-
35. Olayın Çözümü
MK m. 184'de yargılama usulüne değinilmiştir. Madde genelinden, bu konuda hakime geniş takdir yetkisi verildiği açıkça anlaşılmaktadır. Yine aynı maddenin 6. fıkrasında düzenlenen, duruşmanın gizliliği konusunda da hakime takdir yetkisi tanınmaktadır. Zİra, duruşmaların gizli yapılabilmesi için; geçerli bir sebep olması ve hakimde bu sebebin geçerli olduğu yönünde bir takdir oluşması gerekmektedir.
-
7. Olay
Bana koca geldiği zaman ilk olarak ne istediğini öğrenirdim. Sadece boşanmak yeterli olacak mı, yanında tazminat da istiyor mu.
Eğer tazminat istiyorsa ilk olarak saldırıyı incelemeye başlar ve meşru müdafaa hali var mı yok mu ona bakardım. Koca lehine bir melru müdafaa hali varsa öncelikle ceza davası açmasını önerir ve ceza davası neticesinde mahkeme ilamı ile boşanma davası da açardım. Bu durumda kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile cana kast nedeni ile boşanma davası açardım.
Sadece boşanmak istiyorsa iki taraf da bıçaklandığı için iki taraft da kesin boşanma nednei olan cana kast nedeniyle boşanma davası açabileceklerdir. Buda mevcut durumda boşanmayı en çabuk şekilde gerçekleştirecek olay diye düşünürdüm.
-
34. Olayın Çözümü
Mk m. 194. İlgili maddeye göre, "Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz."
Aynı maddenin 2. fıkarasında ise, "Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin müdahalesini isteyebilir." denmektedir.
Buradan anlaşılan odur ki, eşlerden biri tek başına kira sözleşmesini feshedemez. Dİğer eşin rızası olmalı, ancak, diğer eşin reddetmesi halinde de, red sebebinin haklı bir gerekçesi olmalıdır.
Olayımızda da, Yüksek kira bedeli nedeniyle sözleşmenin feshi sözkonusu olduğundan, ortak yaşamın ve aile birliğinin devamı için her eşe düşen görevin yerine getirilmesi sözkonusudur. Dolayısı ile, eşe herhangi bir kusur atfedilemeyeceği kanaatindeyim. (Bu soru kendi yorumumla cevaplanmıştır.)
-
Olay 8,
kocanın kadının yatağına bir başka erkeği getirmesi haysiyetsiz bir hayat sürdüğünün göstergesidir.
Kadının ise Kocasının homoseksüel olduğunu çevreye yayması kocası açısından onur kırıcı bir davranış olarak değerlendirilebilir.
Ancak kadın kocasının homoseksüelliğini ispatlarsa bu defa koca aleyhine iddia ettiği haysiyetsiz hayat sürme iddiasını güçlendirmiş olacaktır. ANcak olaya baktığımızda her halde erkeğin kusuru ağır görünmektedir ve boşanma davsı gerçekleşir.
Onur kırıcı davranışlara kısaca örnekler verebiliriz.
Bir yere kapatmak
Gözdağı vermek
Dışlamak
Doğrudan doğruya gülünç duruma düşürmek vb..
-
Olay 9.
Davadan feragat halinde 3 yıl boyunca ile aynı gerekçe ile dava açılamaz. Ancak yeni ortaya çıkan durumlar her zaman dava konusu olabilmektedir.
Portakal suyunu fırlatması onur kırıcı davranış hükmü altında değerlendirilirken bardağı atması cana kast ve ğek kötü muamele altında değerlendirilmelidir.
-
33. Olay Çözümü;
BUrada birliği temsil sözkonusu olmadığından tedavi olmayan diğer eşin sorumluluğu sözkonusu değildir. Burada MK. m. 189'a dayanılabilir.
Ancak, olayda Karısının borç altına girdiği söyleniyor. Hastanede, borcu bizzat üstlenmesi bu konuda bir istisna oluşturabilir. Zİra ozaman, rıza ile borcu üstlenmeden söz edilecektir.
