutluydum. Ona birşey olacak diye içim titriyordu. Çok yorgun olmama rahmen bakımını hiç şikayetci olmadan yapıyor, uykusuzluktan ölmek üzere olmama rahmen onu emziriyordum.
Bir anda farkettim. Bir tuhaflık vardı. Annelik duygusunun farklı olması gerekirdi. Hani anneler çocuklarının hiç bir kusurunu görmezdi? Hani kargaya yavrusu şahin görünürdü? Ben bebeğimin kulaklarının irice olduğunun farkındaydım. Onu göğsüme bastırdım. Şiirlerde kitaplarda anlatılan o kutsal duyguyu duymak için bekledim. Anne sevgisi.... O an dehşetle farkettim. Ben bebeğimi bana anlatılan biçimde sevmiyordum. Onu seviyordum. Ama anlatılan o yüce duyguyla değil. Yüzünü görür görmez ona aşık olmuş olmam gerekmiyor muydu? Bu küçük bebeğin suçu neydi benim gibi bir annnesi olduğu için? Bebeğini gerektiği gibi sevmeyen bir anne... İçimi derin bir suçluluk duygusu kapladı. Kendimden nefret ettim. Ve o an psikolojik sorunları olan biri olduğuma, normal olmadığıma karar verdim. Belkide bilinç altımda derin bir travma vardı.
Bir iki gün ne büyük bir sıkıntı yaşadığımı anlatamam. Kitapları karıştırdım. Tamam ben hastaydım. Doğum sonrası depresyonuna girmiştim. Ancak ne garipki belirtilerim hiçte buna uygun değildi. bebeğimi red etmiyor, kendimi de gayet mutlu hissediyordum.
Fiziksel olarak sağlığıma tamamen kavuşup bebeğimin tüm sorumluluğunu üstüme aldım bir hafta kadar sonra. Ve tabii ki duygularım üzerine düşünme lüksünü kaybettim. Zamanım yoktu. Bu konuyu tamamen unuttum.
Sanırım beş yaşındaydı kızım. Halının üzerinde oturmuş oynuyordu. Albümünü düzenliyordum. İlk günlere ait bir fotoraf birden o anki duygularımı hatırlamama neden oldu. Dönüp kızıma baktım. Onu şiirler de şarkılarda olduğu gibi bize tanımlanan şekliyle bir anne gibi sevdiğimi duyumsadım.
Bu konuyu defalarca düşündüm sonraları. Elbetteki yenidoğmuş bebeğimi gerçek anlamda sevmiyordum. Hormonlarımın emrettiği bakımı ve ilgiyi sağlıyordum sadece. Onu zamanla sevmiştim. Çünkü sevgi emekti. Annelik doğurmak değil onu büyütmek, hergün gelişimini izlemekti.
Bir bebeğim olmadan önce biyolojik çocuğu ile evlat edindiği çocuk arasında fark olurmu anne açısından diye sorsalardı kesinlikle evet der, mutlaka fark olacağını söylerdim. Şimdi biliyorum kesinlikle fark olmaz. Biyolojik annelik belki bir kaç ay için sabrınızı, çabanızı hormonal olarak destekler. Bunu ötesinde annelik duygusuna bir şey katmaz. Yeniden anne olmaya karar versem kesinlikle doğum yolunu seçmez evlat edinirim. Arada hiç fark olmayacağına adım gibi eminim.
Madem öyle neden böyle bir form açıp kafamızı karıştırdın dediğinizi duyar gibiyim. Ben sadece konuyu derinlemesine düşünmenizi istedim. Anne, baba olup deneyimle arada fark olmayacağını keşfetme şansı olmayanların seçimlerine saygı duyulmasını, tıbbi gelişmelerin onlara sağladığı tüm olanaklardan toplumsal ve hukuki kabul görerek yararlanmalarını istiyorum sadece. Nasıl ki benim bunu keşfetme şansım oldu. Onlarında olsun. Yurtdışına gidip bu olanaktan yararlananlar bunu bir sır olarak saklamak durumunda kalmasın. Ülkemizde buna uygun tıbbi alt yapı varken once para dışarı gitmesin. Sadece yeterli parası olmadığı için kimse bundan mahrum kaldığını hissetmesin. Tek amacım buydu.
-
Kim ne yazdı hepsini okuyamadım ama bu soru genlerin aktarımı bağlamında herkes tarafından evet olarak yanıtlanmalıydı.
Çünkü biyolojik hafızamız dölümüzü bir sonraki jenerasyona aktarmak üzerine programlı. E senin bir eşin var kısır, diyor ki "tamam gel başka sperm/yumurta ile yapalım çocuğu"...senin canına minnet...son tahlilde senin soyun (bilgin) kurumuyor.
Enteresan...
-
ee baştan söyledik de kimse dinlemedi.
KISIRLIK HEREDİTER DEĞİLDİR, ÇOCUKLARINA GEÇMEZ (MURPHY KANUNU)
-
saat 3....cumartesi....affola....:D