Borcu üstlenmeye; senet imzalamak ya da kefil olma durumları gösterilebilir.
-
32. Olay Çözümü;
Eşlere ortak verilen bir hediye sözkonusu olduğundan, diğer eşin rızası alınmadıkça tablo üzerinde tek taraflı tasarrufda bulunulamaz. Bulunulabilmesi için; diğer eş ya da hakim tarafından yetkili kılınmış olması ya da gecikilmesinde sakınca bulunulan bir halin mevcut olması gereklidir.
-
Merhaba; bu pratik çalışmaların çoğunu Cengiz Hoca derste vermişti sanırım..
ben bu sorulardan bazılarını tanıdığımız bir avukata sormuştum. 33. olay
için:"koca bir hastalığı nedeniyle hastaneye kaldırılmıştır, bu bağlamda hanımı borç altına girmiştir. Bu borçlardan kim sorumlu olur ?"
Biz bu soruyu "her ikisi de"diye yanıtlamıştık; çünkü burada ailenin sürekli ihtiyaçları söz konusudur. ve TMK188/1 e göre eşlerdne her biri ortak yaşamın devamı süresince ailenin sürekli ihtiyaçlaı için evlilik birliğini temsil eder. ve yine TMK189/1 e göre birliği temsil yetkisinin kullanıldığı hallerde, eşler üçüncü kişilere karşı müteselsilen sorumlu olurlar.
-
Yanıtımın doğru olduğu konusunda diretmemekle beraber, sadece, olayda ne ailenin sürekli ihtiyacını ne de evlilik birliğini temsili göremediğimden kanaatimce burada müteselsilen değil, bireysel sorumluluk söz konusudur. Dediğim gibi, bu doğru bir görüş diye iddia etmiyorum, ancak, yanlış düşünüyorsam sevgili pheisane, beni biraz daha aydınlatırsan sevinirim.
-
Prof.Dr.Turgut Akıntürk, Türk Medeni Hukuku C.II: Aile Hukuku,10.bası kitabı syf 130: da şu paragraf geçiyor;
"Ailenin sürekli ihtiyaçları deyimiyle hangi ihtiyaçların kasdedilmekte olduğunu, her şeyden önce ailenin sosyal düzeyine, içinde bulunduğu ekonomik duruma(gelir düzeyine) ve nihayet yerel adetlere göre belirlemek gerekir. Doktrinde genellikle kabul edildiğine göre, yiyecek, içecek, giyecek ve yakacak maddelerinin, evin ve çamaşırların temizlenmesi için temizlik araç ve gereçlerinin, öğrenimlerini sürdüren çocuklar için gerekli kitap, defter ve diğer eğitim araç ve gereçlerinin satın alınması; aorunlu küçük onarımların yapılması; [u]hastalık durumda hekime muayene olma ve ilaç satın alınması </u> ;eve günlük bir veya birkaç gazete satın alınması için gerekli hukuki işlemleri, eşlerden her biri diğerinin rızasına ve katılımına ihtiyaç olmaksızın tek başına yapmak yetkisine sahiptir.(MK.m.188/I); çünkü bütün bunlar ailenin sürekli ihtiyaçları olarak kabul edilirler.
Yine MK.m.188/I e göre "Eşlerden her biri, ortak yaşamın devamı süresince ailenin sürekli ihtiyaçları için evlilik birliğini temsil eder." Olayımıza dönecek olursak, adı geçen esere göre de kadının muayenesi ailenin sürekli ihtiyaçlarından sayılır ve MK.m189/I("Birliği temsil yetkisinin kullanıldığı hallerde, eşler üçüncü kişilere karşı müteselsilen sorumlu olurlar.") e göre burada birliği temsil yetkisi kullanıldığından, eşler müteselsilen sorumlu olurlar.
"Kesinlikle benim yazdığım doğrudur."gibi bir iddiam olmadığını belirtmek isterim;eğer yanlış bir sonuca ulaştıysam lütfen uyarın;zira bu pratik çalışmalar bütünlemelerde sorulacaktır.